Sahte blog aydınları ya da kendini fasulye gibi nimet sananlar

Aydın, aydınlanmış insan demek bence. Ama bu sıfatı elde etmek pek de o kadar kolay olmamalı, değil de zaten. Aydın olmak bir hazmetmişlik içermeli. Yani ben aydınım diyen biri, bu elbiseyi vücuduna tam oturtmalı. Kolu, paçası, omuzu yerli yerinde olmalı. Birde ben aydınım demeden siz anlamalısınız o kimsenin aydın olduğunu. Anlayacağınız pek kolay bir sıfat ve tanım değil aydın olmak.

Bu kadar lafı neden ettin derseniz izah edeyim; dikkatinizi çekmiştir, son zamanlarda kendini aydın, kendinin bildiklerini bilmeyenleri (Okurlarımdan özür diliyorum) avam tabir eden sahte blog aydınları türedi. Bu doğal bir süreç bir süre sonra bu sahte aydınlanmış insanlar, beyinlerinin büyük bir kısmının kapkara(loş bile değil) olduğunu elbet fark ederler diyenlerdenseniz biraz fazla iyimsersiniz derim. Çünkü her devir ve ortamda sahte peygamberler hep vardır. Bu tip sahte aydınlar hep aynı yolu takip ederler, alçak dağları bunlar yaratmıştır. Etraflarında daima hep birkaç sahte mürit bulundururlar. Her şeyi bilirler ve kendilerince dokunulmazlık zırhları vardır. Sahte blog aydınları kendilerine bir konu alanı bulup ahkâm keserler. Bunlar virüs gibidir sayfanıza bulaşırlarsa, karanlık yüzleri ile sayfanızı da, ruhunuzu da karartırlar. Bunlar hakkında yazı yazdıkça kendilerini bir değer sanma gafletine kapılırlar. Sahte blog aydınları sabun köpüğü kıvamındadırlar, üfleyince hemen sönerler.

Buraya kadar anlattıklarım benim kadar sizin de dikkatinizi çekmiştir. Sevgili blogcular sayfalarınızı ve ruhlarınızı bu sahte aydınlanmış insanların şerrinden koruyun. Sayfalarınıza birer nazar boncuğu iliştirin. Ruhunuzun korunması için de bildiğiniz duaları okumayı ihmal etmeyin. Bu yazım sahte aydınlar üzerine yazdığım ilk ve son yazı olacak. Onları ifşa etmenin huzuru bana şimdilik yetecek. Unutmayım ki fasulye ağızda çiğnenip parça parça olan bir nimettir. Hepinize sahte blog aydınları ya da kendini fasulye gibi nimet sananların şerrinden uzak günler dilerim.