Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '08

 
Kategori
Ankara
 

Sağdan sola onbir harf

Sağdan sola onbir harf
 

Ankara’da bir ilçe… Sağdan sola onbir harf… İkinci harfi “e” sondan bir önceki harfi “l” … Buldunuz mu… Hadi hadi uğraşmayın, yormayın zihnininzi… Ben söyleyeyim… Yenimahalle…


Yenimahalle hiçbir şey ifade etmez belki de sizlere… Bu ilçe de yaşanmadıysanız… Rağıp Tüzün Caddesinden bir kez olsun geçmediyseniz…Esentepe’nin rüzgarı yüzünüzü yalamadıysa… Yaz akşamları elinizde çekirdek külahları ile beşinci durağa yürüyüp Roma Dondurmacısından aldığınız dondurmayı yalayarak evinize dönmediyseniz… Bu ilçeyi bir kez olsun görmediyseniz…


Bu güzel ilçede büyüdüm ben.


Yıllar öncesinin Yenimahallesi benim anlatmak istediğim… Bahçe içinde evler… İki katlı hemen hepsi… Rengarenk boyalılar… Bahçelerinden leylaklar sarkmış dışarıya… Mis gibi kokular eşlik etmekte yoldan geçenlere…


Çocuklar bilgisayar başında değil o zamanlar… Henüz sanal köyleri yok… Oynamaktalar arka bahçede emniyet içinde çocukluklarının tadını çıkararak… Dalından dut koparabilmekte o küçük eller. Şekerpare kayısının çekirdeğini kırabilmekte bir taş parçasıyla… Evcilik… Saklambaç… Körebe… Yakan yop… Ali Baba, Ali Baba saatin kaç… Davul zurna bir, iki, üç. Dalya…Sessiz sinema… Oynayabilmekte… Çin çan ip atlamakta kızlar…


Pek çok çiçek donatmakta toprak yolun kenarlarını bahçelerde… Aslanağızları… Sümbüller… Güller… Zambaklar… Bir de horoz çiçeği derdik biz, bilir misiniz siz de … Koparır da yüzümüze yapıştırırdık pembe pembe. Ne büyük bir oyuncak olurdu bizlere…


Akşam üstleri çaylar demlenirdi evlerde… Bayanlar ya balkonlara ya da bahçedeki çardak altlarına yerleşirdi … Bir fincan çayın yanında böreğini ya da kurabiyesini paylaşırdı komşusu ile sohbet ederek…


Asma yaprağı vardı bizim evin bahçesinde… İncecikti yaprağı… Ne lezzetli olurdu o yaprağın sarması… Yeme de yanında yat cinsinden hani… Üzümler toplanırdı dalından… Dağıtılırdı tüm mahalleye… Gün olmaya ki elinde bir tabak helva, bir tabak pişi çalınmasın komuşu kapısı… Dostluklar da bir başkaydı o zamanlar… Şimdi sıkışıp kaldığımız o çok haneli apartmanlardaki komşu kapılarının ardında kimlerin yaşadığından bir haberiz çoğumuz…


Ah bahçemiz… Malatya dutumuz… Malatya kayısımız… Vişnemiz… Armudumuz… Asmamız… O rengarenk çiçeklerimiz… Kardeşimlerim, komşu çocukları ve ben gererdik dut ağacının altına temiz bir çarşaf… Ağaçtaki arkadaşımız sallardı dalları… Dutları da paylaşırdık komşularımızla… Hatta en küçük kardeşim ağaç evi yapmıştı dutun dallarında kendisine…


Önce Almancı tabir edilen gurbetçiler geldi Yenimahalle’ye… Satın aldılar evleri… Birer birer yok oldu eski komşular… Küçük gelmeye başladı sonra o evler … Ebebeynler ölünce müteahhide verdi çoluk çocuk evleri yenilemek, kendilerine de kat alabilmek için… Bir zamanlar üç kata kadar müsaade verilirken koca koca apartmanlar yapıldı Suadiye tarafına. Bozuldu o güzelim doku… Yok oldu bahçeler, ağaçlar, çiçekler…


Bizim evimizde verildi müteahhide… İki katlı şirin evimiz gitti yerine bir katta üç daire olan dört katlı bir apartman dikildi. Gerekiyordu evet… Ama kabullenmek kolay olmadı benim için… Bir zamanlar sadece bize ait olan bu binaya yabancı yüzler girip çıkıyordu artık… Bizim bahçemizin sadece küçük bir bölümü kalmıştı ve apartmanın ortak malıydı artık… Ben evlenmiştim birkaç yıl önce. Orada yaşamıyordum artık… Merak edenler varsa söyleyeyim hemen annem ve babam hala orada yaşıyorlar… Alıştık artık yeni mahalleye…


Alışıyor insanoğlu her şeye alışıyor zamanla… Ne mutlu ki insanoğluna alışabilmek gibi bir yeteneği var… Alışıyor ama unutmuyor… Hatırlıyor o eski günleri, yaşanmışlıkları ilk günkü tazeliği ile. Gün geliyor bilmem hangi gazetenin bulmacasını çözerken çıkıyor karşınıza… Ankara’da bir ilçe… Sağdan sola onbir harf… İkinci harfi “e” sondan bir önceki harfi “l” …

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..