- Kategori
- Edebiyat
Şair Nurettin Özdemir ve bir şiiri
Geçen bir yazımda Gümüşhane eski milletvekillerimizden Sayın Nurettin Özdemir’den söz etmiştim. Şair Nurettin Özdemir Gümüşhane milletvekili olarak parlamentoda yer almış ve aynı zamanda değerli bir şairimizdir. Zaman zaman telefonla arar hal hatırını sorarım. Nazik ve sevgi dolu bir insandır. 18 Nisan 2011 tarihinde Aydın eski Milletvekilimiz Sayın M. Kemal Yılmaz’ın daveti üzerine eğitimci Şair Mehmet Aydın, Ankara eski milletvekili şair Şinasi Özdendoğlu, kızı Dr. Bilge Özdenoğlu ve M. Kemal Yılmaz ile haberleşip Sayın Yılmaz’ın daveti üzerine bir öğle yemeğinde TBMM’de bir araya geldik. Birlikte yemek yerken ve sohbet ederken , her birimiz şiirlerimizden örnekler verdik. Yalnız Sayın Şinasi Özdenoğlu rahatsız olduğu için şiirini okuyamadı. O bizleri sadece dinlemekle yetindi.
Ben şahsen Şinasi Özdenoğlu’nun bu durumuna çok üzüldüm. Tertemiz giyinmişti, düzenli, ütülü bembeyaz bir gömleğin üzerine şanlı bayrağımızı simgeleyen kırmızı bir kravat takmıştı. Giysileri baştanbaşa uyumlu bir damat gibi giyinmişti. Mehmet Aydın, M. Kemal Yılmaz ve Nurittin Özdemir de tertemiz kıyafetleriyle düğüne gider gibi gelmişlerdi. Dört ihtiyar delikanlı arasında ben de düzenli giyinmiş, verilen saatte hazır bulunmuştum. O anı hiç bir zaman unutamıyorum. Bu sevgi dolu, saygı dolu insanlar arasında ne denli mutlu olduğumu burada ifade edemem.
TBMM çatısı altında buluşmamız bence unutulması imkânsız tarihi bir fotoğraftı.
Hava da hem yağışlı ve hem de soğuk olmasına karşın, beni görmek için evlerinden çıkıp gelmişlerdi bu dört delikanlı. Manzara görülmeye değerdi. Aslında bu değerli saygın insanları TBMM çağırmak istemezdim, yalnız ayrı ayrı da görmek benim için zordu, Ankara gibi bir yerde... Sağolsun M. Kemal Yılmaz Bey onlarla ayrı ayrı görüşmüş, daveti yerinde bulmuşlardı, hava soğuk ve yağmurluda olsa evlerinden kalkıp meclise kadar gelmişlerdi.
M. Kemal Yılmaz’ın dediği gibi oldu. Hiç biri bir mazeret uydurup “işim var, hastayım felan filan “ deyip es geçmemişlerdi. Saatinde hazır bulunmuşlardı TBMM ‘de..
Birlikte yemeklerimizi yedik, burada sanat ve edebiyat konuşuldu. TBMM ‘deyiz ve hem de seçime bir ay kala, siyaset kesinlikle konuşulmadı. Sanatı, edebiyatı ve şiir üzerinde konuşmalar yaptık. Ben konuşmaktan çok Sayın büyüklerimizi dinliyorum, dinlemeyi tercih ettim. Bu değerli saygın , deneyimli ustalar yanında fazla konuşmak ukalalık yapmak benim mizacıma hiç de uymuyordu.
Daha önceki bir yazımda da belirttiğim gibi sanatı, edebiyatı, Türk şiirini konuştuk. Kendi şiirlerimizden örnekler sunduk. Bu arada Şair Nurettin Özdemir cebinden bir kâğıt çıkarıp " çok eskiden yazdığım bir şiirim var, bu şiirimi sizlere okumak istiyorum” dedi. Sayın Özdemir’in gayet manidar ve duygulu bir şekilde eline özenle aldığı ve kendi elyazısıyla kaleme aldığı
“ AĞAM NERDEN AŞAR YOLU YAYLANIN “ adını verdiği uzun soluklu lirik şiirini burada sizlerle de paylaşmaktan onur duyarım. Bu şiirde: Milli Mücadele , Doğu'nun yiğit kalesi Erzurum, Palandöken ve kop Dağları, ovaları, yaylaları, gürülgürül akan pınarları, dadaşların elele oynanıdığı Erzurum Barı, kekik, nergiz kokulu dağ yamaçları, bu güzelim memleketi kanlarıyla bizlere emanet eden kahmanlarımız, yiğitlerimliz. Mehmeçiklerimiz ve de şehitlerimiz, gazilerimiz vardır. Bu güzelim şiiri bir dosyanın içinde saklıyamadım, burada onurla paylaşmak istedim. Milli Mücadele tarihimizi anlatan okunmaya değer bulduğum bir destani şiirdir. Bu özgün şiir okul kitaplarına kalıcı ve nitelikli şiir Antolojilerine, seçkilerde yeralmasını diliyorum.
Bizleri böylesine soğuk ve yağışlı bir günde bir araya getiren Sayın M.Kemal Yılmazla birlikte cümlesine bana verdikleri değerden dolayı, şükranlarımı, saygılarımı sunmak istiyorum...
Sayın Özdemir'in bu değerli bulduğum bu anlamlı ve hoş duygulu şiirini aşağıya alıp sunuyor, siz değerli Milliyet Blogdaşlarımın da beğeneceğinizi umuyorum...Buyrun birlikte okuyalım:
1-
Bu akşam dadaşlar bar oynadı, gözbebeklerimizde
Bu akşam seni bir daha duyduk, Erzurum şehri
Bir daha doldurduk göğsümüze
Uzak hatıralar gibi
***
Bu akşam kuvvet oldun dizlerimizde
Bu akşam ışık oldun, renk oldun, ses oldun
Bu akşam yeniden yarattın kalbimizi
Yeniden kaderimiz yazıldı kop Dağı’na,
Dumlu’ya, Göztepe’ye, Palandöken’e
Yeniden asker olduk, top olduk, tüfe( n) k olduk
Yeniden bağrına döndük yayla gecelerinin
Yeniden çekildik hudut boylarına,
Bayrak gibi dalgalandık
Namımız söylendi pervasız, atsız, arabasız,
Yeniden sahibi olduk buyurdun
***
2-
Bir yayla gecesinde başladı ilk aşkımız
Toprağın bağrında çatlayan tohumlar gibi
Bir yayla gecesinde, yüreklerimiz geldi avucumuza
Bir yayla gecesinde, gönül verdik, can verdik
Bir yayla gecesinde, sevdik, yaşattık ve unuttuk
Nasibi
Şimdi sen avuçlarımızdasın
Nabzımız seni alkışlıyor durmadan
Seni yaşıyoruz gecenin her saatinde
Bir ömrü yaşar gibi
***
3-
Senin gözbebeklerinde yaylamın rengi vardır
Senin gözlerinde yaylamın geceleri
Korkunç uçurumlar gibi karanlık ve derindir
Korkunç uçurumlar gibi kendi kendine
Bir türkü tutturmuştur, Palandöken’den
Bir türkü tutturmuştur hasret kokar
Kekik kokar, yayla kokar, yâr kokar
Akşam olur gözlerinin rengi vurur dağlara
Akşam olur ne yol kalır, ne iz kalır, ne geçit…
Nurettin ÖZDEMİR