Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ekim '18

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Sahibinden Notlar 3: Yerli Milli Aydın Üzerine

Sahibinden Notlar 3: Yerli Milli Aydın Üzerine
 

Aydın Krizi Yaşayan Ülkeler Üzerine

Aydın toplumuna lider olmazsa, ya da toplum aydın yetiştiremezse ya da başka toplumlar, başka toplumlar için aydın ve yönetici sınıf yetiştirirse sonuçları ne olur?

“Bizler Yale en güzel üniversitelerimizde yetiştirdiğimiz insanları ülkelerine göndeririz, onu fikirlerle donatır ve ülkesine göndeririz. Onu sürekli destekleriz, o bilir ki kendi fikrini savunuyor, onun için yollar açar, kültürel donanımını en ince ayrıntısına göre planlar ve onun kendisini güvende hissetmesini sağlarız. Fikir benim sananların çoğunun gerçekte kendi fikri değil, ona yüklenmiş fikirler yumağıdır.” Bir CIA ajanının itirafları arasında birebir aynı olmasa da benzer bir açıklama vardı. İlginç olan dünyada yönetilen ülkelerin hemen hepsinde aydın sorunu ciddi bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır.

Bir toplumu; sağlıklı bir toplumu meydana getiren insanlardaki kültürel etkileşim; tavandan tabana ya da tabandan tavana doğru olabilir. Her iki durum da tavanla taban arasındaki iletişim kanallarının sağlıklı olmasıyla toplum arasındaki bağlar güçlenerek olası sorunların çözümleri için önemli bir yol izlenmiş olur.

Köylülerin günümüzde topluma yön vermesi imkânsıza yakındır. Aynı şekilde emek gücüyle çalışanların da topluma yön verebilmesi mümkün görünmemektedir. Dolayısıyla bedenen çalışmayan hazır yiyiciler ya da kâğıt üzerindeki bilgilerle donanmış olması da yetmez, aile ve çevresi hatta aşireti, partisi, tarikatı, ırki birtakım oluşumlar olması gerekir. Çoğunluk olanların sayısal olarak çoğunlukta olduklarının verdiği güven onları nasıl olsa kalabalık olan biziz anlayışıyla rehavete sürükler, nüfus açısından kalabalık gruplara göre azınlık durumda kalanların ise kendi kimliklerini korumak için dışarıdan gelecekleri saldırılara göre çoğunluktakilere göre daha duyarlı olmaları bir nevi kendini koruma isteğinden kaynaklanır. Kim azınlıkları suçlayabilir ki? Bin kişilik bir grup içinde dokuz yüz kişi aynı diğer yüz kişi ise farklı ırka mensup olsun. Bu grup içinde azınlık olanlar ya yok olur, ya da diğerlerine karışmaksızın, karışarak yerine göre ikili oynamak suretiyle hayatta kalmaya çalışır. Diğer taraftan bin kişilik gruba sızılması icap ederse elbette azınlık olanla ilişki kurulması daha akıllıca olur. Neticede Ermenilerin azdırılması, ayrıştırılması aynı yöntemle olmuştur, azınlıklara suni düşmanlık, suni kimlik ver düşmanlık kazandır ve parçala. Bu yöntem Avrupa’nın göbeğinde dahi tıkır tıkır işliyor. Misal bilmeyen bilmez, Slovakya’da yaşayan beş yüz bine yakın Macar’a aynı şekilde Romanya’daki Macarlara dillerinde ibadet hakkı vermiyorlar. Bereket bizim öyle bir iddiamız ve beklentimiz yok. Modern Avrupa’nın göbeğinde dini bakımdan bir dram yaşanıyor. Bırakın Macar okullarını desteklemeyi, Macar dilinde kilise ve dini inançlara Slovakya gibi bir ülke engel olabiliyor. Ve bu durum Avrupa’da yaşanıyor. Esasında tepki daha sert tepkiyi doğurur ve düşmanlığı körükler. İçeride yaşanan düşmanlık ise her an bölünme tehlikesini de beraberinde getirir. Slovakya büyüklüğünde bir ülkeden bir parça koparmak isteyen ya da kontrol etme gereğini duyan bir güç kolaylıkla bu duruma müdahale edebilir veya edecektir.

Ülkeler arabalara benzese bir kısım arabalar özgürce yollarını seçme şansına sahipken diğerleri gazı ve freni kendi kontrollünde olmayan arabalar benzetilmelidir. Öyle ki gaz pedalına başka bir güç etki ederken, fren pedalına yine başka bir güç basıyor ve araba aslında özgürce yolunu seçme şansına sahip atların sürücüleri gibi yedeğe çekilmiş bir şekilde yol alıyor.

Elbette ülkeler; kendi aydınlarını kendileri yetiştirmek zorundadır. Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram, Hacı Bektaş, Akşemseddin, Somuncu Baba, Ahi Evran, Nasreddin Hoca ve şu anda hatra gelemeyen şahsiyetlere kimse aydın değildir diyebilir mi? Aynı şekilde kendi toplumunun içinde yoğrulmuş kendi değerleriyle yetişmiş yerli ve milli olmadığı düşünülebilir mi?

Tüketici sınıf ve üretici sınıf oluşturan yapılar sağlıklı bir şekilde ayakları üzerinde durabilmek adına kendi ihtiyaçlarının çoğunu kendileri tarafına karşılamak zorundadır.

Devam ettirilse ne söylenecek. Misal bir toplumda yasalar örf adetlerle çelişkiye neden olmamalıdır. Yaşantı da üretim ve tüketimle orantılı olmalıdır. Zenginlik ölçütleri de aynı şekilde sağlıklı bir şekilde yapılandırılmalıdır.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..