Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '15

 
Kategori
Spor
 

Saldırı Fenerbahçe Nefreti'nin nedeni ve sonucudur!

Bu ülkede Fenerbahçe nefretinin bir tarihi, nedenleri ve hiç kuşkusuz aktörleri var.

Lafı hiç evirip çevirmeden söyleyelim, Fenerbahçe nefretinin gerisinde hiç kuşkusuz Fenerbahçe’nin ve Fenerbahçelilerin kendisinin de çok büyük katkısı var.

Ali Şen, Ömer Çavuşoğlu ve Aziz Yıldırım son 40 yılda en çok konuşulmuş ve Fenerbahçe’den nefret edilmesini sağlamış Fenerbahçelilerdir.

Ancak nefret olgusu üç kişiyle açıklanacak bir duygu olamaz hiçbir zaman. Bu görünen ve çok bilindik, popüler sebeplerdir. Toplumsal tepkileri ve olayları bu kadar basit ölçülerle değerlendirirseniz, aslında onları anlamanın da önüne geçersiniz.

Türkiye’de Fenerbahçe nefreti veya Fenerbahçe’den nefret edilmesinin sağlanması bir projedir.

Ben bu projeyi arşivleri inceleyerek, kim ne yapmış derin incelemeler, araştırmalar yaparak öğrenmedim; şahsen gördüm, yaşadım, izledim ve özellikle 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başında da tüm süreçlerin sonuçlarını birleştirerek bir senteze vardım.

Size o kişi bu kişi şeklinde isim vermeyeceğim. Türkiye’de Fenerbahçe nefretinin mimarları bellidir. Bugün kişileri konuşmak anlamsızdır.

“Fenerbahçe’den nefret edilmesini sağlayan kişi Aziz Yıldırım’dır” demek gibi sürecin tam olarak anlaşılmasının önüne geçecek bir yoldur.

Burada önemli olan detay bakış açısıdır. Çünkü insanlar maalesef belirli şablonlarla düşünürler, davranışlarını ve karar verme süreçlerini yerleşik algılar belirler.

3 Temmuz sabahı Türkiye’nin dörtte üçü sorgusuz sualsiz ve hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde Fenerbahçe’nin şike yaptığına hemen nasıl inanacak hale gelmişti?

“Karadeniz’de bütün düğünler tüfekli, tabancalı hatta kaleşli olur. Hatta kaleşle tarayanlar içinde milletvekilleri olur. Bir tatil gecesi cumartesi gecesi öyle bir düğünden dönen kafayı bulmuş birisi rastgele ateş ederken o otobüse de çarpmış olabilir.”

Bu açıklama 4 Nisan günü yaşanmış ve Türkiye’yi belki de çok önemli bir iç karışıklıktan kurtarmış, ucuz atlatılmış bir toplu suikast girişiminin ardından spor medyasının bugünkü şeklini, yapısını, anlayışını oluşturan bir kişi tarafından sıcağı sıcağına bir ihtimal olarak söylenmiştir.

Bu açıklama nefretin, duygusuzluğun, merhametsizliğin ve vicdansızlığın Türkiye’deki en yüksek ifadesidir ve böylesi bir yorum dünyada sadece Fenerbahçe’nin başından geçen bir olay sonrasında ortaya koyulabilir.

Bunun karşılığı nedir biliyor musunuz?

Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesinin ardından olayı bir de katilin tarafından ve onu anlamaya çalışmanın ifadesi olarak “belki de Özgecan da katili kızdırmıştı, tahrik etmişti” şeklinde bir fikir yürütmektir.

Dünyanın hiçbir yerinde sonuçlarını göz önünde bulundurarak, böylesine korkunç bir olayın ardından bu ihtimaller konuşulmaz. Sıra buraya gelemez. Çünkü ortada tepki verilmesi gereken çok önemli bir olay vardır ve buna en yüksek seviyede karşı duruş sergilenmesi beklenir.

Hele bu sözü söyleyen kişi veya kurumlar sporun içinde olan, sporla yatıp kalkıp, her fırsatta olimpiyat ruhundan söz etmeyi kendilerine görev edinmişlerse…

İşte bilimsel olan gerçeğin karşılığı budur.

Bilim rastlantılarla, tesadüflerle de uğraşır; ancak bir olay, olgu kendisini sürekli tekrar ediyorsa orada bilimsel bir vaka vardır, denir.

