Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '06

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Salvador Dali

Salvador Dali
 

Yaşadıkları hakkında bilgi edinmeden resimlerini görmenin pek bir işe yaramayacağı ölümsüz. Hayatını manyaklıklar kronolojisi olarak da isimlendirebilirsiniz, onunla ilgili çoğu şey tüylerinizi diken diken edecektir, kimi zaman kendisinden nefret edecek, kimi zaman eserlerine aşık olacak, bazen "Dali gibi olsam ya bende" diye düşünecek ve bazen de Dali gibi olanlardan nefret edeceksiniz. Hayatınızda çekmecelerin ve pencerelerin anlamı biraz daha artacak.

İlk sergisini 14 yaşında açan ve beğeni toplayan bir ressam için ne düşünürsünüz? Ben niye öyle değilim diye bir soru geçer akıllardan... Voltaire, Kant, Nietzsche okunmayıp da geçirilen her ergenliğin bir numaralı soru kalıbı olarak torunlarınıza kadar kalabilecek bir soru kalıbıdır bu. Dali, Voltaire okuduğu için mi Dali oldu, eehh belki olmasada en azından 15 yaşında çıkardığı dergide El Greco, Goya, Michelangelo üzerine makale yazmak yerine mastürbasyonun keyif verici etkileri gibi makaleler de yazabilirdi ve bu haliyle de topluma faydalı olabilirdi tabi.

Her ne kadar 14 yaşında gerçekleştirdiği ilk sergisini gören bir sanat eleştirmeninin; "herkes bu sanatçıdan söz edecek" demiş olsa bile , ilk eserlerini gördüğünüz zaman bunu diyen sanat eleştirmeninin anca müneccimlik yetisini kullanarak bu sözü ettiğini düşünürsünüz.

Madrid kraliyet sanat akademisi'ne girer girmez ilk icraatı, tutucu bir profesörün akademiye atanmasını protesto etmesi olmuştur ki bu sebeple akademiden uzaklaştırma almıştır. Bununla da yetinmeyip 1926'da atılmak için gösterdiği çabalar karşılığını bulmuş ve atılmıştır. Sebebi ise; sınavı yapanların kendisini değerlendirebilecek yeterliğe sahip olmadığı gerekçesiyle sınavlara girmeyi reddetmesidir.

Gençliğinde en yakın arkadaşlarıLuis Bunuel ve Federico veGarcia Lorca olmuş. Lorca ile ilişkisi konusunda, bir eşcinsel ilişki yaşadıkları dedikodusu olmuştur. Bu dedikoduyu yapmayanlar da Lorca'nın Dali'ye aşık olduğu dedikodusunu yapmışlardır, bunu da yapmayanlar Gala'nın Dali ile cinsel ilişkisi olmadığı dedikodusunu ve bunu da yapmayanlar diye uzayıp gitmektedir bu liste.
Dali, eşcinsel olarak görülmekten korktuğu için, Lorca ile dostluğunu bitirmiş ve bir başka bahane olarak bu dostluğun bitmesine, Lorca'nın eserlerinde bulunan folklorik öğelerin geri bir tutum olduğunu göstermiştir.
Cumhuriyetçi saflarda olan Lorca'nın, İspanya iç savaşı'nda Franco güçleri tarafından öldürülmesiyle Dali derinden sarsılmış ve Lorca'ya çektirdikleri için pişman olmutur. (burada tarihi yanılttım, pişman oldu mu, olmadı mı bu konu hakkında yazılı bir gerçek yoktur, ama pişmanlık duymadıysa ayıp etmiştir)

Lorca' dışındaki bir diğer dostu olan Bunuel ile ise; hayırlı işler yapmış, sinemaya Un Chien Andalou'yu kazandırdır. İlk başta senaryoyu Bunuel yazmış fakat Dali bu senaryoyu beğenmeyip kendi senaryosunu yazmıştır. Bu filmde ayrıca Dali, keşiş olarak küçük bir rol de üstlenmiştir. Bu da belki birilerine,bu adamın keşişlikle ilgili bir saplantısı olduğunu göstermiştir. Çünkü The Discovery of America by Christopher Columbus'ta da dali bir keşiş figüründedir. Bu filmle sinema tarihinde bir dönüm noktası gerçekleştirilmiş ve ilk gerçeküstücü film tarihe geçmiştir.

Hep düşünmüşümdür ressamlar sevgilileri olmasa kimi çizerlerdi diye, Picasso'nun da Dali'nin de figür olarak en çok kullandıkları sevgilileri olmuştur. Bu da bize göstermiştir ki sanat tarihine ismimizi yazdırmak için ressam olamın dışındaki tek seçeneğimizin bir ressam sevgilisi olmak olduğunu gösterir.

