Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '12

 
Kategori
Güncel
 

Salih kim ise varis odur!

Salih kim ise varis odur!
 

1.11.1956 doğumlu (Trabzon/Sürmene kökenli) Doktor Niyazi Kahveci'nin bir kitabı resim alıntı.


Elin oğlu dünyayı ele geçirmek adına dev adımlarla ilerlemekte.

Araplar: İslam’ı 23 Yıl boyunca sorguladıktan sonra kabullenmişlerdir.

Neden?

Bir zamanlar; düşünmeyi ön planda tuttukları için mi?

O zamanlar: Tahkiki düşüncenin, taklidi olanından daha verimli olduğunun farkında olduklarından mı?

Tanrıyı: Düşünerek; aracı tefeci olmadan akıl yoluyla bulmak.

Dinsel düşünmek: İnsanı karanlığa; teolojik düşünmenin ise aydınlığa kavuşturduğu gerçeğinin bilincinde olduklarından mı?

Karanlık Orta Çağ: Dinsel düşüncenin bir ürünüdür.

Hıristiyan âlemi: Bu düşünce tarzını çöpe attıktan sonra yeniden nefes almaya başlamıştır.

Kimlerden etkilenerek?

İbni Sina, Farabi gibi düşünürlerden…

 M.Ö. 50.000 Yıllarında insanın algı gücü; akıl kapasitesi sihir ve mitolojik düşünce tarzına yetebiliyordu.

Çok tanrılar daha sonra baş tanrılar yarı ilahlar…

İbranilerle Tevrat’la tek Tanrı kavramı doğdu lâkin bu Tanrı sadece İbranilerin Tanrısıydı ve onlar da seçilmiş bir toplum...

Neden ayıklanmadıklarına; Sümerler, Akadlar, Babilliler gibi neden yok olmadıklarını bir düşünmeli.

Nasıl bir davranış şekli sergileyerek günümüze kadar gelebildiler.

Bizim dünyamızda kabul gören “Helal olsun yiyip içiyor cebini dolduruyor ama işi bitiriyor” Düşüncesine rağbet etmediklerinden ötürü mü yoksa kendi insanını koruyup kolladıkları; diğerlerine zırnık koklatmadıkları için mi?

 Bu dünyanın efendisi olma yolunda hızla ilerlerken; kullandıkları yöntem çok basit gibi görünse de ülkem insanının rağbet etmediği bir yol…

SORGULAMAK, DÜŞÜNMEK; DÜŞÜNMEK; AKLI OLUMLU İŞLERE YORMAK.

Ülkem: Dört asli güç unsurundan yoksun olduğu gibi bunları dışardan temin etmek satın almaktadır.

Kapital finans para, teknoloji sanayi, bilim ve felsefe: Yabancı ellerde olduğu müddetçe; ihracat ithalatın yarısına denk ise dış borcun tükenmesi söz konusu olamaz.

İşin ilginç yanı; ülkemin ezelden değer vermediği Felsefe: Olmadıkça; diğer güç unsurlarına da sahip olunamaz.

Düşünmediğimiz için trafik canavarımız var. Düşünmediğimiz için şehitlerimiz; düşünmediğimiz için ceza evlerimiz dolup taşıyor. Eğitim düzenimiz taklit kurbanı; Kuranı Kerim’i koruma sektörü kurulduğu için onun anlattıklarını çözemiyoruz.

Kafamızı güncelleştirmiyoruz; beynimizin baytı remi düşük kalıyor. Elin oğlu bize istediğini satıyor.

Duygularımız bizi yönlendiriyor; hormonlarımız baskın hümanist yanımız cılızlaşıyor. Elin oğlu da bunu istiyor.

Küçük parçalara ayırarak bölerek mideye indirmek için öğün vaktini bekliyor.

Bizler: Sorgulamadan, düşünmeden dua ürünlerine rağbet ederken, doğa ürünlerini ve baştan sona diyalektik olan Kuranı Kerimi ikinci elden gelen bilgilerle anlamaya çalışıyoruz.

Önce taşınıyor sonra düşünüyoruz.

Hiç kimse bizi hop diye sonuca götüremez; sorunlar: Basamak basamak düşünerek sorgulayarak çözülür. Basamakların sonuna gelindiğinde sonuç da karşımıza dikilir.

Sevgili Peygamberimize yöneltilen bir soru:

“Allah var mıdır” Sanılan tepkiyi almaz.

Yanıt şaşırtıcıdır.

“Düşünmek ve sorgulamak imanın en büyük delilidir”

Akıl ve bilime önem veren Kutsal Kitabımızı anlayabildiğimizde; Atatürk’ün düşünce mirasına da lâyık olduğu bir şekilde sahip çıkabileceğiz.

Doçent Doktor Niyazi Kahveci’nin kitabından ve söyleşilerinden derlenmiş bir sunum.

28 Mart 2012 Çarşamba

Alev Meisel/İzmir          

  

 

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..