Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Türkiyeyi Etkileyen iç ve dış politika sorunları

http://blog.milliyet.com.tr/sakin02

16 Mayıs '10

 
Kategori
Siyaset
 

Sağduyu

Sağduyu
 

Bu gün politikayla hiç uğraşmayıp vede hiçbir şey yazmayıp, gazetelerin pazar ilavelerini okuyacak, televizyonda FI yarışlarını izleyecek tipik bir emekli günü yaşayacaktım. Ancak iki BDP milletvekilinin güneydoğudaki açıklamalarını dinledikten önce her zaman yaptığımı yapıp keskin bir öfke duydum, sonra birden el birliği ile yaptığımız bazı yanlışlara dikkat ettim. Evet sürekli BDP milletvekillerini ayırmcılıkla suçlıyarak, söylemlerinin yasal olmadığını söylemekle bir kısır döngünün içinde gidip geliyorduk. Acaba yaptığımız doğru muydu? Buyrun siz karar verin;

PKK ile gittikçe yoğunlaşan çatışmaların dış politika boyutu ve yapılan girişimler gerçekten doğru ve herşey yapılıyor mu. Adı resmi olarak Kuzey Irak Bölge Yönetiminin Başkanı olan zatı, diplomatik seviyede ve Dışişleri nin konuğu olarak çağırmak ve tuhaf protokol kurallarıyla ağırlamaya çalışmak yeterlimi. Burada ne konuşulacağını hangi mesajların iletilmeye çalışılacağını doğal olarak bilmiyoruz. Ancak Barzaninin söyleyeceklerini tahmin etmek hiçte zor değil. Her zamanki söylemini tekrarlayacak, pkk ile hiçbirbiçimde çatışmaya girmeyeceğini tekrarlayacak, bölgede sağlanan lojistik kolaylıkları kabul etmeyecektir. ABD baskısıyla sürdürülen bu diplomatik girişim çabaları sakın kısır döngüye dönüşmüş olmasın. Örneğin kkk ya lajistik desteğini bu zattan isteyeceğimize, sürdüğüne emin olduğum, mühimmat ve C4 patlayıcı sevkiyatını önlemek için ne yapılabilir bunu düşünmenin zamnı gelmedimi? PKK nın kullandığı silahlar ve bunların mühimmatı bellidir. Ele geçen stoklardan bunların üreticileride bellidir. Ayni şey C4 içinde geçerlidir. Bu sevkiyatı durdurmak için belli olan üretici ülkeler nezdinde yoğun diplomatik çabalara girişmek daha akılcı olmazmı? Sakın bazı ülkelerin üst düzey yönetim kadroları bizimle çok yakın kişisel ilişkiler kurup el altından mayın ve C4 satışını yapıyor olmasınlar. Üstelik bu ülkeler ciddi ekonomik sorunlar yaşamakta olup, normal kanallardan ancak açık ve net biçimde yapılacak bu konudaki telkinlere açık olmasınlar. Bu fırsatlar değerlendirilmekte midir?

Parti kapatmak, siyasi açıdan hiç şık olmayan ancak yasalarda esasları ve gerekli mekanizmaları açıkça tarif edilen bir yöntemdir. Anayasa değişikliği için bu kadar kuru gürültü çıkarılacağına bu konuda başka bir düzenleme yapılamaz mıydı. Adı şimdilik BDP olan partinin bir silahlı örgütle organik bağı olduğu artık açıkça kanıtlanmıştır. Üsüne üstlük bu durum artık bu partinin yönetici kadroları tarafından dahi inkar edilmemektedir. Bu parti tekrar kapatılıp aynisinin kurulması teşvik edileceğine, bu duruma gelmenin asli faili olan parti yöneticilerinin tamamı siyasetten men edilemez mi? Bizim yeterli kadromuz var aynisini ayni söylemle tekrar kurarız iddiası bana göre tam bir şehir efsanesidir. Adı değiştirilip ayni kadroları yönetime getiren bu anlayışın siyaset yapacak yeterli kadrolarının bulunduğuna hiç inanmıyorum.

BDP yöneticilerinin kantarın topuzunu kaçırmayan taleplerinin ne olduğunu dikkatle inceleyecek olursak;

Herşeyden önce ana dillerini öğrenmek istemektedirler ve bu haklı bir istektir. Ancak ana dilleriyle eğitim talebi anlaşılır ve üzerinde konuşulur gibi değildir. Öncelikle hangi kürtçenin esas alınacağı sorundur. Bu konuda kürtler dahi aralarında anlaşamamaktadır. Daha önemlisi eğitim sadece türkçe verilmelidir. Bu Anayasal hükmün değiştirilmesi de mümkün değildir. Bir başka istek yerel yönetimlerin güçlendirilmesi başlığında adına arasıra demokratik özerklik dedikleri bir girişim talepleri vardır. Türkiye cumhuriyeti üniter bir devlettir ve dışarıdan içeriden yapılan tüm girişimlere karşın ve beğensenizde beğenmesenizde öyle kalacaktır. Ancak yerel yönetimlerin güçlendirilmesi dikkatli yapıldığında son derece çağdaş ve demokratik bir yoldur. Bu konudaki bir başka talep bölge kaynaklarının toplanması ve kullanım kararı ile ilgilidir. Bunun kabulu de mümkün değildir, beğenilsede beğenilmesede kürtlerin toplam nüfus içerisindeki payı 8-9 milyon civarındadır. Hiç bir zaman 30 milyon olmamıştır, üstelik 20 milyonda olmamıştır. Bu durumda bölge kaynaklarının tahsisini yerel yönetimlere devredemezsiniz. Bunu yapmaya çalıştığınızda zengin Kuzey İtalya ile fakir Güney İtalyanın durumuna düşersiniz. Bölgede sağlık hizmetleri çok kötüdür. Yatırım yoktur ve işsizlik çok yüksek boyutlardadır. AKP hükümetinin görevi ne olduğu anlaşılmayan açılım paketlerimidir yoksa bu insanca taleplere karşılıkmı bulmak mıdır.

Son bir temel soruna dikkat çekmek istiyorum. Elinde silah tutan adamla veya el sıkışırken yumruğunu sıkan adamla ve de bu tutumu siyasi çıkarları için destekleyenlerle çözüm görüşemezsiniz. Eğer ben anlatırım onları ikna ederim pkk da silahlarını bırakır gelir diye düşünüyorsanız, lütfen hayal kurmaktan vazgeçin. Böyle bir uygulamanın dünyada örneği yok. Bölgede hergün sıcak çatışmaya giren, mayın döşeli yollarda verilen görevi yapmaya çalışan, hergün şehit veren ve sürekli ölmek ve yaşamak arasında gidip gelen birliklerden birinin komutanını, harekat sürerken yedi saat sorgulama konusunda daha az hoyrat olabilirmiyiz? Her karakol baskınından sonra bunlar birbirlerini vurmuştur demekten veya sorumlular mahkemeye çıkarılsın çığlıkları atmaktan vazgeçebilir miyiz? Bir nokta çok önemlidir. TSK yokuş aşağı hareket eden ağır bir yol silindire benzer. Başlangıçta ağır hareket eder ancak bir süre sonra çok zor durur. Birşey yazarken veya konuşurken oyuna geldiğimizin artık farkına varmalıyız.

 
Toplam blog
: 89
: 321
Kayıt tarihi
: 27.07.09
 
 

ODTÜ 1970 Kimya Bölümü mezunuyum. Çalışma hayatımın bir bölümü kamuda bir bölümü ise özel sektörd..