Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Kasım '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sakallı Naciye . . .

Sakallı Naciye . . .
 

Aynanın karşısına geçmek sakallı Naciye için en büyük eziyetti . . .


Aynanın karşısına geçmek sakallı Naciye için en büyük eziyetti. Bütün arkadaşları altın günü, para günü düzenlerken sakallı Naciye ağda günü düzenleyerek avutuyordu kendisini. Bir sevgilisi bile yoktu Naciye’nin. Arkadaşları sakallı Naciye'nin bu durumda olmasına çok üzülüyor ancak ellerinden yapacak bir şeyler de gelmiyordu. Mahalledeki bütün esnaf sakallı Naciye'yi benimsemiş onun bu durumda olmasını ona hissettirmemek için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ama sakallı Naciye kendinle barışık bir insandı. Bazen berber Necmi'ye gider kapıdan kafasını uzatır ve; Necmi amca benim şu sakallara da bir el at, der ve ortalığı kırar geçirirdi. Yine berber Necmi'nin orada böyle bir günde karşılaştı Köse Sami ile.

Köse Sami ise yumurta gibi bir çocuktu. Mahalle kahvesinin önünden geçerken, kahvede oturanlar aylak, işsiz güçsüz takımı köse Sami ile alay eder, kimisi sakalını sıvazlar kimisi bıyıklarını burarak pis, pis sırıtır kimisi de kız Sami diyerek arkasından bağırırdı.

Köse Sami, sakallı Naciye’nin tam aksine içine kapanık, ürkek, utangaç biri idi.. Bu hikaye buraya kadar. Düşündüm de neden bu hikayeyi ben bitireyim ki.

Yarım kalsın, yarım kalan bazı şeyler gibi. Yarım kalan sevdalar, yarım kalan aşklar, tam olamayan yarımlar gibi yarım kalsın.

Ya da bu yazıyı okuyan sizler bitirin Sakallı Naciye ile Köse Sami’nin hikayesini.

Hayal edin, kurun kafanızda.

Bütünleştirin yarımlarınızı. Yazın bana devamını, arkası yarın gibi. Bitirelim bu yarım kalan hikayeyi.

 
Toplam blog
: 37
: 234
Kayıt tarihi
: 05.09.12
 
 

Munis, halis öyle işte .. Bazen ben bile şaşırıyorum kendime... Ya bu ben değilim diye... Ben bende..