Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '15

 
Kategori
Deneme
 

Sahafa neden girdim

Sahafa neden girdim
 

SAHAFA NEDEN GİRDİM


Kemeraltı'nda dolaşıyorum.

Dolanıyorum, dolanıyorum. Uzun süredir İzmir’e gelmediğim için eskiden uğradığım sahafın yerini arıyorum. Bulamıyorum. Sokaklar karışık olduğu için geçtiğim yerden bir daha geçiyorum.

En sonunda yoruldum. Durakladığım yerde bir satıcıyla göz göze geldik.

-Eskiden buralarda bir sahaf vardı, ne taraftaydı acaba?

-Sahafların hemen hemen hepsi kapattı. Ama bir tane var, sana tarif edeyim. Şu taraftaki bedestenin içine gir, bahçe içinde olacak.

Satıcıya teşekkür edip o tarafa yollandım.

Birkaç dakika sonra sahaf dükkânının içindeydim.

Her yer eski kitaplarla dolu. Bir masa, bir sandalye. Birkaç kitap seçip masaya yığdım. Oturdum ve bende bu kitaplar var mı yok mu onu inceliyorum.

Ancak, kitapları karıştırırken beni bir düşünce aldı. Kendi kendime bir soru sormak ihtiyacını hissettim. Sahafları çok seviyordum. Neden seviyordum? Sahaflarda benim ne işim vardı? Modern kitapevleri vardı. Çağdaş kitaplar varken İzmir’de ben sahaflara neden giriyordum?

Bu sorgulayış beni çok eskilere götürdü. Çocukluk ve gençlik çağlarıma.

Aklıma o sıralarda okuduğum klasik eserler geldi. Klasik yazarlar. Dünya edebiyatı… Rus, Amerikan, Fransız, İngiliz, Alman, İtalyan, İskandinav edebiyatı.

Gençliğimin mutlu edebiyat günleri…Tatlı hayaller… Güzel duygular… İnce hisler…

Gözümün önünden birer birer Jack London’un Martin Eden’i, Deniz Kurdu, Vahşetin Çağrısı; Panait İstrati’nin Baragan’ın Dikenleri, Akdeniz’i, Sokak Kızı geçti. Dostoyevski’nin Kumarbaz’ı, Karamazof Kardeşler’i, Ezilenler’i…Tolstoy’un Savaş ve Barış’ı, Steinbeck’in Gazap Üzümleri, Hemingway’in İhtiyar Balıkçı’sı, Gorki’nin Ana’sı, Emile Zola’nın Nana’sı…

Yavaş yavaş anlamaya başladım.

Sahaflar benim anılarımı tazeliyordu. Beni geçmişteki mutlu günlere götürüyordu. Edebiyat dolu, psikoloji dolu, felsefe dolu heyecanlı günlere…

Ayağa kalktım. Raflardaki eski ve ciltli kitapları tekrar gözden geçirdim. Burada eski dostlarla karşılaşmış gibiydim.

Gogol’ün Ölü Canlar’ı, Zweig’in Satranç’ı, Maupassant ve Çehov’un öyküleri, Kafka’nın Dava’sı, Şato’su, Değişim’i. Knut Hamsun’un Açlık’ı, Bronte’nin Uğultulu Tepeler’i, İtalyan yazar D’annunzio’nun Ölümün Zafer’i, Simmel’in Güneşten de Sıcak’ı… Pasternak’ın Doktor Jivago’su…

Ey Tanrım, eski ahbapların hepsi buradaydı.

Gençlik günlerimizde etrafımızda sahaflar yoktu. Kütüphanelerimiz vardı. Oradan Hüseyin Rahmi’leri, Reşat Nuri’leri, Sait Faik’leri, Ömer Seyfettin’leri, Cevat Şakir’leri, Halide Edip’leri de okurduk.

Sahafları neden aramıştım? Sahafa neden girmiştim? Şimdi daha iyi anlıyordum. Çocukluğum ve gençliğim sahaf dükkanından beni çağırıyordu. Gel biraz o günleri yaşa. Gel tekrar çocuk ol. Gel tekrar genç ol. Gel tekrar mutlu ol. Gel tekrar o heyecanı yaşa.

Aytmatov’un  Cemile’si, Balzac’ın Goriot Baba’sı, Camus’un Yabancı’sı, Cronin’in Şahika’sı, Caldwell’in Tütün Yolu, Dickens’in Oliver Twist’i, Dumas’ın Üç Silahşörler’i yine beni çağırıyordu. Jules Verne’in Kaptan Grant’ın Çocukları, Zevaco’nun Pardayyanlar’ı bana raflardan el sallıyordu.

Bizi unutmadın değil mi? Biz hep buradayız ve sizleri bekliyoruz.

Flaubert’in Madam Bovary’si, Faulkner’in Kutsal Sığınak’ı, Stendhal’in Kırmızı ve Siyah’ı, Hugo’nun Sefiller’i, Kazancakis’in Zorba’sı, Moliere’nin Cimri’si, Orwell’in Hayvan Çiftliği, Puşkin’in Maça Kızı, Turgenyev’in İlk Aşk’ı bizi bekliyordu.

Sahaftan çıkarken hepsi de bana güle güle yine bekleriz, biz senin dostlarınız, seni yine bekliyoruz diye seslendiler.

Oradan uzaklaşırken beni sahafa çeken gücün soylu küresel edebiyat ruhu olduğunu anladım.

Kemeraltı’nda bir yerlerden klasik caz sesleri geliyordu ve gece olmak üzereydi. Ortalık biraz karanlık, ama, benim içim aydınlıktı.

 
Toplam blog
: 137
: 158
Kayıt tarihi
: 09.03.14
 
 

1958 yılında Söke'de doğdum. Esnaf çocuğu olarak ilk, orta ve lise eğitimimi Aydın ili Söke ilçes..