Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Aralık '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Şahit ol...Umut ol...

Şahit ol...Umut ol...
 

Kulağımda martı sesleri çığlık çığlığa, genzimde denizin keskin kokusu! Saçlarımda rüzgar gezinir, yüreğimde sen... Gece ışıklarıyla Kızkulesi inceden bir türkü mırıldanır, orada öylece durur da yüzünü aydınlatır ışığıyla. Bir daha bakayım sana, bir daha, bir daha... Son omasın diye ilk dokunuşlar, bir daha bakayım sana, bir daha... Bir daha yaşayayım demli çay kokusunda, şark minderlerinde, sahiltaşlarında o nazlı akşamı... O nazlı, geçmek bilmeyen, küsüp de gitmeyen geceyi ve küsüp de gelmeyen sabahı bir daha yaşayayım kaybetmenin korkusuyla...

Dalgalar eşlik etsin umutsuzluğun kıyılarına, merdiven dayasın çıksın yüreğimize. Çıksın gelsin bir mayıs ikindisi, güneş kızılca kıyametteyken çıksın gelsin. Çatkapı aralasın kapılarımızı ışığa doğru, gözlerimiz kamaşsın umuttan. Gözlerimiz ışıldasın umutla... Bitmek bilmeyen umutsuzluğun gecesini umudun sabahlarına bıraksın. Eyvallah desin zindan, kovuldum bu hayattan, şimdi selametle başka kalpleri karartmaya açalım yelken... Eyvallah desin ve gitsin, başkalarına da dokunmasın ama en çok da bize dokunmasın. Onca yokuşlar tırmanmışken nefes nefese -ama elele-, onca dikenler batmışken kalbimizin ortasına ve biz bilebilmişken yine de merhem olmayı birbirimize en çok da bize dokunmasın... Ego'nun hoşgelmediği ama hoşbulduğu bencillikle, kalem kafasını kafasını çarparken kağıdın tenine ve kanatırken acıyla yazının ellerini, yine de en çok bize dokunmasın.

En çok bizi üşütmesin kar, en çok bizi yakmasın ateş... Yanyana cehennemler cennete dönüşürken, dikenler güle dururken ve dahi gülerken kanlarımız akarken en çok bize dokunmasın zindan... Bize dokunmasın... Ne mekanda gizli sevda, ne zamanda. Hayat yanyana getirmese de bir el tutumu kadar, saçlarımda rüzgar gezinir yüreğimde sen... Ve eminim yüreğinde ben...

Bin bir şükürle duaya durur umut aşılayan güneş, saflığıyla bembeyaz bulutlar, merhamet edercesine ılıyan rüzgar duaya durur benle birlikte, üşümeyesin diye, rahat uyuyasın diye, dağlarda yalnız kalmayasın diye... Yalnız kalmayasın diye kokumu getirir sana, kokunu getirir bana, buluşturur bizi yüzünde iyilik yapmanın huzuruyla... Huzurla tutar ellerimi, tutar ellerini yıkar aynı suda... Uyutur aynı göğün göğsünde, sarmalar aynı kanatları altında 'bir' eder bizi, ikilikten kurtarır. Irmağı denize kavuşturur, denizi ırmağa... Katreyken derya eyler, lütfeder ihsan eyler... İhsan eyler gerçeği bahşeder, ihsan eyler aynadan sureti siler, aslını gösterir... İhsan eyler zamanı yakın eyler seni yanıbaşımda... Mekanı yakın eyler parmaklarımı avucunda...

Kulağımda martı sesleri çığlık çığlığa... Yine aklımda bir mayıs ikindisi -sıkıntılardan ırak-. Demli çay kokusu... Nazlı bahar akşamı... Yıldız yağmuru... Umut bekçisi... Yüreğimdeki Yüce Güç... Umut bekçisi... Geleceğimizi nurlandır... Sevgiyle kuşat... Sevgi aşıla tüm dünyaya...

 
Toplam blog
: 6
: 901
Kayıt tarihi
: 25.11.06
 
 

Bir yabancı dili öğretmek zorunda olmak yabancı kültüre de sarılmak demek.. Aynı zamanda kendi kültü..