Bilimsel olan bir vakanın, gerçeğin geri planında tesadüf ve rastlantılardan bağımsız kendi kendisine çalışan bir kurgu, mantık, organik ya da inorganik bir mekanizma vardır.

Fenerbahçe’nin karşılaştığı her olayda, olguda, vakada ve süreçte adına objektif bakış açısı denilen ve nedense sürekli Fenerbahçe’nin karşısında bir yoruma ve sürece dönüşen bir gelişme zorlanıyor, ifade ediliyorsa orada bilimsel bir Fenerbahçe nefretinden söz etmek gerekir ve bunun da bir plan, program dâhilinde bilinçli bir şekilde oluşturulmuş olduğu da bir gerçektir.

Fenerbahçe şike yapmıştır!

Fenerbahçe hakem yardımıyla maç kazanmıştır!

Fenerbahçe hakemleri etki ve baskı altına almıştır!

Fenerbahçe’ye çok kolay penaltı verilir! (Oysa İTÜ’deki bilimsel çalışma bunun tam aksi yönünde bir çalışma yayınlamıştır, Türkiye’de bunun bilimsel bir tez konusu olması bile başlı başına bir vaka, olaydır!)

Fenerbahçe medyası vardır! (Nasıl bir medyaysa bu 3 Temmuz’da elbirliği ile Fenerbahçe’yi infaz etmiştir!)

Bunların hepsi kirletilmiş bir algıdır.

Yalandır!

Üstelik bu algı sadece Fenerbahçe nefretini yaratmamış, bugün Türkiye’deki spor ortamını kin ve nefret dolu bir yere çevirmiştir. Üstelik bu algı sahiplerinin pişkin pişkin ortaya çıkıp, sanki bu ortamın oluşmasında hiç katkıları yokmuş gibi yorum ve demeç vermeleri, buradan çıkış için kurtuluş reçeteleri yazmaları sadece traji-komik değil aynı zamanda Türkiye’nin bir başka açmazıdır.

Dünyada eşi benzeri görülmemiş bu bilinçli plan ve programın kuşkusuz bir de nema sahipleri vardır.

Onlar her şekilde bu ortamın nimetlerinden ve sonuçlarından yararlanmayı sürdürmektedirler.

Ve utanmadan saldırıyı bir düğünden havaya yapılmış bir ateşle açıklayabilmektedirler.

Bu saldırı Türk sporuna veya futboluna değil, Fenerbahçe karşı düzenlenmiştir. Fenerbahçe olduğu için bu saldırı olmuştur.

Türkiye’de daha önce bir sporda böylesine alçakça bir saldırı hiç planlanmamıştı.

Düşünülmemişti.

Ancak hem düşünüldü, hem planlandı hem de gerçekleştirildi.

Belki bir mesaj verildi belki de beceremediler. Bilemiyoruz.

Ancak ortada böylesine açık ve net bir gerçek varken; bir kere olsun Fenerbahçe tarafından bakamamak, yarım ağızla olayı “kınamak” samimiyetsizlik bir yana Fenerbahçe nefretinin boyutlarını bir kere daha gözler önüne sermektedir.

"Bu saldırı Fenerbahçe değil, sporumuza yapıldı" diyerek sanki olayı kınıyor ve karşı duruş sergiliyormuş gibi yaparak aslında suikast girişiminin Fenerbahçe'ye yönelmiş olduğu gerçeğinin bile üzeri bulanıklaştırılmaktadır. 

İçinde Fenerbahçe olduğu için olayın Fenerbahçe ile olan ilgisi, ilişkisi koparılmaya çalışılmaktadır. 

Bu nefretin mümessilleri artık olayın ne boyutlara ulaştığını bile görmekten acizler veya gerçekten nefret gözlerini kör etmiş ya da…

Elim bunu yazmaya gitmiyor!

Türkiye bu nefreti beslediği ve bu kişiler bu şekilde devam ettiği sürece sporda barış gerçekleşmesi imkansız ve zaten istenmeyen tatlı bir "uyuşturucu" olmanın ötesine geçemez. 

Bu kadar sevgisiz olmayın!

Bu kadar merhametsiz kalmayın!

Vicdanlarınızı mühürlemeyin!

Sevgiyi nedenlere veya ihtimallere bağlamayın!

Kötü olmayın, kötülük yapmayın! 

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..