- Kategori
- Şiir
Saklambaç
..su, rüzgar ve namus...
Daha çocukluğumda
Dinlemiştim bu masalı;
Su, rüzgar ve namus
Bir gün saklambaç oynamışlar
Önce su saklanmış
Fakat çabuk bulunmuş
Derin vadilerin arasında
Sıra rüzgara gelmiş
fakat o da kolay bulunmuş
Issız tepelerin doruklarında
Sıra namusa gelmiş
O da şöyle söylemiş;
Dinleyin bir kere,
Eğer ben kaybolursam
Bulunmam hiçbir yerde
İşte o günden sonra
Namus kaybolunca,
Tıpkı çocukluk gibi
Bulunmaz hiç bir yerde
İşte böyle ben
Nuriye bir de Remzi
Dikenler içinde üç kızıl böğürtlen
Çilek tarlalarında büyümüştük
Ben Nuriye’yi severdim
Nuriye Remzi’yi
Remzi ise her ikimizi
Bir elmayı üçe bölmüştük
Bir gün saklambaç oynadık
Nuriye istedi ebe oldum
Yumdum gözlerimi
Oynamayalım dedim amma
Dinlemediler sözlerimi
Yüzümü duvara koymuştum
Oyun olduğunu unutmuştum
Yirmi beş yıl geçti ki aradan
Kocaman adam olmuştum
Önce Remzi’yi sobeledim
Bir gazetede kendiliğinden
Sobadan zehirlenmiş tüm hane
Ölümü geçim derdinden
Galiba bir yıl sonraydı
Remzi'nin ölümünden
Nuriye’yi sobeledim Kadıköy’de
İki polis girmişti kollarına
Vurulumuştu gülüşünden
Bir an durdum,
Durdular, durdu zaman
Gözleri yemyeşildi
Yine saçları simsiyah
Hala geçmemişti yüzündeki yara
Tam göz-göze geldik ki arabaya attılar
Her daim O’nu sevdim O ise Remzi’yi
Seneler sevgimize aldırmadılar
Anılara takılmış üç yitik uçurtma
Su, rüzgar ve namus gibi
Hiç saklambaç oynamazdık oysa
Bulamayız diye birbirimizi.
1999 Kağıt Gemilerin Kaptanı