Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '08

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Sakine hanım

Sakine hanım
 

-Sakine Hanım!
-Şirket çalışanımız.
-Kara kuru bir kadın.
-Lakin inanılmaz çalışkan.
-Temizlikse temizlik.
-Yemekse yemek.
-Servis ise servis.
-Koca şirketin gözle görünmeyen emekçisi.
-Günde ortalama otuz kişiye yemek çıkarmak.
-Gelene gidene çay kahve taşımak.
-Ve koca şirketi tiril tiril bir hale getirmek.
-Kimsenin dikkat etmediği ve gözüne ilişmediği bir gerçektir Sakine Hanımın o yüce emeği.

-Sabah erkenden giderim şirkete.
-Ne var ki Sakine hanım daha önce gelmiş olur.
-Ve çayı demlemiş, temizliği de yarılamıştır.
-Ben odama geçince hemen bir çay ve yanında bir bardak su getirir.
-Bu şaşmaz bir şekilde devam ede gelen bir durumdur.
-Ve ilginçtir, Sakine hanım pek konuşmaz.
-Bir şey sormadığın sürece tek kelime laf etmez.
-Kurulu saat gibidir.

-Ve bir sabah!
-Sakine hanımın rengi solmuş.
-Sapsarı kesilmiş bir ten.
-Ve yine çay ve yanında bir bardak su.
-Titrek bir ses.
-Ve her zaman ki çekingen tavrı ile sordu.
-“Cizre neresidir Nihat Bey” diye.
-Kısık ve titrek bir ses tonu ile.
-Önce yüzüne baktım.
-Sonra bu sorunun sebebini sordum.
-“Ne yapacaksın Cizre’yi Sakine Hanım. Neredeyse nerede.” Dedim.
-Sakine hanımın yüzü yerde ve hiç yüzüme bakmadan, yine titrek bir sesle.
-“Ali’yi Cizre’ye nakil etmişler.”
-Ali, Sakine Hanım’ın oğlu.
-Asker.
-Şanlı Urfa’da askerlik yaptığı sırada, Cizre’ye nakil olmuş.
-Bir an için içim burkuldu.
-Zaman zaman annesini ziyarete gelen mazlum bir çocuktu Ali.
-Internet’ten bir harita açıp Cizre’nin yerini gösterdim.
-Sakine Hanım yine sordu.
-“Cizre’de PKK var mıdır Nihat Bey?”
-“Yok” dedim.
-Ve yüreğini ferah tutmasını söyledim.
-Fakat Sakine Hanım sıkıntılı.
-Ben rahatlatmak adına, güzel şeyler söylemeye özen gösteriyorum.
-Bir şey olmayacağını ve Cizre’de öyle her hangi bir terör eylemi olmadığını söylüyorum.
-Ne kadar faydalı oluyor söylediklerim?
-Doğrusu bilemiyorum.
-Sakine hanımın yüzü yerde.
-Bir şey söylemiyor.
-Ve odadan çıktı.

-Sonra ki günler, sıkıntı ve stres içerisine girdi Sakine hanım.
-Sabahları erkenden geliyor şirkete.
-Oğlu ile ancak sabahın o erken saatinde görüşebiliyor.
-Oğlu ile konuşunca bir nebze olsun rahatlıyor.
-Lakin gün boyu, bir saniye bile aklından çıkmıyor.
-Sürekli bir tedirginlik.
-Sürekli bir hüzün.
-Ardı arkası kesilmeyen sıkıntı.
-Ve biz şirket çalışanları olarak, aylardır bir annenin hüzünlü görüntüsünü izliyoruz.

-Ali’nin askerliği Aralık ayı sonunda bitecek.
-Ve son günlerde yaşana gelen olaylar sonrasında, Sakine hanım iyice krize girdi.
-İlginç olan ise asla tek kelime laf etmiyor.
-Yüzü gülmüyor.
-Gözleri solgun.
-Ve bitkin bir görüntü içerisinde.
-Bir annenin dramı.

-Sakine hanım, işi olmadığı zamanlarda, mutfakta bir kenara çekilip, soluklanıyor.
-Ama başı, iki elinin arasında.
-Gözler yerde.
-Ve aylardır durum vaziyet bu.
-Son iki ay nasıl geçecek?
-Doğrusu bilemiyorum.
-Ama bir annenin, sessiz ve içten içe kabaran hüznü, yüreğime hançer gibi saplanıyor.
-Asla ama asla tek kelime laf konuşmuyor.
-Dirençli olmaya çalışıyor.
-Ne kadar direnç gösteriyor?
-Bilemiyorum.
-Lakin daha ne kadar dayana bilecek bu sıkıntıya?
-İşte orası muamma.

-Sanırım, hayatım boyunca unutamayacağım bir görüntü olacak Sakine hanımın o hüzünlü hali.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..