Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Şubat '10

 
Kategori
Futbol
 

Şakacı kanaryalar

Şakacı kanaryalar
 

Yazı yazan birisi için çok zordur yazdığı yazıya uygun bir başlık bulmak. Yazı biter, satırların sahibi yazdıklarını tepeden tırnağa süzer ve yazının üzerine yorgan misali serilmeye gönüllü bir başlık aramaya başlar. Tıpkı bu satırların sahibi gibi.

İnanın yazı yazmak, yazının huyuna ve suyuna göre bir başlık bulmak kadar ağır gelmez bana. Hal böyleyken takımımızın bir hafta içinde bize izlettirdiği futbol ile dalga geçen skorlar sayesinde bu haftaki yazımın başlığını bulmam hiç de zor olmadı sevgili okur. “Şakacı Kanaryalar” tanımı koca bir haftayı özetlerken, yazının da tepesine cuk oturmuş oldu bence, ne dersiniz?

Ziraat Türkiye Kupası’ndaki kuralar kürenin içinde çeyrek final eşleşmelerini belli etmek adına cilveleşirlerken, Bursaspor ile eşleşmemiz “Çeyrek finalin en zor eşleşmesi” olarak yorumlandı bilirkişilerce. Aslında Bursaspor’un bu yılki performansını değerlendirirsek haksızda sayılmazlardı hani. Eşleşmenin ilk ayağının mabedimizde oynanacak olması şüphesiz bizim lehimizeydi. Üstelik ergenlik çağını yaşayan çimlerimize rağmen.

Onca yıl takımımızın Bursaspor ile yaptığı maçları çıplak gözle izlemişimdir fakat bu kadar orantılı paslaşmalarımıza, hırsımıza, mücadelemize ve takım oyunumuza rastlayamamışımdır doğrusu. Buna paralel olarak Bursaspor’un ise bu kadar mahkûm oynaması da ender görülür şeydi açıkçası. Aydınlık futbolumuzun meyvelerini toplaması da gecikmedi hani. Önce Andre Santos, hemen ardından Lugano derken Semih’in golleriyle sonuca erken giden takımımız yarı finale kokusunu bırakmıştı iyiden iyiye. Kendi mutluluğumuza limon sıkmak da bize has özelliğimiz olsa gerek. Yeni yeni kadroda kendisine yer bulmaya başlayan Uğur Boral’ın çimlere takılıp lifini koparmasından bahsediyorum.

Birbirlerini tamamlayacak olan kötü şakalar zincirinin yalnızca bir halkasıymış meğer Uğur Boral’ın sezonu kapatması. 3 gün sonrasında ligimizin yeşil ceketli, kırmızı gömlekli takımı Diyarbakırspor’u kötü futbolumuzla ağırlamamıştık aslında. Yenen şaka gibi gole, Andre Santos bitime saniyeler kala yanıt verince, Diyarbakırspor’un tarihinde alacağı ilk 3 puan kursağına yapışarak bir halka daha eklenmiş oldu şaka zincirine tabiri caizse. 3-0 kazanılan Bursaspor maçının rövanşına gelindiğinde, takımımızın yedek kadroyla maça çıkması; “Anlaşılan şaka yapma sırası Daum’da.” dedirtti hepimize. Statü gereği Bursaspor’un bizi 4 farkla yenmesi gerekiyordu turu geçebilmesi için. Yine ev sahibi takımın 3-0’lık galibiyetiyse maçı yarım saat daha uzatacaktı. İgnesias ile yediğimiz ilk gol kılımızı bile kıpırdatmazken, kaleci İvankov’un penaltısı yutkunmamıza neden oldu. Turgay’ın golüyse birbirlerimizin yüzüne “Ne oluyoruz?” bakışları fırlatmamızı sağladı. Elimizdeki avantajın kramponlarımızın üzerinden su gibi akıp gitmesi anlamına geliyordu bu gol. Normalde atılan her gol sonrası santra düdüğü çalınır hakemler tarafından bilindiği gibi. Sercan’ın golünden sonra çalan düdük ise sımsıkı yumduğum gözlerimi sonuna kadar açtırdı bana bir anda. Çünkü bu ofsayt düdüğünün ta kendisiydi. Güiza’nın attığı golü ‘şakanın babası’ diye tabir edecek olsam, hepiniz hak verirsiniz bana sanırım.

Bir takım düşünün; İlk maçta aldığı farklı mağlubiyet sonrası elendi gözüyle bakılıyor. Fakat o takım yılmıyor ve rövanştaki 90 dakikada oynadığı futbolla maçı uzatmaya götürecek skoru yakalıyor. Hem de Ülkenin en büyük takımına karşı. Maç tam uzatmalara gidecekken öyle bir gol yiyor ki, aldığı galibiyete rağmen kupadan elenmesine neden oluyor. Futbol böyle bir oyun işte. Ne zaman, ne olacağının garantisi yok. Güiza’nın golüne çok sevinip, derin bir oh çektikten sonra, adminlerinden biri olduğum http://www.onikinumara.com/ sitemize maçı; “Arefeyi Ettirir de Bayramı Yaşatmayız” başlığı altında eklememe rağmen bu maçın hakkı uzatmaların oynanmasını gerektirirdi objektif fikrimce. Çünkü yarı finali hak eden futbolu ilk maçta biz, rövanşta ise onlar oynamışlardı… Bir yazı hamurunu şakayla bu kadar yoğurursa, konuyu uzatarak gerek yazarına, gerekse okuyucusuna şaka yapmak ister elbet. Sevginin sözünü dünyaya bir günlüğüne de olsa geçirebildiği 14 Şubat Sevgililer Gününde oynanan Manisaspor maçımızdan iki kelam etmeden bitmek istemez yazı. Fark atacağımız bir maçtan, Gökhan Ünal’ın “Merhaba Fenerbahçe, aç kollarını ben geldim.” uzantılı son dakika golüyle yenilgiden kurtulmamız ve ezeli rakibimizin bu hafta maç yapmadan kazandığı 3 puanın yanı sıra liderliği de devralması yaşadığımız şaka zincirinin son halkasının olması inanın en çok isteyeceğim şey…
 
Toplam blog
: 130
: 740
Kayıt tarihi
: 05.12.07
 
 

İlk önce şunu belirteyim; yürüme engelliyim fakat hayata pamuk ipliği ile değil, LACİVERT YÜREĞİM..