Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

Saklı Hazineler

Saklı Hazineler
 

Dünkü yazımda, sadece kitaplık kaldı yeni evimde yerleştireceğim demiştim. Akşamları yavaş yavaş diziyorum raflara. Ama bu akşam hiç bir şey yapamadım, çünkü kolilerden birinin içinde öyle bir şeye rastladım ki koltuğa mıhlanıp, bir de keyif kahvesi yapıp işi gücü bıraktım.
Kalın bir dosya içinde gazete küpürleriydi karşıma çıkan. Küpür de sayılmaz hani, kesik yok, bütün bütün gazeteler bunlar. En eskisi 5 mayıs 1980. Bende yaş on dört o sırada. Yugoslavya devlet başkanı Mareşal Tito 87 yaşında ölmüş. Ölüm haberi 3 saat gizlenmiş, bekleniyormuş ama, bütün dünya şaşırmış. Tito, yoğun devlet işlerinden fırsat buldukça eğlenmek için davetler de düzenlermiş. Eşiyle bir eğlentide kahkaha atarken pozları var gazetenin birinci sayfasında.
Sonra 13 Eylül 1980. Askeri darbe haberini veren gazete. Manşet: "Terörün sonucu: Yönetim Milli Güvenlik Konseyi'nde. Atatürk Yolunda Devam."
Demirel, Ecevit ve Erbakan gözetim altında, Türkeş ise kayıpmış. Orgeneral Evren, demokrasinin sağlam temellere oturtulacağını, anayasa, seçim ve partiler yasasının değiştirileceğini, seçime gidileceğini açıklamış. (!) Dernekler kapatılmış, İşçi ve memur sendikaları faaliyetten men edilmiş. Yeni Yönetime karşı yapılacak her türlü direniş en sert şekilde kırılacakmış. (Kırıldı)
7 ekim 1981, Mısır devlet başkanı Enver Sedat suikast sonucu öldürülmüş. Ortadoğu'nun en zarif kadınlarından biri olan eşi Cihan Sedat dul kalmış, onu en yakın dostu ve bir süre önce kendisiyle aynı kaderi paylaşmış olan devrik İran şahının dul eşi Farah Pehlevi teselli etmiş. Gazeteye Kahire'de iki acılı dul diye manşet olmuşlar.
13 haziran 1982. Nazlı Deniz Kuruoğlu Avrupa güzeli seçilmiş. "Yaşamımda değişiklik olmayacak, dansı bırakmayı düşünmüyorum." demiş. Şimdi hatırlayan var mı acaba onu?
1 mayıs 1988. Hürriyet gazetesinin kırkıncı yılı özel sayısı. Emin Çölaşan, gazetenin o günkü sahibi Erol Simavi ile uzun bir röportaj yapmış. "Gazetemde kirli insana yer yok." demiş Erol bey.
Benim, gazetede en çok sevdiğim bant karikatürlere de rastladım, çizgi romanlara da.
Bizimkiler'de Hüdaverdi, Pırtık, Fatoş'ta Fatoş ile Kocası Basri, Güngörmüşler'de Tonton ile Kocası Patron. Dedektif Nik.
Yazan ve Çizen Faruk Geç'in gerçek hayat hikayeleri notunu koyduğu çizgi roman köşesi, yine Yazan ve Çizen Cemal Dündar'ın kurgu çizgi roman köşesi.
O yıllarda televizyon tek kanaldı ve sadece TRT vardı. Yayın saati 18:00 den 23:00'e kadarmış. Televizyon program sayfası ise eni konu detaylı. Bu sayfalardan birinde bir eleştiri yazısı dikkatimi çekti. Başlığı, TV'nin değiştirme oyunu. Mizahi bir dille televizyon yöneticilerinin sık sık yayınladıkları programı değiştirdiklerini, bunu oyun haline getirdiklerini ve bu oyunu çok sevdiklerini söylüyor.
En güldüğüm ise, Bülent Ersoy'un verdiği bir röportaj oldu. "Ben bir defter yaprağı gibiyim." demiş." Türkiye'de ses sanatçılığını bıraktığını ve halktan biri olduğunu söylemiş. Halktan biri olarak, bu söyleşiyi ise Hilton Oteli kral dairesinde yapmış. (!)
Gazete sayfalarının arasında bir de Hayat mecmuasının bir sayfası çıktı. Niye saklamışım diye bakarken kocaman bir boğa simgesi ile gözgöze geldim. Benim iflah olmaz burç sevdam işte. Burcum ile ilgili ilginç bulduğum ne varsa arşivlemişim.
Gazeteler ile geçmişe yaptığım bu gezinti tüm yorgunluğumu aldı vallahi. Üstelik geçmişte o haberleri gazetelerde okurken ki ruh halimi, düşüncelerimi hatırladım.
İlginçti, çok ilginçti hem de.
Esen kalın... 
 

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..