Bilindiği ya da bazıları tarafından bilinmediği üzere; aslında Gala, Paul Eluard'ın karısıdır. Fakat Dali tarafından çeşitli ali cengiz oyunlarıyla kendi sevgilisi yapılmıştır.
Masum Eluard, karısı Gala'yı yanına alarak bu dahi ressamın yanına Cadaques'a gider ve Dali, Gala'yı görür görmez anında ona aşık olur. Dali birden isteri nöbetlerine tutulunca, herkes Gala'dan Dali'ye göz kulak olmasını ister. Dali, ilgi çekmek için her türlü hokkabazlığı yapar, koltuk altlarını traş edip maviye boyar, gömleğini keser, üzerine keçi pisliği ve balık tutkalı sürer ve kulağına kırmızı bir sardunya takar. Gala'yı her gördüğünde kahkaha nöbetlerine tutulur. Her seferinde Gala'da yanından hiç ayrılmayacağını söyleyerek Dali'yi sakinleştirir. Eluard karısını paris'e dönmeye ikna edemez ve Gala, Dali ile kalmaya karar verir. Tüm bu olanlar üzerine masum Eluard, hiçbir şekilde Dali'nin boğazına yapışmamış, ana avrat sövüp karımı elimden nasıl alırsın dememiştir. Aksine dostlukları hem Gala ile hem de Dali ile devam etmiştir. Bizim hala kimseye kabul ettiremediğimiz cinsel özgürlük yasasını Gala daha 30 lu yıllarda bu iki adama da kabul ettirmiştir.

Bu gerçeküsütücü dahi bir başka hayran olduğumuz gerçeküstücü André Breton'la da az kapışmamıştır. Aynı gruba dahil olan bu iki dahi'nin arasına bir gamalı haç girmiştir. Bir de dali'nin tartışılan bir Lenin portesi olmuştur, işte bu ikisi yüzünden Bréton küplere binmiştir ve Dali'nin gerçeküstücü gruptan atılmasını istemiştir. İşte burası çok ilginçtir ve ilgi çekicidir ki, 1934'te bir yargılama yapılmış ve Dali gerçek-üstücü bir savunma yapmıştır. Kısaca özet gerekirse Hitler'e ilgisinin siyasal boyutta falan olmadığını söylemiş, sanatsal bir ilgi olduğunu söylemiş. Ve "Bréton'un izin verdiği konular dışında resim yapılmayacaksa, izin verdiği konuların bir listesinin verilmesini isteyerek, gol atmıştır.
Yargılama sırasında ağzında bir termometre tutmuş ve soğuk algınlığına yakalanmış gibi yapmıştır. Her söz alışında da üzerindeki giysilerden birisini çıkarmıştır. Ve çıplak olarak söylediği son cümle şu olmuştur : "bu gece düşümde seviştiğimizi görürsem, en güzel birleşme pozisyonlarımızı tüm ayrıntılarıyla resmedeceğim"

İspanya iç savaşı sırasında umduğumuzun aksine Franco'yu desteklemiştir. Aslında önce cumhuriyetçileri desteklemiş fakat, Franco'nun savaşı kazanacağı anlaşılınca 180 derece dönmüştür. bunun sebebi ise savaştan sonra ispanya'ya dönebilmek, başarılı resimler yapabilmesi için PortIligat'daki evine gitmesinin şart olduğu gösterilmiştir.

Yaşadığı yıllarda amerika tarafından yere göre sığdırılamayan Dali, Amerikaya ilk gittiğinde kendinden nefret ettirmiş ve Amerika'dan Avrupa'ya kaçmıştır. İlk gelişlerinde Gala ile davet edildikleri kıyafet balosunda Gala, kafasında bir oyuncak bebekle katılmış. Buraya kadar sorunsuz olmasına karşın bebeğin alnında bir yara ve yaranın üzerinde karıncalar olmasıyla sorun başlamış. Bugün çok yaratıcı bir şapka olarak görülebilecek bu şapka, Lindbergh'in bir süre önce kaçırılan bebeğine gönderme olarak algılanmış ve tüm kamuoyu tarafından tepki almış. Neyse sonrasını biliyoruz zaten yere göre sığdıramadıkları Dali yanında, André Breton, Max Ernst, Yves Tanguy ve Marcel Duchamp'ı falan gözleri görmemiştir.

