Sahte rakı mı daha zararlıdır; sahte "Atatürkçülük" mü?...

Türkiye gündemi çok hızlı değiştiği için, fazla konuşulmuyor ama son haberlere göre sahte rakından ölenler sayısı otuza ulaşmış durumda.

Sahte rakı, ucuz olduğu için genellikle  yoksul halk tabakası tüketiyor anlaşılan... Eğer, ölümler memleketin varsıl elitlerinden olsaydı, çoktan yeri göğü inletmişlerdi.

Söylendiğine göre, 5 TL gibi önemsiz fiyatlara alınabiliyormuş bu sahte rakılar... Elbette, her şeyde olduğu gibi rakının da sahtesi ucuz oluyor.

Duyanlar duymuştur; "Harama hile katmak" diye bir tabir vardır... Bu sözün anlamı tam da bu sahte rakı olayıyla açıklanabilir... Haram olan içkiye bir de hile katıyorsan, yaptığın iş harama hile katmaktır.

Evet, işin aslı şu ki, yaptığın iş haram da olsa hile katmak suçtur... Nitekim devlet, bu sahte rakı üreticilerini toparlayıp hukuka teslim etti; ancak piyasaya sürülmüş rakılar hala tüketilemedi anlaşılan.

Türkiyede rakı'nın önemli bir yeri var... Hatta, bir ara Türkiyenin "milli içkisi" ilan edilmişti de, o zaman Başbakan olan Tayyip Erdoğan buna karşı çıkmıştı.

Rakı da diğer "sarhoş ediciler" gibi dinin haram kıldığı maddelerdendir.... Ancak, laikliği ve "cumhuriyet"çiliği, dinin karşısında durmak olarak anlayan kerameti kendinden menkul "Atatürkçü"ler için rakı, içilmesi değil, içilmemesi günah olan bir içkidir nerdeyse...

Bu bakımdan, Cumhuriyet tarihi boyunca önemli bir "Rakı kültürü" oluşturulmuştur... Belki de buna "Rakı kültü" demek lazım... Tabii, rakının bu "manevi" değeri kazanması Atatürk'ün de iyi bir rakı içicisi olmasından kaynaklanıyor.

Bu girişten sonra, asıl meseleye gelirsek, bu akşam BEYAZ TV. kanalında  gazeteci ve milletvekili Şami Tayyar, yakın tarihimiz üzerine önemli bilgiler verdi... Bu konuşmada,"Sahte Atatürkçüler"in  ülkeye ve Atatürk'e verdiği zararlardan bahsetti Sayın Tayyar... Bu yazının ilhamı da biraz bu konuşma oldu.

Gerçek Atatürk'ü perdeleyerek, ondan günümüz için siyasi bir figür çıkarmak ve bu figür üzerinden adam dövüp demokrasi dışı iktidar arayışlarına girişmek, hala süren bir ilkellik...

Atatürk'ü sahte rakı öldürmemişti; ama İnönücü zihniyet, Atatürk'ün ölümünden sonra, onun adını ve izini silmek için paradan puldan ve devlet dairelerinden resimlerini kaldırarak onu  "öldürmek" istemişlerdi

Bu zihniyet, bunu başaramayınca, Rahmetli Menderes'in koruma kanununu çıkarmasından sonra, İnönücülüğü bırakıp sahte Atatürkçü oldular... Daha doğrusu, kendileri için "sahte bir Atatürk" var ettiler.

Daha dün, Terör destekçisi ve Terörün desteklediği partiye oy verme çağrısı yapan "Atatürkçü" gazete 10 Kasım günü vıcık vıcık Atatürk sömürüsü yansıtan manşetlerle çıktı...

Samimi Atatürkçüler'e sözümüz yok... Hatta, Atatürkçülüğü abartıp işi putçuluğa bile götürseler, başkalarına dayatmadıkları sürece onlara da saygı duyarız... İnsanlar, istedikleri şeye, istedikleri gibi inanabilirler...Yeter ki, sahtekar ve dayatmacı olmasınlar.

Demek ki, Mustafa Kemal'in çok sevdiği ve çok tükettiği rakının nasıl sahtesi oluyor ve bu sahte rakılar "seri katil" gibi cinayetler işliyorsa, sahte Atatürkçüler de, ülkenin birliği dirliği ve geleceğine "darbeler" vurarak "cinayetler" işliyorlar.

Türkiye, bu tür geri kalmışlık ürünü fikir ve felsefeden kurtulmalıdır... Esasen yakın bir gelecekte kurtulacaktır... Gittikçe büyüyün ve gelişen bir ülkede, böyle ilkellikler yaşayamaz çünkü.

Defalarca yazdıımız gibi, mesele Atatürk'ün şahsı değildir... Mesele, tarihi gerçekleri de gizleyerek kendi ikbal ve iktidarları için "sahte bir Atatürk" icat edenlerdir.

Bunların sahte rakı yapıp milleti öldürenlerden ne farkı var, derseniz...

Şu farkı var: Sahte rakıcılar otuz kişiyi bedenen zehirledi, sahte Atatürkçüler bir nesli fikren zehirlediler... İşte fark bu!