Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

salvador dali olmanın zevki

salvador dali olmanın zevki
 

SAlvador ve SAbancı

"Deli, Dahi, Dali"nin resimleri Sabancı Müzesinde sergilenmeye başladı ya uzun bir süre -sanırım 4 ay devam edecek- olağandışılığı, gerçeküstücülüğü tartışır olacağız. Sonrasında Dali’nin göremediği, resimlerinin sergilendiği coğrafyamızda “gerçek” sorunlarımız ve sanatımızın açmazları ile baş başa kalacağız. Burada uzun uzadıya Sanatçının kişiliğinden, Eluard’dan çalınan Galasından, yerçekimine ters abuk bıyıklarından, yüksek sanat dostları Sabancı ailesinden bahsetmeye gerek yoktur. “Dali’yi görememenin üzüntüsü ile Atlı Köşk’ten” ayrılan sanatseverlere, diğer yazılı ve görsel basından zaten gereğinden fazlaca bilgi verilmiştir. Biz biraz Gerçeküstücülüğü aralayalım; zevki yaşamın en büyük amacı olarak belirleyen, Dada’cılığın verimsiz karışıklığından sıyrılmayı başaracak derecede etkili, şaşkınlık verici yapıtlar üreten bu akımda diğer pek çok akım gibi savaş sonrası ortaya çıkmıştır. Herhangi bir politik hareket bilincini içermeyen, genellikle çevresel bir dil olarak değil de gerektiği zaman iyinin gerek duyulduğu zamanda kötünün yanında olabilen bir anlatıma yakın olmuşlardır. Modern kapitalizmin önemli buluşlardan saydığı Fruedyen psikanalizin, aykırılıkları törpüleyen ve belli bir standardı yaratmayı hedefleyen toplumsallığı ile sürrealistlerin ortaya koydukları işlerin aynı paralelde kesişme nedeni ise kapitalizmin dayattığı sistematik değişimin sanat ayağını zorlamasındandı.

Vahşi egozmin kutsallaşması

Gerçeküstücülük terim olarak ciddi anlamda gerek algılanması gerekse uygulanması bakımından karışıklığa yol açar, karşılığında yer alan gerçekçilik ise gerçeğin doğrudan doğruya kavranılışına ters düşmektedir. Gerçek mutlaktır ve değişik yorumlama yöntemleri ile bağlantısı yoktur. Oysa bir diğer Gerçeküstücü her şeyi işine geldiği gibi yontmaya çalışan bir isim Breton’un; “Gerçeküstücülük, usun hiçliği düşlemekten vazgeçtiği andır” sözü, Gerçeküstücülüğün mutlak düşünce bilgisinden öteye geçemediğini ortaya koymaktadır.

Sürrealizm, aklın her türlü denetimi dışında, her türlü estetik ya da ahlaki kaygıdan sıyrılarak kendini düşüncenin akışına kaptırmaktadır. Bu yaklaşım biçimi Dada’da var olan anarşizan tutumla benzeşmeyen bir yapıdadır. Dali’nin kendisini “Dahi” olarak tanıtmasının yaşattığı duygusal karşılık ancak zarif bir zevkten ibarettir. Dali’nin sürekli kendi kendisine sarfettiği; “Her sabah uyandığımda tarif edilemez bir zevk yaşıyorum… Salvador Dali olmanın zevki bu… Ve delice bir coşku içinde kendime soruyorum: Salvador Dali acaba bugün ne kadar mükemmel işler başaracak?” sözü, gerçekte tapınmanın eksenini daraltarak vahşi bir egozmin kutsallaşmasını sağlamaktaydı. Pek çoğunun Gerçeküstücü olarak sınıflandırdığı ama kendisinin özellikle bu akımın dışında olduğunu vurguladığı Rene Magritte, Dali’yi olumsuz anlamda fazlalık olarak görmektedir. Onun alevlenen zürafasını “saçma bir karikatür, yüzeysel ve işe yaramaz olduğundan dolayı da akılcılıktan yoksun bir girişim” olarak değerlendirmektedir.

Dahası Magritte, Andre Bosmans’a yazmış olduğu bir mektubunda Dali için şunları yazmıştır: “Dali, ansızın papaya uğrayıp, tarihsel- dinsel nitelikli resimlere değer biçen o aşağılık topluluğa üye olduğuna ilişkin kanıtlarda verdi bir süre.. Dinsel duygulardan yoksun kişiler olarak, böyle davranma hakkını nereden alıyorlar acaba? İşte bu da günümüzde pek yaygın olan yüzeyselliğin bir belirtisidir.”

Yine de “Dahi, Deli, Dali”nin dört ay sergilenecek sıra dışı işlerini görmek ve tartışabilmek için iyi bir fırsat derim.

 
Toplam blog
: 31
: 895
Kayıt tarihi
: 17.06.07
 
 

Hayattan alıyorum bütün kaynağımı. Sokağı takip ediyorum, insanları gözlemliyorum, kendimi sorguluyo..