Daha önce Dali'nin Bréton'a attığı golden bahsetmiştim, fakat Bréton'un attığı gol bugün Dali'ninkinden daha bir bilindik olmuş ve onunla özdeşleşmiştir. Dali'nin Amerika'da yaptığı işler ve ticaret'e dönüştürdüğü yetenekleri ile ilgili Avida Dollars ismini takmıştır. bu ismi, Dali'nin adını oluşturan harflerin yerini değiştirerek oluşturmuştur.
"Dali yalnızca hakiki deri ayakkabılarının çıkardığı gıcırtıyı duyuyor" diyerek de lafı gediğine oturtma konusunda Deniz Baykal'ın kimi örnek aldığını bize göstermiştir.

Bu hangi dini seçeceğine asla karar verememiş dahi, işte dünyanın en şaşırtıcı şeyini yapmış ve en sonunda katolikliği seçmiştir. Robert de Niro'nun bile budizmi seçebilecek kadar aydınlanmasının yanında işte farklılık budur diyerek(belki de demeyerek) katolik olmuştur, daha doğrusu kendini katolik görmüştür. Port Illigat Madonnası resminin ilk halinin papa tarafından kutsanmasıyla kendini katolik olarak görmeye başlamıştır.

Bu kadar hayran olduğum adamın bana bu kadar uzak olan düşünceleri olmasıyla, karabasanlarımız dışında ortak bir noktamız olmadığını düşünürken allahtan ki hiroşima'ya atılan atom bombasıyla şok geçirir.O günlerde yanında bulunmadığım için benzer hisleri hissettiğimiz konusunda şüphelerim var, yani bu manyak ben eminim ki ölen insanlar yüzünden falan değil, atomun gücünden dolayı bu şoku hissetmiştir biliyorum ben. Neyse bu atom bombası onu atom kuramına yöneltmiş ve ölene kadar olan tüm resimlerinde kullandığı motiflerde etkisi olmuştur. Bilime yönelmiştir ve bugün bile birarada durmayan bilim ve din'i resimlerinde çoğu zaman bir arada tutmuştur.
Bu deli-manyağın çılgınlıklar kronolojisinde bir gerçeküstücü sergi'de dalgıç kıyafetleriyle sahneye çıkması da vardır.O günün dalgıç kıyafetleri bildiğiniz gibi astronot kıyafetine benzer niteliklerde olduğu için, bu deli manyağın da akıl erdiremeyip, bi oksijen tüpü sırtına takmadığı için, boğulma tehlikesi geçirmiştir.

Kendi yaşamını yazdığını iddia ettiği "Salvador Dali'nin Gizli Yaşamı" kitabı otobiyografi özelliklerine uymadığı için eleştirmenler tarafından iyice eleştirilmiştir. Ama bundan daha da önemlisi, kız kardeşinin "As seen by his sister" kitabı basılmış ve kızkardeşi Dali'nin çocukluğuna ait anlattığı öykülerin doğru olmadığını ileri sürmüştür. Dali'nin çocukken gayet normal bir çocuk olduğunu söylemiş, Dali'nin babası da kitabın önsözünde aynı görüşleri yinelemiştir. Eee bizim Dali durur mu, çılgına dönmüştür ve intikamım acı olacak diyerek, kardeşinin daha önceden yaptığı bir resmini yeniden yorumlayarak "Autosomized virgin" haline dönüştürür ve kız kardeşini bu şekilde resimleyebilecek tarihteki tek ünlü ressam özelliğini kaybetmeyeceğini bu resimle garantiler.

Onu en iyi tanımak için gidilebilecek yer olan Figueras'taki müze binasının ise 14 yaşında ilk sergisinin gerçekleştiği belediye tiyatrosu binası olmasını özellikle Dali istemiştir. Müze yapılırken başında durmuş ve tamamıyla kendi istediği gibi yapılmasını sağlamıştır.

Ve geldik acı son'a... Gala'nın ölümü, Dali'ye ölümsüzlüğü getirmiştir de diyebiliriz. Gala'nın ölüm haberine inanmayan Dali, rivayetlere göre, "Gala hiç ölmeyecek" demiştir. 82'de ölen Gala'nın ardından 83'ün başlarında Dali'nin sağlığı iyice bozulmuştur. Ölümsüz olduğu saplantısına kapılmıştır ve ölümsüz olduğu için de yemek yemesine gerek olmadığını düşünmüştür. Beslenmeden yapay bir kış uykusuna yatabileceğine inanmıştır, sonunda da midesine takılan bir boruyla yapay beslenme uygulanmıştır. Kısa bir süre sağlığı düzelir gibi olmuştur ve 89'ta kalp krizi geçirerek tam olarak ölümsüzlüğüne kavuşmuştur.

 
Toplam blog
: 4
: 1575
Kayıt tarihi
: 03.07.06
 
 

Shakespeare,"hayat dediğin nedir ki; yedi perdelik bir oyun" demiş. Bense bu oyunda yönetmen olma ha..