Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Aralık '12

 
Kategori
Yetenekler
 

Şahkulu Sultan Han’ın sorusuna – Osmanlı Şemsi Paşa'nın cevabı.

Şahkulu Sultan Han’ın sorusuna – Osmanlı Şemsi Paşa'nın cevabı.
 

Osmanlı da tören


Bazıları nüktedandır.

Bazıları hazır cevaptır.

Bazılarının kıvrak zekâları, hazırcevaplılık halleri ve nüktedanlığı da bir arada olur ki değmeyin onunla sohbetin tadına. Çünkü doyum olmaz. Bir çeşit beklenti içinde olunur ki bir şeyler söylesin…

Özellikle biri ile de atışıyorsa ortaya inanılmaz güzel bir gösteri çıkar. Karşısındaki de onun kadar hatta ona yakın bile olsa, bu karşılıklı atışmaların keyfi sonsuz olur.

Merakla ağızlardan çıkacak kelamlara bakılır,

Hangisi ne diyecek,

Diğeri ne cevap verecek,

Altında kalmayacak,

Bu daha bir beter oldu,

Vay son söyleyen yıktı geçirdi…

Çevremizde böyle insanlar vardır. Bizler biliriz onların lezzetli sohbetlerini, atışmalarını da dört gözle bekleriz.

Tarihte de bu tür atışmalar çeşitli hikâyeler içinde geçer.

Sizlere ufak bir hikâye aktaracağım. Hoşuma gitti. Beğeneceğinizi umuyorum.

Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra II. Selim tahta çıkmış, Osmanlı’nın yeni Padişahı olmuş. Kutlamalar başlamış. Çeşitli devletlerin temsilcileri padişahı kutlamaya bizzat kendileri ve adamları ile birlikte geliyorlarmış.

İran’dan da kalabalık bir heyetin geleceği bildirilmiş.

İran’lılar çok kalabalık ve çok da hediyelerle geliyorlarmış.

700 kişi ve 1700 yüklü hayvan…

Padişaha çok hediyeler getiriyorlarmış.

Başlarında da Şahkulu Sultan Han varmış. Bu adamın çok nüktedan biri olduğu bilinirmiş.

Padişah Sultan Selim, onu karşılayacak ve bizzat ağırlayacak zatında onun kadar nüktedan biri olmasını istemiş.

Bu iş için uygun kişi olarak Şemsi Paşa görevlendirilmiş.

İnce zekâsı ve nüktedanlığı ile ünlüymüş.

Gelenlerin şatafatlı çok sevdiklerinden bir hayli gösterişli olacağı biliniyormuş.

Osmanlı’da kendi kudretlerini göstermek istiyorlarmış. Bunun içinde büyük bir askeri kıta, elçi heyeti Edirne’ye onları karşılamaya gitmiş.

Askerler özenle seçilmiş.

Farklılık olsun diye rengârenk ve çok şık giysiler giydirilmiş.

İki taraf karşıkarşıya gelince; Şahkulu ihtişamlı kıtaya bakmış, Selim Paşa’ya;

“İşte gerçek bir gelin alayı” demiş.

Selim Paşa hiç renk vermemiş. Başı ile tasdiklemiş ve:

“Evet” demiş, devam etmiş.

“Haklısınız. Çaldıran’da gelinlerini aramaya giden asker, işte bu askerdir.”

Sanıyorum bu sözlerden sonra ne kadar nüktedan olur ise olsun Şahkulu bir süre susmuştur.

Bunlar büyük devlet adamları…

Bunların nükteleri bile kaliteli…

Bazen nüktedanlık adına yaptığımız ne büyük hatalarımız oluyor.

Nükte; ince anlamlı, düşündürücü, şakacı, kırmadan ama gerektiği gibi konuşmadır. Ama hepimiz nüktedan değilizdir, nükte yapamayız. Bazen yapılan şakalar dozunu kaçırır. Hani denilir ya haddini de bileceksin. Tabi haddi bilmek lazım. Tadında bırakmak gerek. Bazen nükte ya da şaka adı altında kalpler kırılıyor. Dikkatli olmak,  her zaman dikkat etmek gerek. Bu şaka bile olsa, bu nüktedanlık adına bile yapılsa.

Komedi ciddi bir akıl işidir.

Her babayiğit komedi yapamaz, yazamaz, oynayamaz.

Şakalarda öyledir.

Herkes tadında, kararında şaka yapamaz…

Şaka gerçekten eğlendirmeli ve kalbin üstüne sis perdesi indirmemeli…

 

 

 

Nazan Şara Şatana

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....