Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Salinger'a elveda derken...

Salinger'a elveda derken...
 

J. D. Salinger Time'da kapak olmuştu.(4)


1 Ocak 1919'da New York'da dünyaya gelen ABD'li ünlü yazar Jerome David Salinger 27 Ocak günü, 91 yaşında, New Hampshire'daki evinde hayata gözlerini yumarak aramızdan ayrıldı. Aradığı huzur ve mutluluğu pek bulamadığı yeryüzü yerine yeni mekânında ışıklar içinde yatsın.

Kariyerine New York'taki dergilere kısa hikâyeler yazarak başlayan yazarın kariyerinin başlangıcında "A Perfect Day for Bananafish", önemli bir yer tutar. Daha sonra, "Çavdar Tarlasında Çocuklar" (Gönülçelen) adlı en ünlü eserinde de yer verdiği iki serüven (I'm Crazy ve Slight Rebellion Off Madison) daha yayımladı. Çavdar Tarlasında Çocuklar'da Pencey Prep adını alacak olan Valley Forge Askeri Akademisi'nde okudu. Daha sonra Ursinus Fakültesi'ne bir dönem devam etti. Kendisi okul döneminde oldukça başarısız bir öğrenci olarak tanındı.(1)

Başyapıtı "Çavdar Tarlasında Çocuklar (The Catcher in the Rye)" 1951 yılında basıldı. Eser, başlangıçta eleştirmenlerce pek beğenilmese de, daha sonra hem okurların hem de önceleri pek beğenmeyen eleştirmenlerin hayranlığını kazanmayı başardı. Kitap, asi ve muhakeme yeteneği genelden farklı yönde gelişmiş bir çocuğun, Holden Caulfield`ın ağzından yazılmıştır. Olay örgüsü oldukça sade olan eser, bazı ülkelerde kullandığı argo dil yüzünden yasaklanmıştır. Yazar tarafından hiçbir zaman doğrulanmamakla birlikte, bu eserindeki bazı olayların ve Holden`ın insanlara bakış açısının Salinger`a ve yaşadıklarına benzediği, Holden`ın aslında Salinger`ın kendisi olduğu kanısı yaygındır.

Salinger, daha sonra ise, Franny ve Zooey (1961), Dokuz Öykü (1953), Yükseltin Tavan Kirişini Ustalar (1963) ve 'Seymour: An Introduction' (1959) adlı kitapları yayımladı. Sonuncusu dışındaki dört eseri de dilimize çevrilmiştir.

"Çavdar Tarlasında Çocuklar"la ünlü olan Salinger, zamanla toplumun ilgisinden kaçmaya başladı. Giderek sosyal hayattan uzaklaşıp -yaşadığı küçük Cornish kasabasında- inzivaya çekildi. Buna rağmen ünü ve popülaritesi genişleyerek yayıldı. 1965 yılından sonra, herhangi bir eser yayımlamayan, meraklı gözlerden giderek kaçan yazar, kendisi hakkındaki yayınları da yasal yollara başvurarak engelemeye çalışmıştır. Ortak anılarını kamuoyu ile paylaştığı için eski sevgilisi Joyce Maynard ve öz kızı Margaret Salinger ile ilişkisini keserek onları hayatından çıkarmıştır. Kapalı ve gizli kalmaya özel bir önem veren Salinger, yaşamı boyunca samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük içine düşmemeye sürekli bir özen göstermiştir..

Fotoğraflarının çekilmesinden dahi haz almayan yazarın az sayıda fotoğrafı vardır. Onlardan birisi de bir süpermarket çıkışında fotoğraf makinesine doğru yönelttiği yumruğudur. İnzivaya çekildiği seneler boyunca, çoğu "Glass ailesi"ni anlatan 60 civarinda öykü yazdığı rivayet edilen Salinger'in, bu öyküleri sinirlenip yakmasin diye gazetecilerin üstüne fazla gitmedikleri de hakkındaki bir başka söylencedir.

