Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '15

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Sağlık hakkında doğru bilinen bazı yanlışlar

Sağlık hakkında doğru bilinen bazı yanlışlar
 

Gerçek Kleopatra, Berlin Müzesi


Diyet yapmak sağlık için yararlıdır: Diyet yapmanın sağlık için yararlı değil, zararlı olduğu ortaya çıkmış. Bu görüşe göre şişmanlık, stres altında kalan beynin vücudu sağlıklı tutabilmek için verdiği mücadelenin yan etkisi olarak ortaya çıkıyor.

Stres altında beynin enerji ihtiyacı artıyor.

Stres devamlı olunca enerji ihtiyacı,  dolayısıyla daha fazla yeme isteği, yani iştah artışı sürekli oluyor. Kişi şişmanlıyor.

Böyle bir durumda diyet yapınca beynin ihtiyacı olan enerji kesiliyor. Beyin enerji-açlık krizine giriyor ve yine gelecek bir açlık-kıtlığa karşı yeme isteğini ve yağ depolamayı daha çok artırıyor.

Onun için diyet bırakılır bırakılmaz çoğunlukla kısa sürede önceki kilonun bile üstüne çıkılıyor: Yo-yo etkisi

Stres altında çok fazla kortisol salgılanıyor.

Kortisol, tansiyonu ve şekeri artırıyor, kadınlarda kısırlığa, kalp hastalıklarına, erken yaşlanmaya ve depresyona da neden olabiliyor.

Şişmanlık ömrü kısaltır:

Bu şişmanlığın derecesine bağlı. Vücut kitle indeksi 20-25 arası olanlar normal kabul ediliyor.

Ancak hafif kilolu iseniz, yani vücut kitle indeksiniz 27 ise, normallerden daha şanslısınız.  (O zaman  27’yi normal kabul etmek gerekmez mi?) Bu vücudunuzun zor zamanlarda kullanabileceği ek rezervi var demek oluyor.

Birkaç kilo fazlalığı vücudu strese ve hastalıklara karşı koruyor.

Damar sertliği, depresyon, kas kaybı, osteoporoz, inme riski normallerden daha az oluyor.

Aslında yaşam süresi açısından şişman, hafif kilolu veya normal arasında çok büyük fark yok.

Ama bu fazla yağlarının nerede olduğuna ve şişmanlığın derecesine bağlı.

Kilo fazlalığı popoda ve bacaklardaysa hiç sorun yok, ama göbekteyse sorun var.

Göbek yağı insülini düzenleyen adiponektinin salgılanmasını engelliyor. Bu da şeker hastalığına neden oluyor.

Vücut kitle indeksi 35 veya daha üstünde olanlar, normallere ve hafif şişmanlara oranla %30 daha fazla riskli gruba giriyor.

Vejetaryenler, et yiyenlerden daha sağlıklıdır:

Çok fazla et tüketiminin bağırsak kanserine yol açabileceği doğru.

Ancak, normal sınırlar içinde et yiyenlerde, kanser, alerjiler ve kalp krizinin daha az görüldüğü ortaya çıkmış.

Vejetaryenlerde depresyon, panik atak ve psikosomatik rahatsızlıklar daha çok görülüyormuş.

Et ve et yağlarında protein, B12, D, K gibi vitaminler, çinko, demir, kalsiyum gibi mineraller var.

Onun için tek yönlü beslenme yerine çok yönlü ve dengeli beslenme daha sağlıklı. 

Yağlı yemek zararlıdır:

Doymuş yağlarla (et yağları, tereyağı, yağlı peynir vd.)  kalp hastalıkları arasında bir ilgi olmadığı ortaya çıkmış. Karaciğer ve meme kanserini riskini artırdığına ilişkin bulgu da yok.

Çips, patates kızartması, hazır gıdalardaki işlem görmüş yağlar ise masum değil. Onlar gerçekten kansere neden olabiliyor.

Akrilamid sadece yüksek dozlarda zararlıdır:

Akrilamid en çok patates kızartması, çipsler, kraker ve bisküviler, instant kahve, sigara, döner-ızgara-kebap, unlu mamuller gibi besinlerde görülüyor.

Çoğunlukla 120 dereceden fazla sıcaklıkta ısıl işlem görmüş yiyeceklerde ortaya çıkıyor.

