Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Salacak'ta akşam yürüyüşü

Salacak'ta akşam yürüyüşü
 

alıntıdır


Barış Manço'nun bir şarkısı vardır ya hani, "Kendimi hıyarrr gibi hissediyorum dostlar" der bir yerinde. İşte ben de kendimi bu akşam 'köpek' gibi hissediyordum tabiri caizse.

Hemen çağırdım en has arkadaşımı, koştu geldi rahat evceğizinden. Baktı durum fena, taktı tasmamı çıkardı sokağa, istikamet Salacak sahili.

İşte ben o sahile inmemle 'köpek'lik durumumdan hemen çıkıp insan halime dönüş yaptım.

Önce her zaman gittiğimiz küçük çay ocağımızda Tarihi Yarmada'ya karşı sade kahvelerimizi içtik. Kalktık sonra deniz kenarında yürüyüşe başladık.

Bismillah, önüme ilk çıkan mısırcıdan mısır aldım önce.

Aman Allahım ne kalabalık yarabbim. Sanki bütün Üsküdar iftar sonrası atmış kendini buraya. Yürüyüş kaldırımındaki banklar dolu, kaldırımın denize bakan merdivenli oturma yerleri dolu, hem de hınca hınç. Sahil boyunda yer alan dört büfenin dış yüzleri yenilenmiş. Kızkulesi Büfe 1,2,3,4 diye isimlenmiş. Allah Allah dedim, ben buraya gelmeyeli yıl mı oldu ki?

Bir de baktık, denize inen kayalıklarda bir duman tütüyor, iki koca semaver ve önünde bir adam; çayı demleyip kâğıt bardaklarda satıyor. Etrafında kayalıklara oturmuş aileler. Akıllı işi vallahi, denize karşı kim çay içmek istemez ki? Biraz ileride kokoreççi, onun da tezgahından dumanlar yükseliyor. Onun ilerisinde balık ekmekçi, soğanı, kıvırcığı, domatesi ile tam teçhizatlı. Pamuk helvacı, kâğıt helvacı, uçan baloncu, közleme mısırcı, hedefçi. Bu hedefçinin denize saldığı dizi dizi renkli balonları var, iki tane de tüfeği, isteyen, balonları hedef alıp atış yapıyor. Bir de dilek fenercisi var. İlk kez gördüm. Renkli kâğıt mı artık nedir, büyükçe balon gibi şeylerin altında mum benzeri bir şey yakılıyor, ateşten çıkan gaz balonun içine dolunca havaya bırakılıyor ve balon ya da fener her neyse, yükseliyor, yükseliyor, havada ateş topu gibi görünüyor. Sönünce de aşağıya bir yerlere düşüyor. İlginç, insanlar nasıl şeylerden para kazanma yollarını buluyorlar. Çok uçuran vardı bunlardan.

Bunların hepsi sahilin deniz tarafındaydı. Bir de kara tarafında, bankların olduğu bölüm var ki gördüklerim karşısında hayrete düşmekten kendimizi alamadık. Bir tezgah, iki tezgah derken bir de baktık ki tüm sahil işporta tezgahı dolu. Aklınıza ne gelirse, hatta aklınıza gelmeyenler bile var. Mesela, evlerinde yaptıkları kek ve börekleri getirmiş satıyor kadınlar. Tıpkı kermeslerdeki gibi. En çok incik boncukçular ve süs eşyacıları var tabi ki. Seramikten kız kuleleri, içlerinde yanar döner ışıklar, Piza Kulesi, ve Eyfel Kulesi bile eksik değil. Herkesin hayali olan bahçeli, taraçalı, yeşillikler içinde ev, Boğaz köprüleri, Kız kulesi, meraklısı için dört nala koşan atlardan oluşan seramik tablolar.

İnsanlar durmadan fotoğraf çekiyor, çekirdek çitleyip, çay kahve, nargile içip habire bir şeyler yiyorlar.

Bir iki de balık tutan adam gördük. Hiç o kalabalık umurlarında değilmiş gibi, kendi alemlerinde ellerindeki oltalara konsantre olmuşlar.

Sanırım Ramazan dolayısıyla sahura kadar hareketli burası. Kocaman bir sektör oluşmuş, zeka küpü Türk insanı para kazanma yolunu çok iyi bulmuş.

Çingeneleri unuttum, böyle sahil olur da elinde gül demetleriyle masa masa, bank bank dolaşan çingeneler olmaz mı hiç? Yaşı ilerlemiş, kara kuru çingene kadınları yapıştığını bırakmıyor valahi, o gülleri gençlere satana kadar ayrılmıyor başlarından.

Epeydir akşamları inmiyordum sahile, ben inmeyeli ne çok değişiklik olmuş. Burnumun dibinde bir dolu insanın sosyalleştiği bir yaşam alanı oluşmuş ve benim haberim olmamış.

Eve dönüşte yokuş yukarı ağır ağır çıktık ve Üsküdar'ımızın meşhur Doğancılar Parkı'yla karşı karşıya geldik. Parktaki çocuk oyun alanında sallanan çocukları görünce dayanamadım, "Ben de salıncağa bineceğim" dedim. Parkın giriş kapılarına bile yürümeyip etrafını çevreleyen duvardan aşağı atlayıp boş bir salıncağı kaptım hemen. Allahım, bu nasıl bir mutluluktu bilseniz. Salıncağa her binişimde kendimi fazlasıyla özgür hissederim. Yavaştan başlayıp hızımı artırdıkça sanki özgürlüğüm de artar. Başımın üstünde çınar ağaçları, bir yandan sallanıyorum bir yandan kafam yukarıda yaprakları ve aralarından görünen karanlık gökyüzünü seyrediyorum.

Evden tasmamla çıktığımda dönüşte bu kadar mutlu hissedeceğimi hiç düşünmemiştim doğrusu. Şarkılar sökün etti dilime, koyverdim gitti.

Hayat güzel şey, köpekliğin alemi yok...

 
Toplam blog
: 314
: 1210
Kayıt tarihi
: 07.08.11
 
 

Üsküdar İstanbul doğumluyum ve halen burada yaşıyorum. Okumak, yazmak ve seyahat etmeyi çok seviyor..