Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Temmuz '10

 
Kategori
Siyaset
 

Sahte saflaşma

Son iki yüz yıllık Türkiye tarihi, bir çok tarihçi tarafından, statükocular ve statüko karşıtlarının mücadelesinden ibaret olan bir tarihsel süreç olarak tanımlanır. Bu tarihçilere göre, 1800’lü yıllardan bu yana, ülkeyi yöneten ve yön veren bir asker-otoriter-devletçi-bürokrat kesim ve bunların karşısında, sivilleşme-demokratikleşme mücadelesi veren sivil-liberal-dindar-demokrat kesim vardır. Bu tarihçilere göre, ordunun başının çektiği yönetici ve seçkinci grup Türkiye’ye iki yüz yıldır yön vermektedir. Bu grup baskıcı ve otoriterdir. Demokrasi karşıtıdır. Din karşıtıdır. Batıcıdır. Laikçidir. Her türlü halk hareketini şiddetle bastırır. Bu grubun karşısında yer alan sivil-liberal-dindar-demokrat kesim ise yönetici grup tarafından hep ezilmiştir. İki yüz yıllık tarihsel süreçte demokrasi ve sivilleşme mücadelesi vermiştir. Hiç iktidar olmamışlardır. Ta ki AKP iktidarına kadar… Gerçi Demokrat Parti’nin 1950–1960 arası hükümet olduğu yıllar vardır ama bu yıllarda, tam iktidar olunamamıştır. Üstelik bu dönem bir askeri darbeyle son bulmuştur.

2002 yılından bu yana süren AKP iktidarı ise milattır. AKP, bu tarihsel mücadeleyi cesurca sürdürmüş, asker-sivil bürokrasinin üzerine gitmiş, gündeme getirdiği demokratikleşme paketleriyle ülkeyi demokratikleştirmiş, ekonomide serbest piyasa, dış ilişkilerde AB politikası ile de ülkeyi statükocu güçlerin vesayetinden kurtarmıştır.

Son anayasa değişikliği paketi referandumda halktan kabul görürse statükocu güçlerin son temsilcileri olan yüksek yargı organları da tarihe karışacaktır. Böylece ülkede demokrasi bir adım daha ileri gidecek, statükocu güçlerden kurtulan millet, “millet iradesi” ile kendi kendini yönetecektir. Tarihi bu şekilde açıklamak olasıdır. Ülkemizin geçirdiği tarihsel süreçler ve yaşadığımız olaylara baktığımızda, bu bakış açısı doğru gibi de gelebilir. Ancak, tarihsel süreçlere sadece hangi partilerin hükümet oldukları, askerlerin hükümetleri destekleyip desteklemedikleri, inanç özgürlüğünün olup olmadığı, askeri darbelerin sıklığı, askeri bürokrasinin devlet protokolündeki sırası, Genelkurmay Başkanlığının, Milli Savunma Bakanlığına mı, yoksa başbakanlığa mı bağlı olduğu vb. açılardan bakarsak, yetersiz ve sahici olmayan bir değerlendirme yapmış oluruz.

Halbuki, liberal iktisatçılar tarafından bile zaman zaman, tarihsel süreçleri açıklamak için kullanılan “Marksist Sınıflar Mücadelesi Teorisi” Türkiye’nin son iki yüz yıllık demokrasi mücadelesi tarihini açıklamakta, gerçekçi analizlere ve ileriye dönük çözüm önerilerine iyi bir ölçüt olabilir. Türkiye tarihine, sınıfsal bakış açısıyla baktığımızda yine yöneten ve yönetilenler vardır, hükümetler vardır, askeri darbeler vardır, muhtıralar vardır, siyasi, dini ve etnik ayaklanmalar vardır. Ancak bu olaylar kendiliğinde ya da bazı insanların, bir sabah kalkıp, “hadi darbe yapalım, hadi muhtıra verelim, hadi dinsel ayaklanma çıkaralım, hadi etnik çatışma örgütleyelim” demesiyle gerçekleşmez. Ya da tüm kötü olayların anası askeri darbeler, askerler, asker ne yaparsa kötüdür, tüm iyi şeyler siviller tarafından yapılır, siviller “neylerse güzel eyler” değildir. Sınıfsal bakış, Türkiye de yaşadığımız olayları, ekonomik altyapı ve o altyapının uzantısı olan üstyapı ile sınıflar mevzilenmesi açısından değerlendirir. Islahat fermanı’nın, Tanzimat’ın, İttihat ve Terakki’nin, Hürriyet ve İtilaf’ın, Cumhuriyet’in, Kürt ayaklanmalarının, Şeyh Sait İsyanı’nın, askeri darbe ve muhtıraların, hükümetlerin, ekonomik çöküntü ve savaşların bir sınıfsal geri planı vardır. Bu sınıfsal geri planlar iyi analiz edilmezse, olay ve olguları açıklamakta yetersiz kalınır. Eksik bakış açısıyla, demokrasi mücadelesinde, mızrağın sivri ucunu ezen ve yöneten kesime çevireceğimize, zaman zaman ezilenlerin mücadelesine zarar verme pahasına, ezen ve yöneten bloğun yanında saf tutar hale gelebiliriz.

Tıpkı, son dönemde askeri vesayete karşı çıkıyoruz söylemlerinden hareketle, muhafazakâr Anadolu sermayesinin temsilcisi olan AKP iktidarının yanında saf tutanlar gibi.

Abdullah DAMAR
 
Toplam blog
: 223
: 700
Kayıt tarihi
: 04.01.08
 
 

Gaziantep' te öğretmen olarak görev yapmaktayım. Son olarak Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ..