Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '11

 
Kategori
Güncel
 

Sağcılar bunu hep yapıyor!

Sağcılar bunu hep yapıyor!
 

Sağcı politikacılar toplumsal sorunları gerçekçi bir eksen hattında tartışmak ve çözüm üretmek yerine, halkın duygularına “damardan girmeyi” tercih ederler. 

Din, inanç ve duygu sömürüsünde boy gösteren sağcı politikacıları hak alma mücadelelerinde, grevlerde, direnişlerde bulamazsınız. 

Örneğin Tekel Direnişi, 1 Mayıs, öğrenci eylemleri, tüketici hareketleri, kamu çalışanlarının insanca yaşam yürüyüşleri, köylülerin işgal eylemleri gibi hak temelli toplumsal mücadelelerde hiç yokturlar. 

Ama iş duygu, din, milliyetçilik, fetih, savaş, kutsallık, bölgecilik, etnik ayrımcılık olunca sağcı politikacı coşar da coşar. 

Mukaddesat, hamaset nutukları ortalığa saçılır. 

Sağcı politikacılar, kimi zaman devleti yönetenlerin de itibar ettiği ucuz hamasi dille, eğitim ve bilgiden yoksun kitlelerin duygularını kırbaçlayarak bir tür şiddet kültürü de üretirler. 

En bildik anlatımla “Vatan-Millet-Sakarya” edebiyatıdır bunun adı. 

Bu tip nutuklar toplumsal sorunları ve farklılıkları önemsizleştirmek, hak taleplerini boğmak için sözde bir ortaklaşma dili olmuştur. 

Cumhuriyet’in yeni devleti inşa ederken kullandığı “İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz.” sloganı her dönem sağcı politikacıların da başvurduğu bir ninni olmuştur. 

Show TV’de yayımlanan “Muhteşem Yüzyıl” dizisi dolayısıyla ortaya konan sağcı refleksleri görünce nedense bunları anımsadım. 

Eğitim yılı ortalaması ilkokul 4.sınıf, yaş ortalaması 27 olan yani “genç ve cahil” bir nüfusa sahip Türkiye halkının duyguları, akıl ve mantık dışı söylemlerle bir kez daha iğdiş ediliyor. 

Neymiş, efendim dizideki tarihi olay ve kahramanlar küçük düşürücü bir tarzda ele alınıp, “tarihimize küfür ediliyormuş”. 

Doğu toplumlarında zaten varolan ve Amerikan dizileriyle de beslenen “tarihi sadece kahramanların yaptığı”, kahramanların birer “mitos”, “yarı tanrı” karakterler olduğu inancı, cahil kitlelere bir afyon gibi yutturulmadı mı? 

Koca bir devletin yıllarca çeşitli uzmanlarla, komuta kademesiyle hazırladığı ve yüzbinlerce askeri ile katıldığı seferlerin başarısını Karaoğlan, Malkoçoğlu, Tarkan, Ejder, Kaan, Kara Murat, Battal Gazi, Kılıçarslan gibi “küffarla elde yalın kılıç savaşan” kahramanlara bağlayan bir kültürden gelmiyor muyuz? 

Düzeni ve savaşma yetenekleriyle bir bütün olan Osmanlı Ordusu’nun başarısını, çoğu zaman başındaki “kahraman” Padişah’ın üstün meziyetlerine bağlayan bir başka hastalığa da sahip değil miyiz? 

Kanuni Sultan Süleyman ve biricik aşkı Hürrem’le ilgili çok sayıda kitap okuyan biri olarak, “hamaset” nutukları atılan, yasaklansın istenen televizyon dizisini ben de izledim. 

Dizideki tarihsel bağlam ve içeriğin asla saptırılmadığını, abartılmadığını düşünüyorum. 

Osmanlı’nın en güçlü olduğu, Avrupa devletlerini küçümsediği bir tarihsel dönemde geçiyor bu tarihsel senaryo. 

Bu tarihi iklimde saray kültürü, zenginlik, asalet, iktidar erki tek başat değerdir. 

Ne acıdır ki esir kadın, erkek ve çocuk pazarları sarayın hemen yanıbaşındadır. 

Dizide tarihsel yakın plana alınan saray yaşamını, padişahın “has” odasını ve “has” ilişkilerini lisedeki tarih kitapları dışında okuyan, araştıran kaç yurttaşımız vardır, merak ediyorum. 

Saray yaşamı, burada yaşanan sefahat ve karmaşık iktidar ilişkileri sade insanın anlayabileceği, kavrayabileceği bir şey değil. 

Bir düşünelim, günümüzün zenginleri, elitleri, sosyetesi nasıl bir ihtişam, cinsel tercih, çeşitlilik ve debdebe içinde yaşıyor? 

Hangi ülke ya da hangi dönem olursa olsun bir saray çevresi bu ihtişamın, bu özel yaşamın gerisinde olabilir mi? 

Hele doğu saraylarının dillere destan âlem kültürü inkâr edilebilir mi? 

Peki, sağcı politikacı bunları bilmiyor mu? 

Onun güç ve destek aldığı, her daim savunduğu sermaye sınıflarının yaşamı saraydan çok mu farklı? 

Ama sağcı politikacı din ve kutsal değerleri sömürerek varlığını sürdürebildiğinden yine din, iman, kahraman ve hamaset nutuklarıyla puan toplamayı tercih ediyor. 

Gaza getirdiği sözde sivil toplum örgütleri de, tarihte sıkça tekrarlandığı gibi “kelle istiyor” her defasında. 

Hayalin ve fantezinin bileşimi olan bir dizi filme bile hoşgörü göstermeyen bu sağcı kafa, gerçek yaşamda özgürlükçü olabilir mi hiç? 

 
Toplam blog
: 152
: 700
Kayıt tarihi
: 17.07.08
 
 

Trabzonluyum ve bu kentte yaşıyorum. Kamuda inşaat mühendisi olarak çalışıyorum. Resmi görevimin..