Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '17

 
Kategori
Tarih
 

Sakarya

Sakarya
 

SAKARYA MEYDAN SAVAŞI

BÜYÜK KANLI SAVAŞ

MELHAMEİ KÜBRA

"Sayın baylar, Sakarya Meydan Savaşı’na değinmek istiyorum. 23 Ağustos 13 Eylül 1921 yirmi iki gün yirmi iki gece süren Büyük Kanlı Savaş ( Melhame-i Kübra) dünya tarihinde pek az olan büyük bir meydan savaşı, "

Büyük Atatürk’ün , “Karadeniz uşaklarının yetiştiği o kutsal savaş beynimde bir menkuş olarak kalacaktır.” diyor.

Büyük ozan Nazım Hikmet bu kutsal savaşı şöyle seslendiriryor:

Sonra 23 Agustos:
Sakarya melhamei kübrası ki
devamı 13 Eylül gününe kadardır.
Bizim kırk bin piyademiz
dört bin beş yüz atlımız,
düşmanın seksen sekiz bin piyadesi,
üç yüz topu vardır.
Harp meydanının kuzey yanı
Sakarya
ve dağlardır:
………….

Bu çölün,
bu dağların,
bu nehrin ve bizim önümüzde
yirmi iki gün ve gece fasılasız dövüşüp
düşman ordusu ric’ata mecbur kaldı.

Atatürk, anayasal düzeni Meclis'le birlikte kurarken yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı için de Sakarya Savaşı'nda başkomutanlığı üstüne alır.
Ağustos 1921 ayı çetin geçecektir.
Önünde duran duran Ağustos 1922, Büyük taarruz, Dumlupınar kurtuluşu muştulayacaktır.

İşte Nazım konuşuyor:

Ayın altında kağnılar gidiyordu.
Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon’a doğru.
Toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiçbir zaman
hiçbir menzile erişmeyecekti.
Kağnılar yürüyordu yekpare meşeden tekerlekleriyle.
ve onlar
ayın altında dönen ilk tekerlekti.
………..
Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır,
ne ağaç, ne kuş sesi,
ne toprak kokusu vardır.
…………

kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
okşayarak gülümseyen bıyığını
seyrediyordu Kocatepe’den
dünyanın en yıldızlı karanlığını.
………….

Dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
Paşalar onun arkasındaydılar.
O, saati sordu.
Paşalar “Üç” dediler.
Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon ovasına atlayacaktı.

************************************************

 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..