Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '06

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Sağ olasın “Şevki Yılmaz”

Sağ olasın “Şevki Yılmaz”
 

1993-1994 yıllarıydı. Bursa’da güneşli bir yaz gününün son saatlerine doğru –rehberlik ile geçindiğini sandığım- yaşlı bir amca ile tanışma fırsatı buldum. Amca Boşnak’tı ve muhtemelen 65-70’li yaşlarında, samimi, esprili bir adamdı. Sonradan öğrendiğime göre ailesinin büyük bölümü Sırp’lar tarafında katledilmiş ve sonrasında Bursa’ya, akrabalarının yanına gelmişti.

O gün Bosna Hersek’ten gelen turist bir kafilesi için Sırpça konuşan rehber bulamamışlar ve arayışlarının sonu bahsekonu amcamıza kadar ulaşmıştı. Amcamız da onları kırmamış, tamamı Sırp’lardan oluşan turist kafilesini gün boyunca gezdirmiş ve görevini en güzel şekilde yerine getirmişti. Üstelik gün içerisinde kendi hikayesini de anlatmıştı. Akşam olup da iş hesaplaşmaya geldiğinde yüksek sesli konuşmalar işitilmeye başlandı. Dillerinden anlamak mümkün değildi ama ortada ciddi bir para problemi olduğu çok açık bir şekilde belli oluyordu.

Sanılanın aksine Sırp’lardan oluşan turist kafilesi ısrarla ödeme yapmak için baskı yaparken yaşlı amcamız ısrarla parayı kabul etmiyordu. Israrlarının bir işe yaramayacağını anlayan turist grubunun arasından yaşlıca bir bayan sözü ele alınca diğerleri yarım adım geri çekilerek sustular ve yol açarak saygılarını ifade ettiler. Belli ki Yaşlı Bayan sözü dilenir önemli bir şahsiyetti… Sonradan öğrendiğimize göre aralarında geçen dialog aşağıdaki gibiydi.

Yaşlı Bayan “Ne kadar çok üzmüş Sırp’lar sizi, ailenizi kaybetmişsiniz. Ama siz olanlara rağmen bize çok sıcak, çok samimi davrandınız. Bu yetmiyormuş gibi bir de gün sonunda ücretinizi almıyorsunuz. Müsaade ederseniz davranışınızın sebebini öğrenebilir miyim?

Amca derin bir tebessümle başını aşağı yukarı salladı. “Allah sizden razı olsun diyorum bu yetmez mi? Allah sizden razı olsun ki nereden geldiklerini ve dinlerini unutmak üzere olan bir nesili tekrar uyandırdınız. Bizleri yeniden bir araya getirdiniz, bizlere yeniden kim olduğumuzu hatırlattınız. Allah sizden razı olsun”…

Gelelim 1996 Refahyol hükümetine ve 28 Şubat 1997 kararlarına.

Her zamanki gibi MEB’in yanlış öğretim politikaları neticesinde, öğrencilerimize aşırı dozda “Atatürk ve ilkeleri” yüklenmişti ki bu da ciddi oranda yılgınlık ve bıkkınlık yaratmıştı. Öğrencilerimizin gözleri Atatürk’süz kitaplar, şarkılar, şiirler arar olmuştu. MEB, henüz verilen bilginin miktarının değil kalitesinin önemli olduğunu keşfedememişti ve tam gaz “doz artırımına” devam ediyordu. İşte kurtarıcılarımız Şevki Yılmaz ve Hasan Mezarcı, O günlerde sahneye çıktı. Uzun zamandır hiç kimse Atatürk ve ilkelerine bu derece ağır saldırıda bulunmamıştı.

Sayelerinde solgun yürekler Atatürk sevgisi ile tekrar renklendi, donuk gözler tekrar parladı. Boş bakışlar Ata’yı arar oldu. Susan ağızlar bağırır, duymaz kulaklar duyar oldu. Ata’ya buğday tanesi kadar sevgi besleyenlerin yürekleri yeşerdi, filiz verdi, başak oldu.

Hani derler ya “her şeyde bir hayır vardır” diye. İşte adamlarımız da hayrıydı bu işin. Belki hayatlarında ilk kez “Türk Milleti” için güzel bir iş çıkardılar. Kemalistleri “birdaha ayrılmamak üzere” tekrar birbirine bağladılar…

Sağ olasın Şevki Yılmaz, sağ olasın Hasan Mezarcı.

Tarih tekerrürden ibarettie derler, şimdi de aynı rolü “Liberal ler ” yani kısa adı ile “Liboş lar ” üstlendi. Hadi sizde biraz karıştırın ortalığı, kıyıda köşede kalan Kemalist’leri de aramıza katalım…

 
Toplam blog
: 30
: 4628
Kayıt tarihi
: 09.09.06
 
 

1968 yılı Ocak ayında Bursa'da doğdum. Çiftçi bir babanın iki erkek çocuğundan biriyim. Askerliğim..