Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Haziran '09

 
Kategori
Kent Tarihi
 

Sakhar uygarlığı! (şaka ha!)

Sakhar uygarlığı! (şaka ha!)
 

uygarlığı başı! Sakarya nehri!


Geyve boğazından Karadeniz’e kadar uzanan geniş bir alanda tarihin kaydetmediği bir uygarlık yaşamıştır.

“Sakharlar!”

Tıpkı Mezapotamya gibi, Mudurnu ile Sakarya nehrinin suladığı alandır burası. Mudurnu, Sakarya nehrine göre biraz çaylak kalır ama baharda sel olur gider de geride yıkılmadık ev ahır bırakmaz!

Milattan önce ikibinli yıllara gidelim isterseniz!

Gökçe Usta dağa taş yontmaya gitmiştir. Evde yeni doğmuş ve daha isimlerini bile takmadığı ikizleri vardır. Değirmene taş lazımdır, un öğütmek için! Birden yabani bir ayının saldırısına uğrar. Ayı Gökçe Ustayı armut ağacının yanında görünce gözü hiçbir şeyi görmemiş ve gık demeden öldürmüştür !

Acı haber tez duyulur derler! Taraklı Hatun, isimleri bile takılmamış iki evladıyla kalakalmıştır! Kırk gün kırk gece iki gözü iki çeşme ağlar! Çaresizdir! ( o zaman çaresizseniz çare sizsiniz lafı da çıkmamış!)

Aklına çocuklarını nehre bırakmak gelir! İkisini de ayrı ayrı sepetlere koyarak birini Mudurnu çayına diğerini Sakarya nehrine bırakır!

“Tanrım sen bağışlayansın. Bunlara hayırlı bir kısmet ver Yarabbim!” Der.

Akyazı Hatun, Sakaryanın Mudurnu ile birleştiği Şattül Türki denilen yerde ayaklarını nehre uzatmış serinlemektedir! Sepetleri görür! Sepetler aynı anda Şattül Türki’ye varmışlardır!

“ Mahur, şu sepetler de ne ola ki! Bir bakıver hele şunlara kızım!”

Mahur kız, beline kadar suya girer ve sepetleri karaya çıkarır.

“Sultanım bunlarda iki bebe vaar! A! Sanki ikiz bunlar, ne kadar da birbirlerine benziyorlar!”

Akyazı Hatunun içi kıpır kıpır olmuştur! Kaç yıldır evlat hasretiyle yanıp tutuşmaktadır. Hendek Han’a bir evlat verememenin acısını yaşamaktadır! Kaç kez üzerime evlen Sultanım demişse de Hendek Han bunu münasip bir dille kabul etmez!

“Münasip görmüyorum Akyazı Hatunum! Tanrı vermediyse bir bildiği vardır elbet! Senin üzerine gül koklamam Gülistanım!” Der

Akyazı Hatun, Mudurnu çayından gelen sepeti sol koluna, Sakarya nehrinden geleni sağ koluna alarak saraya yollanır! Saraya vardığında Hendek Han’ın İznikten gelen konuklarıyla sohbet ettiğini görür! Sesini çıkarmaz odasına geçer!

Hendek Han İznikten gelen konuklarıyla hararetli hararetli konuşmaktadır.

“İyi de Papaz efendi, bizde hiç Hıristiyan yok ki? Ne yapacak halkım kiliseyi?”

“Han’ım bu önemli değil! Sembolik bu! Her masrafı bizden olacak! Hem istihdam yaratacaksınız bu sayede! Yalnız bir arsa istiyoruz sizden!”

“Kaç yıllığına?”

“Hepten!”

“Geçen Sinagog yaptılar. Kırk dokuz yıllığına kiraya verdim arsayı!”

“Tamam, bize de öyle ver!”

“Bizde Hıristiyan yok diyorum anlamıyor musunuz?”

“Sorması ayıp olmasın siz hangi dindensiniz Han’ım?”

“Şaman!”

“Ne güzel işte! Biz de gelirsek hepsinden olur! Hem AB ile ilişkilerin iyi olur Han’ım!”

“İyi hadi! Bakın kırk dokuz yıllığına ha! Tamam mı?”

“Tamam Han’ım!”

Bu sırada Akyazı Hatun’un odasından bebek bağırtısı gelir!

“Han’ım Tanrı bağışlasın çocuğunuz ağlıyor! Kaç aylık?”

Hendek Han da duymuştur sesi, şaşırır! Yok da diyemez!

“Altı!”

“İsmi ne?”

Bir de isim bulmak zorundadır şimdi!

“ Karasu!”

“Takdis ettiniz mi?”

“Ne ettik mi?”

“Takdis!”

Bir an önce gitseler de baksa ne olup bittiğine diye başını sallar!

“Ettik ettik!”

İznikli konukların gitmesiyle soluğu Akyazı Hatunun odasında alır!

“İki gözüm, az önce bir bebek ağlıyordu burada!”

“İki tane Han’ım iki tane! Bak ikisi de yatağımızda!”

“Nerden geldi bunlar Hatunum?”

“Nehirden!”

“Ha ha! Çocuk mu kandırıyorsun Hanım! Hakkaten kimin bunlar?”

“Biziim! Nehirden aldık!”

“Daha önce niye almadın Hatunum! Boş boş aktı bu zamana kadar!”

“Kısmet Han’ım!”

Kırk gün kırk gece kutlamalar yapılır! Şaman Şeyhi Kamil Hoca tütsülerle bebelerin kulağına isimlerini söyler!

“Karasubey!

“Kocaalibey!”

Hey gidi hey! Han’ım hey!

Devamı var!

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..