Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '08

 
Kategori
Mizah
 

Sağlık ve kış

Sağlık ve kış
 

Zorkun Yaylası


Bugün sağlık ocağına gittim. Hava rüzgarlıydı. İnceden kar serpiştiriyordu. Üşüdüm. Rüzgar estikçe büzüldüm ve sanki ikiye katlanıp küçüldüm.

Yayla - Şirinevler yolu üzerindeki Sağlık Ocağı' nın kapısına ulaştığımda rahatladım. İçeriye girince de sıcacık oldum. İki dakika bekledim, sıram geldi. Doktor, bir yandan ilaçlarımı yazarken bir yandan da derdimi dinledi. Kan tahlili ve tetanoz aşısı için bir kağıt yazdı. Gideceğim yerleri de bir güzel tarif etti.

Son zamanlarda iyice şaşkınlaştım. Doktorlar eskiden. hastalarına bu kadar itina ve müsamaha göstermezlerdi. Şimdikiler insanı sabırla dinliyorlar. Sorulanlara cevap veriyorlar. Gayet nazikler. Hatta bazan, ufak tefek saçmalamalara bile göz yumuyorlar. Acaba doktorlar mı değişti yoksa, ahir ömrümde şansım döndü de ben mi iyilerine rastlıyorum, tam bilemiyorum.

Neyse, doktora teşekkür edip çıktım. Önce "kan alıcı" nın kapısını çaldım. Adına layık bir duruşu vardı Galiba gülümsemeyi pek sevmiyordu. Olsun, benim için önemli olan işini yapıp yapmadığıdır.

Açmamı istediği kolumu, eline aldığı bir lastikle üst kısmından bağladı. Bağın altındaki damara, bana soğuk ve itici gelen iğnesini sapladı. Sonra arkasına küçük bir tüp takıp, sabah sabah, 10 cc'lik kanımı çekip aldı. Gördüm ki işini iyi yapıyor. Ötesi önemli değil. Hadi afiyet olsun, demedim. Çünkü ben, onun ne yaptığını biliyordum.

Montum omzumda, kolumdaki steril pamuğu parmağımla bastırarak hızla koridoru geçtim ve aşı odasının önüne geldim. Koşmamın, kan verme yeriyle hiç alakası yoktur. Maksadım, işimi çabuk bitirmektir. Bir dakika bile geçmeden içerdeydim!

Beni güleryüzlü, konuşkan bir iğneci abla karşıladı. Elimdeki kağıdı uzattım. "Tetanoz, " dedim. "Tetanoz aşısı olacaktım da." O, "niye!" diye sormadı ama ben söyledim. Akşam, lüzümsuz bir uğraş içindeyken, avucumun iç kısmını, kargaburun denilen ince uçlu penseyle delmiştim. Esasında delmek istediğim şey elim değildi. Şansıma küseyim, ne zaman bir iş yapmaya kalksam, hep istemediğim olur. Bu defa da durum değişmedi. Avucum delindi ama sökülmesi gereken vida, bir mikron bile yerinden oynamadı.

İğneci abla, kan alıcının işlemini tersinden yaptı. Önce, tetanoz aşısı bulunan bir şişe aldı. Sonra içindekini şırıngayla çekti ve koluma zerketti. En görmek istemediğim, şırınganın ucundaki o iğne denilen şeydir. Kendisi ince, uzun ve soğuk bir çeliktir. Böylece kan odasında kaybettiğimi burada tekrar kazanmış oldum. İşte, geri dönüşüm buna deniyor. Durum: alınan 1, verilen 1. Anlayacağınız, artık geldiğim zamanki nötr vaziyetteydim.

İşim bitmişti. Bu artık, "gitme vakti geldi" demekti. İçeri girerken baktığımda 10 00 u gösteren saat, çıkarken, 10 08 olmuştu. Aradaki fark sadece 8 dakika idi. Yani sekiz dakikada, bir sağlık ocağından üç ayrı işlem yaptırıp çıktım. Bunu rüyamda görsem inanmazdım.

Nitekim dün gece, kendimi Amerikaya gitmiş gördüm. Beni bir markete gönderdiler. Bir sürü adamdan yol tarifi aldım, gene de yerini bulamadım. Anladıysanız, rüyamda bile işlerim rast gitmiyor. Küresel ısınmacılar doğru söylüyor. Galiba kıyamet yaklaşıyor. Yoksa, benim işim niçin bu kadar düzgün gitsin ki!

Dışarı çıktığımda rüzgar dinmiş, gökten inen kar taneleri, seyrelmiş ve irilemişti. Aklım, yıllar öncesinin karlı, tipili köy günlerine doğru çekip gitti. Derken, eskilerde kalmış bir evin oturma odasına postu serdi. Sobanın sıcaklığı her yerden hissediliyordu. Ailenin çocuğu, daha yeni tanıştığı okul kitabına bakarak, okumaya çalışıyordu.

Kapağında "ALFABE" yazan kitabın, iç sayfalarından birinde pencereden bakan bir çocukla, pervaza konmuş bir kuş resmi vardı. Resmin yanında da, şuna benzer şeyler yazıyordu:
- Vuu, vuu...
- Cik, cik, cik! Üşüdüm, üşüdüm çok üşüdüm!
- Gel küçük kuş, minik kuş; bu ayazda üşünür. Küçük Ülkü seni düşünür.

Aklıma, "Dön geri. Senin yerin, açık alanlar değil, beynimin loplarıdır" dedim. Dediğime de pişman oldum. Gelir gelmez bana, "Eski insanlar kuşlara önem verirken, şimdikiler neden ayılara yönelmiştir" gibi anlamsız bir soru sordu. Ben de "insanlar artık, iyilerle irileri karıştırır oldu da ondan" dedim.

Evet yıllar çok çabuk geçti. O zor günlerde, tabiata karşı verilen mücadeleyi biz değilsek bile bedenlerimiz unuttu. Şimdi on adımlık mesafeye sarıp sarmalanarak gidiyoruz. Sanki, yıprak ve zayıf giysilerle, saatlerce karın üstünde veya altında geçirmek zorunda kaldığımız zamanları hiç yaşamadık... Artık hepten "nane molla" olduk. Buna rağmen yaşı biraz ilerlemiş olanlar, hayatın öteki yanının, tatil günlerinde erkek/kız arkadaşlarla, kafelerde muhabbet etmekten ibaret olmadığını biliyorlar. Acaba diğerleri de biliyorlar mı? Sorunun cevabı şöyledir: "Bilen de var, bilmeyen de..." İyi tatiller.

Resim: korkutataosmaniye.blogcu.com/4037240

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..