Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Salaklar, avanaklar, asalaklar, yalaklar ve yalakalar..!

Salaklar, avanaklar, asalaklar, yalaklar ve yalakalar..!
 

İnsan Mühendisliği Fakültesinin, Devamlı Öğrencisi Eğitimci Yazar, Öner SAMANLI


Beş kelime ayrı ayrı anlamlar taşımakla birlikte, sanki birbirinin tamamı gibi de bir anlam yükü taşıyor beyinlere. Ses akışkanlığı açısından da uyumlu geliyor kulağa.

SALAKLAR:

Kelime anlamıyla salak, giyinişinden, konuşma ve davranışlarından seviyesiz, dengesiz ve saf olduğu anlaşılan kimse olarak karşımıza çıkıyor sözlüklerdeki tanımıyla.

Gerçekten öyle mi. İnsanlara özge bir tanımlama olduğu kesin. Çünkü düşünme yetisi olabilen tek canlı varlık olarak görülüyor insanoğlu. Ancak her insanoğlu salak mı..? Salak mı doğuluyor, yada sonradan mı salak olunuyor..? Yoksa, insanoğlu işine geldiğinde salak mı görünmek istiyor, salak görünüyor..? Bu bir keskin zeka tercihi olmakla birlikte, insanın zeka ve çıkarcılığı ile örtüşen bir durum olabilir. Doğuştan kendisine yüklenen bir olgu değil ise.

SALAK ÇEŞİTLERİ:

1) SÜREÇLİ SALAKLAR:

Bunlar istedikleri zaman diliminde salak olabilen, istedikleri zaman dilimlerinde de modlarını değiştiren bukalemun tiplilerdir.

Toplum kesimlerinde son zamanlarda bu salaklara sıkça rastlanmaktadır. Bunlar özellikle çıkarcı kimseler olarak yakınlarınızda gezerler, hatta sizi görüş ve düşüncelerinizle desteklerler.

Bu salaklık tipi esasında onların üzerine tam anlamıyla oturmuş bir iş önlüğü gibidir. Çıkarlarına dayalı menfaat ilişkilerine girişecekleri zamanlarda, bu iş gömleklerini giyer, mesleki icraatlarını yapar ve sonrasında da iş gömleklerini çıkartarak normal konumda davranış sergilerler.

Bu gibilerin topluma ve toplumsal çıkarlara karşı güçlü bir direniş koyabilme yetenekleri bulunup, şeytani fikirler oluşturabilme, özünde, tabir yerinde ise, “sinekten yağ çıkarmak” gibi bir zihniyetin doğurganlığı içerisinde oldukları kesindir.

2) SÜREKLİ SALAKLAR:

Bunlar istedikleri zaman diliminde salak olabilen, istedikleri zaman dilimlerinde de modlarını değiştiren bukalemun tiplerden çok farklıdırlar. Yüce Allah, bunları diğer insanların arasında farklı bir beyin ve vücut yapısıyla yaratarak, toplumsal bir ders vermeyi ve/veya daha doğru bir anlatımla ibret-i şahanesini göstermeyi hedeflemiştir.

Böylece diğer sağlıklı, antisalak (bu tabirde bu yazının yazarına aittir) kulların arasındaki varlıkları ile, diğerlerinin toplumsal zekalarının öndeliği ve farkındalığı hissedilecek, hissetirilmiş olacaktır.

Bunlar yaşamlarının vefa eden sürecinde, doğru-yanlış yapmış oldukları faaliyetlerinden ötürü ne kınanırlar, nede toplumsal ayıba neden olurlar, tabir yerinde ise, “salaktır, ne yapsa yeridir” şeklinde tanınırlar. Zaman zamanda antisalaklarca sempatik bile görülebilirler. Topluma ve toplumsal çıkarlara zarar verebilecekleri önceden bilindiği için bu gibilerin fazlasıyla zarar vermeleri söz konusu olamaz.

3) MAM / ZAM SALAKLAR:

Bunların, istedikleri zaman diliminde salak olabilen, istedikleri zaman dilimlerinde de modlarını değiştiren bukalemun tiplerden diğer, doğuştan salak doğanlardan bambaşka bir farklı yapıları vardır.

Bunlar elde etmeyi istedikleri şeyi, o anki zevkleri ve/veya çıkarları üzerine kurgulayanlardır. Örneğin bu bir erkek mamsalak (bu tabirde bu yazının yazarına aittir) olup, bir plajda güneşlenen kadınlardan birisiyle yahut birkaçı ile sevişmek güdüsü içerisinde ise, tüm hedefi o işi becermek üzerine olan tiptedir. Bu gibiler, o işi becerebilmek üzerine doğru ve yanlış kurgulamalarını yaparlar, gerektiğinde hileye, entrikaya, şiddete başvururlar. Hedef o atışı yapmaktır, atış mutlaka hedefe isabetli olsun yada olmasın, beyin sadece o odağa konuşlanmak üzere tüm yetilerini seferber etmiştir. Başkaca bir örnek vermek gerekir ise, bir otomobilin kendisine ait olmasını istiyor ama edinemiyor ise, o otomobile aklına gelebilecek tüm sahiplenme duygularının başarısız ezikliği içerisinde zarar ve ziyan vermekten çekinmeyecek tiplerdir.

AVANAKLAR:

Kelime anlamıyla avanak, bön olan bu yapısıyla saf ve salak görüntü sergileyen, kolaylıkla kandırılabilen yada aldatılabilen tiplerdir.

Bunların genel yaşantıları çok da düzensiz sayılmamakla birlikte, çok dengeli ve iyi oldukları da iddia edilemez. Yine bu terimde, insanlara özge bir tanımlamadır. Çünkü düşünme yetisi olabilen tek canlı varlık olarak görülen insanoğlu, farklı farklı doğa koşullarında farklı farklı bedensel ve sosyal yapılar içerisinde doğar, yaşar ve ölür. Ancak her insanoğlu avanak mıdır..? Avanak doğuluyor, ya da sonradan mı avanak olunuyor..? Yoksa, insanoğlu işine geldiğinde avanak görünmek istiyor, avanak mı görünüyor..? Bu durumda salaklık gibi bir keskin zeka tercihi olmakla birlikte, insanın zeka ve çıkarcılığı ile örtüşen bir durumu öncelikli değildir. Doğuştan kendisine yüklenen bir olgu olarak çıkar toplumda karşınıza. Bunlar genelde çıkar ilişkilerini bilmeyen, karın tokluğunu önceleyen tiplerdir. Örneğin 45 yaşında bir avanağın, çocuk parkında salıncakta sallanması onun avanaklığının bir göstergesi olmaktan öte yaşadığı mutlu anlardan aldığı zevkin yüzüne yansımasıyla ilintilidir. Genelde yüz ifadelerinden bu tür insanların o avanak kelimesini betimleyen biraz traji komik şekillerini hissedebilmek mümkündür. Bunları başka başka kategorilerle ilintilendirmek pek de önemsenecek bir olgu hiç değildir.

ASALAKLAR:

Kelime anlamıyla biraz farklı anlam yükü taşıyor. Asalak, bir canlıda sürekli veya geçici yaşayarak ona zarar veren başka canlı, parazit olarak tanımlı. Başka bir anlamı ise, başkalarının sırtından geçinen kimse.

Asalak, tarihsel süreçte Ermeni terör örgütünü çağırıştırıyor, Asala..! Sonuna bir (k) harfi eklediğinizde oluyor size Asalak. Tabiî ki bu yakıştırma biraz absürt. Bir canlıda sürekli ve geçici olarak yaşayan, bedavadan yiyip içip konaklayan, sosyal yaşamını fevkalade beleşler üzerine kurmuş bir parazitten söz ediyoruz. Bu bir insan olabildiği gibi bir başka canlı da olabiliyor. Hayvan, bitki gibi.

ASALAK ÇEŞİTLERİ:

1) ASALAK BİTKİLER:

Bunlar beslenme açısından kendilerine cevap verebilecek nitelikteki olup olmadığına bakılmaksızın, denk düştükleri başkaca bir bitki üzerine yerleşen ve onun yaşamını yok etme pahasına bile olsun, kendi yaşam alanlarını bu yaşam alanları üzerinde kuran diğer bitkilerdir. Daha arsız ve daha çabuk büyüme yetisi olan sarmaşıkgiller ve dikensigillerden olanlardır. Sarıp sarmaladıkları bitkinin büyümesini, toprak, ışık ve sudan yararlanmasını önleyerek kendi yaşam alanlarını genişleten obur otçullarda diyebiliriz. Bunların insan sağlığı ve toplumsal ivmeye dolaylı zararlarından söz edilebilir. Örneğin, bahçenizdeki çok güzel bir gül fidesini sarıp sarmalayan bir asalak otçul parazit bitkisi bu gülün kurumasına ve bu nedenle de sizin bahçenizdeki diğer gül ve/veya başkaca çiçeklerinizin zarar görmesine sebep olacaktır. Görsel olarak fark edilebilecek olan bu parazital asalak etki ile de, doğal ve çevresel hayatın zarar görmesinden toplumsal olarak söz edilebilecektir.

2) ASALAK HAYVANLAR:

Bunlar da, tıpkı asalak bitkilerde olduğu gibi, hayvanlarda ve insanlarda geçim kaynaklarını bulabilen canlı hayvan türleri ile diğer mikroorganizmalardır. Hayvan ve/ veya insan vücudunda yaşam alanını belirleyen bir kenenin yaşantısı, o insan ve/ veya hayvan üzerinden asalak yaşamına kaynak sağlamasından, kendi bedava yaşamını idame ettirmekten başkaca bir şey değildir. Gerek asalak bitkiler ve gerekse de asalak hayvanların bilinçle bu asalaklıklarını sürdürmelerinden söz edilemez. Bunların asalak yaşamlarına, akıl ve mantığı ile yaşamını sürdüren insan, bedensel ve kimyasal güçlerini kullanarak son verebilir. Tabiî ki hayvanların da, birbirleri ile olan güçlü bağları arasındaki, kendi sosyo-hayvan ilişkilerinde bu tür asalakların önlenmesine yönelik güdüsel tepkilerde de mevcuttur. Örneğin bir kedinin veya bir maymunun başka bir kedi veya maymun üzerindeki keneleri ayıklaması örnekleri gibi.

3) ASALAK İNSANLAR:

Asalak, kelimesini açıklamaya başladığımızda, bir canlıda sürekli veya geçici yaşayarak ona zarar veren başka canlı, parazit olarak tanımlamış, başka bir anlatımla da, başkalarının sırtından geçinen kimse olduğuna değinmiştik..

Asalak, kelimenin tam anlamıyla tehlikeli boyutu, tanımlamanın birinci ve ikinci kısmının birlikte geliştiği, genişlediği ve sağlıklı ve doğru başka bir insana yerleştiği süreçtir. Asalağın elde ettikleri ve asalağı yemleyeninde kaybettikleri ile değerlendirildiği manzaraya dikkat edilmesi gerekir. Asalak kelimesinin toplumsal söylemlerde, A-salak kelimesi ile karıştırılmaması gerekir. Asalak bir insan görüntülü parazittir. Bu insan görüntülü parazitler farklı farklı yapılarda sömürgen olarak paraziter yaşantılarını sürdürebilirler. Bunların kimisi cahillik kisvesi altında asalaklık mesleklerini icra ederlerken, bir diğerleri fazlaca bilgiç, ermiş, derviş, hacı, hoca vb. kisvelerde, bir başkası, ulema, öğretim elemanı, usta, kalfa, vekil, mesleki ihtisaslı kişiler vb. gibi şekillerde çok farklı parazitasyon uygulamalarını profesyonelce sürdürebilirler. Bunlardan kurtulabilmek, hayvan ve bitkilerdeki paraziter asalaklardan kurtulmak kadar kolay değildir. Bunlar kimi zaman kişilerin çevresindedirler, kimi zaman da, cemiyetlerin, vakıfların, örgütlenmelerin, sendikaların, kurumsal yapıların, aile camialarının çevresinde kemikleşmiş şekilde varlıklarını sürdürürler. Yok edilebilmeleri için kişide veya kurumda devrim yapılması gibi bir handikap yaşanmalıdır. Kurtuluş ancak paraziter asalağın başka bir, daha yağlı sosyal veya kişisel yapıyı fark ederek tercihlerini bu yöne kaydırmasıyla olanaklıdır. Kişisel ve toplumsal kayıpların geç fark edilmesinin yegane sebebi asalağın kişi veya toplumsal yapıdaki hoşgörünün hakimiyeti ile derecelendirilir. Örneğin bir ülkedeki dilenciliğin yaygınlaşması, hatta bir tercihli meslek haline gelişi, dilencilerin çoğunun asalak bir parazit olarak maddi servetlerinin oluşturulmasında, kişisel olarak acıma, toplumsal olarak hoşgörü yada nemelazımcılık cesaret verebilmektedir.

YALAKLAR:

Yalak kelimesi de, biraz farklı anlam yükleri taşıyor.

1- Hayvanların su içtikleri taş veya ağaçtan oyma kap,

2- Akan suyun çevreye sıçramasını veya akıp gitmesini önlemek için çeşme, musluk vb.nin altına konulan delikli taş tekne,

3- Buz yalağı,

4- Boşboğaz, söz taşıyan.

Bizim makalemizdeki ilgilendiğimiz husus tabiî ki dördüncü maddedeki tanımlama. Yerli yersiz ama mutlaka çoğunlukla zarar verici bir edimin baş aktörü olan, ve kahramanı insan olan bir olgu.

Kişileri birbirine düşüren, kişilerden, toplumsal ayrışmalara kadar uzanan bir çirkinliğin, karaktersizliğin, riyakarlığın, nankörlüğün, şahsiyetsizliğin, şerefsizliğin, aymazlığın ve daha nice sayılabilecek ve eklenecek olumsuz tezahürün o şahsiyetsizin öz benliğinde hapiste tuttuğu bir aymaz davranış modeli.

Hayvanların su içtiği, içerisinde su konulan kap, akan suyun boşa akmasını önleyici maniadan çok farklı.

Bu anlatılan somutluklardan ve onların yararlılıklarından öte, soyut bir kavramın, somut zararlara ulaşmasını sağlamakta üstün becerileri olan insan görünümlü ADİ ve SOYTARI…!

YALAKALAR:

Fazlaca uzatmamak ve okurlarımızı da fazlasıyla sıkmamak için kısaca ifade etmek gerekir ise,

YUKARIDA NELER YAZDIK İSE, BUNLAR İÇERİSİNDEKİ TÜM OLUMSUZLUKLARIN BİRİNCİL AKTÖRÜ, ONLARIN YAĞDANLIĞI, CİLACISI, ZEYTİNYAĞI OLUP SUYUN YÜZÜNE ÇIKAN KISIMDA OLANLARI, KİŞİLERE VE TOPLUMA ZARAR VERMEKTEN ASLA KAÇINMAYAN VATAN VE DOST İHANETÇİLERİ…

SONUÇ OLARAK:

Nemelazımcılığın, vurdumduymazlığın, savurganlığın, aymazlığın, pişkinliğin, soytarılığın, sapkınlığın, şahsiyetsizliğin, eğitimsizliğin, yobazlığın, ilme değil faraziyelere meyil etmenin, dinin aydınlık yoluna değil hurafe ve medreseleri arayışın, toplumsal kalkınmanın değil de, toplumu kaldırmanın, kişisel çıkarları sağlayabilmek uğruna her türlü ahlaksızlığın yapılmasına göz yummanın, deveyi hamuduyla yutmanın, çalmanın, çırpmanın, soymanın soyulmuş soğana değil cıbıldak yalınayak baldır çıplak bırakmanın, ülke birlik ve beraberliğini bölmek için yapılan gizli ve aleni çabaların ortada ve gün ışığında korkusuzca yapıldığı bir ortamda yaşıyor ve bu havayı teneffüs ediyorsanız,

Allah’tan başka muzdaripliğinizde sığınacak bir mecranız kalmamış demektir.

Bu nedenlerledir ki; Salak, Avanak, Asalak, Yalaklar ve Yalakalar, çok dikkat edilmesi gerekli, tehlikesiz gibi durabilen, sandıktaki ambalajlı TNT kalıpları gibi aramızda dolaşmaktadırlar. Bunlar içimize her an birbirimizi ayrıştıracak nifak tohumlarını atabilmekte cevval olan karaktersizler, çıkarcılar, sürekli üreyen bakteriler olarak kişisel ve toplumsal dikkatlerimizin üzerlerinde olması gereken, amiyane tabirle, namustan bahsederlerken, köşebaşlarında fuhuş yapan hayat kadınları ve/veya onları pazarlayanlar kadar bile karakterli olmayan kişisel ve toplumsal ahlak yoksunları, zavallılar değil, çok güçlü (KAN EMİCİLER) dir.

Bunların elleri ve dilleri her mecraya ulaşır ve taraftar toplamakta üstad kişilerdir. Bu nedenledir ki, elleri ve beyinleriyle doğrunun altını oymak ve oradan bir menfaat sağlamanın arzuları içerisindedirler. Toplumu birbirine kırdırabilmek için can atanlardır çünkü kargaşayı ve bulanık havayı severler, o fırsatı değerlendirip talan etmenin arzularını taşırlar.

“Vatan bölünmez, Bayrak inmez, Ezan dinmez” diyenlerin çevrelerindeki asalakları fark edemeyip, bir gün bir şeylerin değişebileceğini de göz ardı etmemeleri gerekmektedir.

Bu tıpkı 1923 ünde Türkiye Cumhuriyeti Balosunda devrin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş ve laik Türkiye’nin medeniyet çizgisindeki görüntüsü ile, 2009 Türkiye’sindeki, Hükümet ve Cumhurbaşkanlığı makamlarındaki zevatların ve eşlerinin kılık kıyafetleri ile beyinlerindeki fırtınaların Avrupa’nın medeniyeti yönünden mi, yoksa Arap yarımadasının çöllerinden doğru mu estiğinin, fark edilip edilmediğiyle de ben diyeyim doğru, siz deyiniz ters orantılıdır.

Tüm bu bu yazının bir düş olduğunu, ütopya olduğunu farz ediyorsanız, ütopik düşünceleri, ütopik olmaktan öteleyen faktörleri de yadsımayınız.

e-iletişim: onersamanli@hotmail.com

Öner SAMANLI

“TÜKORDER”

TÜKETİCİYİ KORUMLA ve BİLİNÇLENDİRME

DERNEKLERİ GENEL BAŞKANI

http://www.ataturksitesi.com/

DÜNYANIN VE TÜRKİYE’NİN EN KAPSAMLI

ATATÜRK SİTESİ KURUCUSU VE EDİTÖRÜ

 
Toplam blog
: 295
: 3087
Kayıt tarihi
: 22.08.08
 
 

Prof.Dr. Öner Samanlı, yıllarını eğitim ve öğretim faaliyetlerine adamış, birçok bilimsel makalen..