Yazarın özyaşam öyküsüne, yaşamdaki eylem ve tavırlarına baktığımızda kimileri rahatlıkla asosyal bir kişilik, nevrotik bir karakter yapısı taşıdığını iddia edebilirler... Bu durumda da Spinoza'nın ünlü "Anlamadan yargılamayın! " diyen sözü akla geliyor. Zorlu çocukluk yılları, aile yapısı, toplumsal doku ve doğal uyumsuzluklar, mekân değişimleri, hayatta erken yaşanan talihsizlikler gibi pek çok neden biçok yazarı geçici ya da daimi olarak benzer bir ruh haline sokabilmekte... Bu anlamda Dostoyevski'den Bukowski'ye, Paul Celan'dan Mayakowski'ye, Ahmet Haşim'den Orhan Veli'ye kadar yüzlerce örnek hemen gelir akla... Zaten, belli bir algı ve eğitim düzeyinde olup da yüreğinde ağırlığını, zihninde derinliğini tek başına taşımaktan yorulduğu bir derdi olmayan insan öyle pek yazmaz da, çizmez de...

Ben Salinger özelinde ayrıca "ün ve ünlü olmaya dair" bazı çıkarsamalar yapmak gerektiğini de düşünmekteyim. Günümüzde egemen olan, mutlak bir faziletmişcesine görünür ve medyatik olma eğilimleri karşısında Salinger'in 45 yıl öncesine dayanan tercih ve duruşu -geriye dönüp baktığımızda- son derece anlamlı ve yerinde görünmekte...Çok renkli, çok canlı, göz alıcı fakat kısa ömürlü "kelebeksi bir tür ünlülük hali" hiç ona göre değildir. Yaptığı işi, bir yarar sağlasın, bir sorunu çözsün, bir derde deva olsun diye ya da kendi sadeliği ve doğallığı içinde değil de, her ne pahasına olursa olsun ün kazandırsın, önemsetsin, çokca kazandırıp en gösterişli şekilde harcatsın diye yapanlara karşı -çok sert gibi görünse de- örnek bir duruştur onunki...(2)

İnsanlardan, medyadan ne kadar kaçsa da kendisine karşı olan ilginin giderek daha da artması, bizlere, tüm dürüst, tutarlı, doğal, samimi, insanî, tok ve dirençli eylem ve üretimlerin gizli ve sessizce yapılsalar dahi er geç takdir edileceğine dair bir umut vaad eder gibidir! Sürekli yayılarak, genişleyerek büyüyen fakat en ufak bir el atmada çatırdağı yerden kırılan "pişmiş yufka türü" bir ünlü hali değil di onunki, bir köksü yer bitkisi gibi derinlere kök salan, sert ve sağlam türden bir nam salma halidir onda var olan...(3)

Yaşamda yaydığı ışık hep daim olsun, ışıklar içinde yatsın.(*)

İ.Ersin KABAOĞLU,

1 Şubat 2010, Ankara

Kaynakça ve blognotlar:

(1) Yazar hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. http://tr.wikipedia.org/wiki/Jerome_David_Salinger

(2) "Ün" meselesine değinen 20 Şubat 2008 tarihli bloğum için bkz. http://blog.milliyet.com.tr/Un_ve_unlu_olmak/Blog/?BlogNo=93360

(3) Yazar hakkında Milliyet Bloğumuzu taradığımda, altısı Sn. Celal Çelik'e, ikisi de Aydın Sevinç'e ait toplam 12 sonuçla karşılaşmak Salinger'in burada da yalnız olmadığının bir işareti oldu.

(4) "Time" dergisine günümüze değin sadece yedi Türk kapak olabildi. Mustafa Kemal Atatürk (-iki kez- 24 Mart 1923 ve 21 Şubat 1927 tarihi sayılarında) , İsmet İnönü (19 Mayıs 1941), Şükrü Saraçoğlu (12 Haziran 1943), Adnan Menderes (3 Şubat 1958), Papa ile birlikte -maalesef- Mehmet Ali Ağca (9 Ocak 1984), Naim Süleymanoğlu (3 Ocak 1988) ve türbanıyla Mine Karakaş (15 Temmuz 2007)

(*) Salinger'in ilginç kişiliği ve vefatını iş arası klasik öğle gezilerimizde tatlı bir heyecan ve her zamanki bilgeliğiyle gündeme getirerek anımsatan, yazıyı kaleme almama vesile olan değerli dostum Savaş Öztaş'a içten sevgi ve teşekkürlerimle.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..