Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '07

 
Kategori
Sağlık
 

Şairin dediği gibi

Şairin dediği gibi
 

Bir oda… Oda da sekiz yatak… Lekeler içinde… Şanslı olanların üzerine mavi çarşaflar örtülmüş, kırışık… Şansız olanlar tüm kirliliği ile gözleri rahatsız ettiği gibi beni de çok rahatsız etti. Nerde hijyen diye soran gözlerim. Anladım ki bunun çok da önemi yoktu. Bir yatak olsunda diyordu can derdinde olanlar… Hastalar… Bu yatak için kim bilir ne kadar da beklemişlerdi… Sıra gelecekti… Kavuşacaklardı yataklarına ve şifa arayacaklardı dertlerine.

Yatak bulanlar… Ameliyat olanlar… Ameliyathane kapısında başlayan çile. Bitmek bilmeyen saatler… Kapı önünde çekilen çile…

Şişmiş, ağrımaya başlamış, zonklayan ayaklar, ayakkabının içinde çamurlaşmaya başlamış… Oturacak tek bir sandalye yok… Çömelerek ağrısını geçirmeye çalışıyorsun ayaklarının ama bu seferde bacaklarını saran uyuşma seni yoran. Zorla bükülen dizlerin açılamaması bir türlü ve işte şairin dediği gibi memleketimden insan manzaraları…

İnsana verilen değer… Yarım saatliğine hemşire odasından istediğim bir sandalye ve işittiğim olumsuz cevap. Benim memleketim mi burası. Hasta yakını olmanın getirdiği kötü ruh halinden bahsetmeme gerek bile yok.

Yıl 2007… Ve çağın otuz yıl gerisinde kalmış bir hastane… Ve çok ilginç bir durumla karşı karşıyayım. Bazı koğuşlar tertemiz, bakımlı ve boyalı… Aynı koridordaki iki koğuş aman evlerden uzak olsun. Tekrar bakıyorum odaya… Duvarlarda boyuna siyah is lekeleri. Kapakları kırık dökük dolaplar…

Gece olmuş… Eşimden gelirken getirmesini istediğim plastik iskemlenin üzerindeyim. Vakit gece yarısını çoktan geçmiş. Kuyruk sokumuma yerleşen ağrı belimdeki fıtığı azdırmak üzere. Sızlayan omuzlarım ve onlara esen rüzgar pencere aralarından… Çaresiz sabahlayacağım. Bu gece sabah olacak mı acaba… Zaman durdu sanki burada… Fosur fosur uyuyanlar… Arada bir gelip giden hemşire… Uyumamaya çalışan tabure üstünde ben… Allah’tan şu ana kadar ışık kapanmadı. İtiraf ediyorum ışığı kapatırlarsa ne yapacağım diye düşünmekten alamıyorum kendimi… Ya kapatırlarsa… Ben ne yaparım bu karanlık, horultulu odada taburenin üzerinde.Uzun koridor… Florasan lambalardan biri kahverengileşmiş, göz kırpıp duruyor. Babamın yirmi dakikada bir dolan ördeğini boşaltmak için, bazen de ağrısı azalır diye belimin arşınlıyorum uzun koridoru. Parke taşlarını sayıyorum enine ve boyuna. Tuvalet fayansları sararmış… İki lavabo var. Birinin musluğu yerinde oynuyor. Bir elinle tutup diğeriyle elinle destek verirsen elini yıkayabiliyorsun. Diğer lavaboya istifra etmiş biri belli ki… Kırmızı bir sıvıyla dolu içi ve tıkalı… , Her seferinde kolonyalıyorum ellerimi… Sabah olacak mı bu gece…

Gündüz tıklım tıklım olan koridorlarda benim gibi zaman öldürmeye çalışan bir iki kişiyle karşılaşıyorum bazen. Ameliyathanenin önünde duruyorum kısa bir an için… Dün yaklaşık üç saat nöbet tutmuştum kapısında…

Ziyaretçiler… Tek bir sandalye yok… Gelip yayılıveriyorlar hastalarının yataklarına… Hijyen diyor gözlerim… Dışarıdan geldikleri elbiseleriyle ne mikroplar getirdiler o hasta yatağının içine… Yarın ameliyattan çıkan yakını gelip yatacak o yatağa oysa… Belki de enfeksiyon kapacak… Hiç mi akılarına gelmiyor… Gelmiyor demek. Ya da işlerine gelmiyor.

Gürültü olmasa da biraz uyusa diye gözünün içine bakıyorum babamın. Giren çıkan, yüksek sesle konuşanlar var. Malum sekiz kişilik bir koğuş. Bir ben bir de yaşlı amca ve biz oluyoruz on kişi… Koridorda buldukları sedye üzerini gülerek odaya getiriyor iki hasta yaşlı amca için… Daha bugün ameliyat oldu oğlu… Baygın yatıyor… Sedyeyi görünce bir mücevher bulmuş kadar sevinen yaşlı amca iki yatağın arasına yerleştirip üzerine uzanmadan önce evden getirdiği sandalyesini bana veriyor… Tanrım bu ne büyük bir lüks… Sırtımı dayayabilecek hatta şişmiş ayaklarımı tabureye uzatabilecektim. Bir sandalyenin insan hayatında bu kadar değerli olabileceğini ilk kez o gece anlamıştım ben…

Elimizdeki nimetlere şükretmeyi bilmiyoruz ne yazık ki… Hani derler ya Allah ne hastaneye düşürsün ne de yokluğunu göstersin.. İş başa düşünce her şeyi kabulleniyorsun işte…2007 Türkiye’ sinde memleketimden insan manzaraları şairin dediği gibi.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..