Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sahiplenme duygusu

Sahiplenme duygusu
 

SİYAH VE BEYAZ GİBİDİR SAHİPLENME DUYGUSU.


İnsanoğlunun yaradılışında var olan derin anlamlar içeren ilginç bir kelimedir şu

“ Sahiplenme duygusu”. Gerektiğinde siyahla beyaz gibi farklı ve birbirine zıt anlamlar içeren farklı benimsenen farklı anlaşılabilen.


Sahiplenme duygusu; kendine mal etmek, yararlanmak, çıkar sağlamak , ele geçirmektir. İstismar etmek, kullanmaktır. Kotarmak, üzerine yatmaktır. Yanlış açıdan siyah renk tonları kullanılarak bakıldığında, anlaşıldığında.

Sahiplenmek duygusu; vermek, özveride bulunmaktır. Kendini uğrunda riske atmak, sorumluluk taşımak, zorlukları göğüslemektir. Sahip çıkmak kollamak, kurtarmak, sırtlamaktır. Bu kez doğru açıdan beyaz renk tonları kullanılarak anlaşıldığında, bakıldığında.

Nedense başarıları iyileri sahiplenir insanoğlu, farkında olmadan siyah ve siyaha yakın renk tonları içeren duygularıyla. “ Ben yaptım” “ Ben bilirim” “ Ben iyiyim” gibi benler hiç eksik olmaz hayatından. Bu egomuz yüzünden kendimizi eleştirmek istemeyiz çoğunlukla. Başkalarının yaptığı hataları eleştiririz, kuralları eleştiririz, kendi seçtiğimiz yöneticilerimizi ve yönetim tarzlarını eleştiririz canımız yandığında. Başarısızlıklar ortaya çıktığında. Ama kendimizi eleştirmeyiz, olumsuzlukları yanlışları sahiplenmeyiz. Bu başarısızlıklarda, yanlışlıklarda birey olarak ne kadar payımız var sorgulamayız.

Örneğin: Yöneticileri, Yönetimleri seçerken şahsi çıkarlarımızı düşünerek mi oy verdik yada neler olabileceğini düşünmeden mi ? Yada oy mu vermedik, güya tepki göstermek adına? Yöneticilerin, yönetimlerin icraatları esnasında ortaya çıkan olumsuzluklar yanlışlıklar karşısında yapılanlara konuşmaktan sızlanmaktan öte tepki gösterdik mi? Yoksa “Adam Sende” cilik anlayışını körükleyen “ Birileri nasıl olsa yapar.” “Bu tür hareketlerle bir şey olmaz.” “ Şimdi rahatımızı huzurumuzu kaçırmaya ne gerek var. Kim uğraşacak dilekçeyle mahkemeyle ”” Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın.” “ Boş işler bunlar.” gibi yaklaşımların arkasına mı gizlendik?


Değecek bir amaç uğruna; gereken riskleri almaktan çekinmeyecek kadar cesaretli davrananlar, yeri ve zamanı geldiğinde kendi çıkarlarından bile vazgeçerek çeşitli fedakârlıklar yaparak özveride bulunanlar, sorumluluk bilincinin gerektirdiği şekilde yaşadığı topluma sahiplenme, problemlerine çözüm üretmeye çalışma düşüncesi taşıyanlar kaç kişidir günlük yaşamımızın içinde etrafımızda. İçimizden kaç kişi “ Boş yere karanlığa küfredeceğine kalkıp bir mum da sen yak.” diyebiliyoruz Konfiçyuz gibi.


Günümüz dünyasında yaygın bir şekilde gözlemlediğimiz aile ve toplum hayatında önemli bozulmalara, çözülmelere yol açan bireycilik, ego (benlik hissi ve yanlış sahiplenme duygusu) mücadele etmemiz gereken sinsi bir tehlikedir. Bununla mücadele etmenin yolu, doğru olan sahiplenmeyi öğrenmek, bireyci düşüncelere gem vurmak, sosyal bağları güçlendirmek ve dayanışmayı arttırmaktan geçer. Aile içi ilişkilerden başlayarak kişiler birbiri için özverili olmayı, sıkıntıları ve sevinçleri paylaşmayı öğrenmelidirler. Her bir kişi, dünyaya sadece kendisi için yaşamak üzere gelmediğini, ailesine çevresine topluma karşı da sorumlulukları bulunduğunu bilmeli ve davranışlarını buna göre ayarlamalıdır.
Unutmamak gerekir ki, ancak; sadece kendi hakkını savunan değil gerektiğinde fedakarlık ederek, başkalarının hakkını da savunabilenler, yaşadığı toplumdan kendisini soyutlamadan gerektiğinde sorumluluk almaktan kaçınmayanlar, başarı ve iyi şeylere olduğu kadar başarısızlıklara olumsuzluklara da sahiplenmesini bilenler hedefe ulaşır.


“ Böcek olmayı kabul edenler, ayaklar altında kalmaktan ve ezilmekten yakınmamalıdırlar.”

 
Toplam blog
: 27
: 2362
Kayıt tarihi
: 06.10.08
 
 

1960 ANKARA doğumluyum. Evliyim. İki çocuk babasıyım. 1979 yılında Zırhlı Birlikler Assubay sınıf..