Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mayıs '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Sağlık sistemine hello

Sağlık sistemine hello
 

İlksöz: Bir ülkede Maliye Bakanı televizyona çıkıp da “bu seneki bütçemizde sağlık sektörü için para kalmadı” diyebiliyorsa vatandaşların hıyar muamelesi görmesi şaşkınlık yaratmamalıdır...

Delikanlı sabahın erken saatlerinde yıllık kontrolü için Ankara’da Hacettepe Hastahane’sinin birinci katındaki doktorun odasının önünde oluşan kuyruğa girer ve beklemeye başlar. Öyle yoğun bir kalabalık oluşmuştur ki sanki insanlar doktor kapısında değil İnönü Stadı’nda derbi maçının başlamasını bekliyor gibidir. Doktor gelene kadar kuyrukta olan tecrübeli hastalar yeni yetmelere akıl verirler.

Tecrübeli Hasta: Neyin var senin?
Yeni Hasta: Valla kalçamda bir problem var ama doktor hanım tahlil istedi şimdi onları göstereceğim.
TH: MRçektirdin mi?
YH: MR da mı lazım?
TH: E tabi, bak şimdi bir alt kata in, kağıdını işlet. Sonra MR için kuyruğa gir, vezne kapanmadan ödemeni yap, saat dört gibi MR sonuçları için kuyruğa gir, yarın sabah yine buraya gel.
YH: Ama doktor hanım böyle...
TH: Yahu emar isteyecek.
YH: Peki bari.

Aklı kendisine fazla olan tecrübeli hastalar sıcağı sıcağına bir örgütlenme oluşturarak diğer hastalara yol gösterirler. Nitekim bu yoldan gidenler genelde hem sırasından hem de parasından olur. Birkaç saat aç karnına kuyrukta bekleyen delikanlının açlıktan gözleri kararırken isminin söylendiğini duyar ve bir umutla kapıya koşar. Emar, röntgen, film, ne varsa doktorun beğenisine sunulur. Doktor filmleri ışığa doğru tutup resim öğretmeni gibi sessizce inceler ve sonunda:

Doktor: Kan tahlilleri nerde?
Genç: Siz tahlil falan istemediniz ki?
D: İstemedim mi?
G: Valla istemediniz Doktor Hanım.
D: Tahlilsiz olmaz ama. İstersen sen aşağı katta tahlili yaptırıver ben sıra işini hallederim.

Doktorun yanındaki pratisyen hekim bir kağıda birşeyler işaretleyip delikanlının eline tutuşturur. Kolay gibi görünen bu iş için hemen alt kattaki vezneye inilir ve doktorun işaretlediği kağıt veznedara uzatılır. Veznedar önce kağıda sonra gence bakar ve bir ordinaryus edasıyla:

V: Kim yazdı bunu?
Genç: Doktor, yani yardımcısı.
V: Olmaz bu.
G: O niye?
V: Pelvis filmi de ister bu. Sen bir git sor.
G: Şimdi ordan geldim ama.
V: Git sor dedik. Allah allah nasıl insanlar var ya.

Veznedar doktora meydan okuyacak bir otoriteyle genci, yani beni, şaşkın bakışlar arasında doktorun odasına yollar. Buarada kendisi de hiç kapanmayan cep telefonunda Niyaziyle sohbetine devam etmektedir. Niyazi mi? Tanımıyorum!

Doktor’un yanındaki pratisyen hekim tahlil işini şaşılacak derecede hızlı bitirdiğimi söyler ve beni tebrik eder fakat ben olanları anlatır ve veznedarın sözlerini birer birer naklederim. “Başlatmasın pelvisinden” gibi bir tepki verir ve başka bir kağıt yazar. Ben yine alt kata inerim, vezneci ile kısa bir bakışma.

V: Hah, şimdi olmuş.
Ben: Oh be! Ne kadar tutuyor?
V: 500YTL.
B: Peki, buyrun kredi kartımdan çekin.
V: Olmaz, bozuh!
B: Ne bozuk?
V: Makina bozuh.
B: Haydi!
V: Allah Allah. Niyazi dur bir dakika, yine o çocuk geldi. Baa bak oğlum bozuh işte. Bo-huk!
B: Nasıl bozuk? Yani 500YTL’yi zart diye çıkarıp nakit ödememi mi bekliyorsunuz?
V: İstersen ödeme amma o zaman da dahlil yaptıraman.
B: Eyvah ya, ben ne yapacağım?
V: X bankasında hesabın var mı?
B: Var.
V: Aha şuradan git, iki sokak arkada X Bankası var. Sizinkileri ara, aynen dediğin gibi zart diye bir havale çekiversinler sen de paşa paşa paranı al.
B: Peki ben buarada birşeyler atıştırsam tahlil yapılır mı?
V: Cık! Yedinmiydi dahlil mahlil olmaz. Sık dişini az daha, sonra aha şurada gider güzel bir döner yersin.
B: Keşke niyet etseydim.
V: O niye?
B: Oruç olurdum, bir saate de açardım.
V: Lan Niyazi komik bu ha. Lan hadi lan, get bankana. Allahım ya!

Havale yapılır, para çekilir, tekrar sıraya girilir ve toplam sekiz saatlik bir macera sonunda doktor açlıktan başı dönen gence seslenir: Doktor: Hasan Arslan. Bir heyecanla içeri girilir. Yine filmler, MR’lar, bilimum röntgen ve tahliller doktorun önüne muzaffer bir kumandan edasıyla serilir, yüze hafif bir tebessüm yerleştirilir, ve hıyar yerine konulmasına rağmen hıyar gibi görünmemeye çalışarak derin bir nefes alınır.

Doktor: Tahlil sonuçlarınız çıkmamış henüz?
Ben: Çıkmamış? Nasıl çıkmamış? Ben hemen iner alırım aşağıdan Doktor Hanım.
D: Alamazsınız çünkü ortada sonuç yok. Labratuvardaki arkadaşlar sonuçlarınızı kaybetmiş.
B: Nasıl kaybetmiş?
D: Yemeğe çıkmışlar, sonra yok dediler. Siz yanlış birine vermediniz değil mi kan ve idrar tahlilinizi?
B: Laboranta benzeyen, beyaz önlüklü birine verdim. Yanlış değildir sanırım?
D: Anlıyorum.
B: Ben yarın da buradayım sanırım.
D: Korkarım öyle.
B: Ben anlamıyorum.

Bir ara laborant arkadaşa gidip oradaki iğnelerden birini unutaayacağı bir şekilde farklı yerlerine saplamayı düşündüm. Tahlili nasıl kaybedersin adam, zaten işin üç tüp kan alıp içine bakmak, daha ne? Hastaneden çıkılır. Önce sağlık sistemine, sonra işini adam gibi yapmayan kim varsa isim isim yad edilir ve en yakın dönercinin kapalı olduğu görülünce kalp atışları hızlanır, nefes daralır...
 
Toplam blog
: 128
: 1989
Kayıt tarihi
: 03.10.06
 
 

Gözlerini kapat ve düşün: bir cümle kaç kişide farklı etki yaratır? Birbirimizi anlamanın gittikçe z..