İstisnaları olmakla beraber, prensip olarak, pişme-kızartma sıcaklığı ve süresi arttıkça yiyecekteki renk koyulaştıkça akrilamid seviyesi yükseliyor.

Hayvan deneylerinde DNA ve kromozomlara kalıcı hasar verdiği, kanser yaptığı, sinir sistemini, öğrenme, hatırlama yeteneklerini azalttığı tespit edilmiş.

Onun için önerilen, yiyecekleri olabildiği kadar suyla, buharla, mikro dalga fırında pişirmek.

Cola-lı içeceklerin en büyük zararı şekerli olmalarıdır:

1 litrekolada 40 adet kesme şekere denk miktarda şeker var.

Colaya keskin asit tadını verense fosforik asit. Fosforik asit midede emilerek fosfata dönüşüyor.

Bir iddiaya göre fosfat vücudun kalsiyum metabolizmasını bozuyor, kemiklere zarar veriyor ve osteoporoz riskini artırıyor. 

“The Coca Cola Company, İçecekler ve sağlıklı yaşam enstitüsü” internet sitesinde bu iddia çürütülmeye çalışılıyor, ancak “yeterli miktarda kalsiyum alındığında”, “ılımlı miktarda tüketilebilir” diye eklenmek zorunda kalınmış.

Bir cümlede başta, kemikler açısından riski artırdığını kabul ediliyor, sonda kemik sağlığını etkilemediği ekleniyor.

İsteyen, istediğine inansın:

“Yapılan az sayıda gözleme dayalı çalışma yüksek miktarda karbonatlı içecek tüketimi ve ergenlerde kemik mineral yoğunluğunun (BMD) düşmesi ya da kırık riskinin artması arasında ilişki olduğunu göstermiş olsa da, bu içeceklerin kemik sağlığını olumsuz yönde etkilediğine dair sağlam bir kanıt yoktur.”

“2004 yılında Kemik Sağlığı ve Osteoporoza İlişkin ABD Sağlık Dairesi Başkanlığınca yayımlanan Raporda kafein, fosfor ve karbonatlı içecekler hakkında dile getirilen endişeler kabul edilmiştir. Ne var ki bilimsel verilerin incelemesini takiben rapor ‘yeterli miktarda kalsiyum alımı sağlandığı sürece gazlı ve kafeinli içeceklerin ılımlı miktarlarda tüketilebileceği’ sonucuna varmıştır.”

 

Sonuçta yapılması gereken, herkesin bildiği gibi, işlenmiş, paketlenmiş yiyeceklerden uzak durmak. Olabildiği kadar temiz ve taze tüketmek.

En önemlisi de yemeği abartmamak. Suyun bile fazlası zararlı ve hatta öldürücü olabiliyor.

Estetik kaygılarla strese girmekse beden ve ruh sağlığına daha çok zarar veriyor.

Güzellik anlayışı döneme ve kültüre göre değişiyor. İnsanlarsa modaya uygun imal edilmiş sanayi ürünü değil.

Her kişinin farklı genetik yapısı ve metabolizması var.

Yaşayan her canlı yaşlanıyor. Ve sonunda “her canlı ölümü tadıyor.”

Yaşamda zaten yeterince stres yaratacak konu varken, kaşımın kenarı kırışmamalı, şuram şöyle, buram böyle olmalı diye kaybedileceği baştan belli bir savaşa girip, sağlıklı yaşanabilecek yılları kendine zehir etmenin ne beden, ne de ruh sağlığına faydası var.

Sonuçta, yürüyen her ayak ve gören her göz yeterince güzeldir.

Yaşamak ve yaşlanmak da güzeldir. Hatta o da büyük bir nimettir. Dünyada her gün binlerce insan olmadık nedenlerle hayatını kaybediyor.

İnsanın önce kendisiyle barışık olması, maddi ve manevi sahip olduklarının değerini, yani şükretmeyi bilmesi gerekir ki, sağlıklı, başarılı ve mutlu olabilsin.

Önce Sezar, sonra Antonius olmak üzere iki Roma imparatorunu kendine âşık etmiş olan, gerçek Kleopatra gerçekten güzeller güzeli miydi?

 

 
Toplam blog
: 174
: 4451
Kayıt tarihi
: 19.06.09
 
 

1958  doğumluyum. Arkeologum. Evliyim. Çocuğum yok. Çalışmıyorum. Yıllarca çalıştıktan sonra, zam..