Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '11

 
Kategori
Tarih
 

Saltanatın kaldırılması, son Osmanlının vedası...

Saltanatın kaldırılması, son Osmanlının vedası...
 

Son Osmanlının Maltaya gelişi.


Dün yine yıldönümüydü saltanatın kaldırılmasının.. Bizler hep Mustafa Kemal Paşanın o gün neler yaptığını biliriz ama ya madalyonun öbür yüzünü yani Padişahı...

Kararın haberi Dolmabahçe’ye geldiğinde her zamanki sükunetini korudu ama içi içini yiyordu. Tevfik Paşa sadaret mührünü vermek üzere defalarca geldi o gece ve izleyen günler ama Sultan kabul etmedi... Nasıl etsin?

3 kıtaya hükmetmiş bir hanedanın temsilcisi kendi deyimiyle saltanatsız halifeliği  kabul eder miydi... Paşayla görüşmek istedi vekillerle görüşmek istedi ama olmadı.... Balkan savaşlarının, cihan harbinin tüm ağır faturası ona kesilmişti... Oysa ki cihan harbinin bitimine 3 ay kala tahta geçmiş mondrosla birlikte bu felaketlerin tüm sorumlusunu olan ittihatçılar yurtdışına kaçmışlardı.

O gece onları düşündü hep...Anadolunun parsel parsel işgal edilişini, Bosna Müslümanlarının yardım yakarışlarını, koca Arabistan ve mısırın bir daha geri gelmemek üzere gittiğini... İçi huzurluydu ama... Neden olmasın? Başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere tüm herkesi Anadolu’ya yollayan kendisiydi... Paşaya Osmanlı Tarihinde eşi benzeri belki sadece Köprülülere verilen yetki ile kıyaslanabilecek yetki ve mühür verildi.... Paşa cumhuriyetçidir tehlikelidir lafına aldırış etmemesi bundandır...

" Ülkeyi yunan işgal edeceğine paşa kurtarsın ne olursa olsun!" deyişi ile Atatürk'ün anılarında bahsettiği gibi "paşa devleti kurtarabilirsin, bu vatana çok hizmetin geçti... Paşa!vatanı kurtarabilirsin" diye ısrar edip görevlendirmesi de bundandır"

Bir süre sonra yollar ayrılmıştır ama ya gönüller? Kim dedelerinin mülkünün küffarın eline geçmesini ister ki? Bundan dolayıdır ki Sultan da istemedi ve elinden geleni yaptı. Hatalarda yaptı hanedanın hukuku için...  Ama asla dedelerinin mülküne ihanet etmedi... Basit bir örnek yeter ki olacaktır bazı hataları için..Atatürk Samsuna geçmeden önce sultanla yaptığı görüşmeyi tasvir edip çizerken saraya toplarını dönmüş kruvazörlerden bahseder. Kim böyle bir ortamda açıkça ve aleni destek verebilir ki, Misak-ı Milliyi bu şartlar altında kabul eden Mebusan Meclisinin başına gelenler ortada iken.. Padişahta kendi deyimi ile tüm şimşekleri üstüne çekti, paratoner oldu ve hep şunu dedi:

"Yeter ki vatan kurtulsun" bu uğurda çalıştı hatta şehzadeleri dahi yönlendirdi Anadoluya ama paşanın beklediği iki kişi vardı... Ya Padişah ya da Veliaht Abdülmecit Efendi ( Son Halife )...

Veliahtın anadoluya geçmek istediği ama ingilizler yüzünden gidemediği hatta saraydan çıkamadığı, bunun yanında oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendiyi Mustafa Kemal Paşanın gönderdiği Yümnü Bey ile İnebolu’ya gönderdiğni ama Paşanın şehzadeyi kabul etmediği telgraflarla sabit olmak üzere bilinmektedir...

İşte tüm bunları düşündü Sultan... Tramvaylarda Vahdettine ölüm,defol yazılarına tehdit mektuplarına ve ağır hakaretlere şahit oldu. Oysa ki Mondros gibi bir ateşkesi imzalayan ve ülkeyi işgale boğan kişi Büyük Millet Meclisinin Hükümet Başkanı olan Rauf Orbay’dı… Kanuninin, Fatihin, Yavuzun torunu ne acı hallerdeydi... Dedesi yavuz gibi sakal bırakmadı.. Kimseye sakalımı kaptıramam diyordu ama akıp giden tarihin seline Son Padişah olarak kapılmıştı bir kere...

Kendisinin ve ailesinin geleceği için İstanbul’dan ayrılmayı seçti.Günümüz tarihçileri her ne kadar İngilizlere sığındığını söylese de, Mustafa Kemal Paşanın da Samsuna ingiliz vizesiyle gittiğini unutmamak gerekir...

Tarihler 17 Kasımı gösterdiğinde çok sevdiği şehzadesi Mehmet Ertuğrul Efendiyi aldı yanına ve yurdu terk etti... Hep dönerim ümidi ile... İstanbul adeta sağanak yağmurla ağlıyordu... Yıldız sarayından Dolmabahçe’ye geldi,ayakları aslında geri geri gidiyordu, ama döneceğiz diyordu feryat figan eden haremdekilere ama dönemedi... Malaya zırhlısı Fatihin ve ecdanın fethettiği o toprakları selamlayarak bilinmez bir kadere doğru götürüyordu Son Osmanlıyı...

Biz ise 89 sene sonra tarihi hep bugün ve öğretilen tarihle değerlendiriyoruz… Hem de hiç empati yapmadan…

 
Toplam blog
: 15
: 8084
Kayıt tarihi
: 11.11.10
 
 

Tarih ve siyasete dair...  Sakarya / Memur     ..