Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '18

 
Kategori
İlişkiler
 

Samimiyet ve Fedakarlık

Yılın son günlerinde kendi yaşamım üzerinden ilişkilere dair kendimce bir bakış açısıyla analiz yapma gereği duydum. Ülkenin, gündemin, dünyanın çalkalanmaya devam edeceği yeni zamanlara gebeyken takvimler, bunun bir başka versiyonu da iki kişiyle başlayan ve iki kişiyle sınırlı kalmayan ilişkilerdeki çalkantılar diye düşünüyorum.

Yani ilişkiler üzerinden aile kurumu!

Çeyrek asrın üzerinde seyreden yaşlalar da  (e) haliyle birazda olsa yaşamla ilgili tecrübe sahibi oluyor insanlar. Az çok deneyimlediklerimizin tortusu kalıyor zihinlerde. Hatalarımızın öğretici tokatlarının izleri de duruyor zihinde. Aile olmak ve aile bütünlüğünü muhafaza edebilmek, tarafların ne kadar çok ödün verdikleriyle paralel işliyor. Ne kadar çok fedakârlık, o kadar istikrar.

Özgürlüğüne düşkün olanları cezbetmeyecek belki kendi bakış açımla başlıklar attığım satırlar ama inanın bunun başka bir formülü yok sanki.

Eğer dağılmamak, dağıtmak istemiyorsanız emeğinizi, emek verdiğinizi, çok yönlü fedakârlıklar gerekiyor ilişkilerde ve evlilik kurumunda.

Bunun içinse, bulunduğunuz birlikteliğe deyip değmeyeceğine, taraflar karar verecektir elbette.

Kusurlar, eksiklikler hoş görülebildiğinde yuvanın çatısı bir işe yarıyor.

Yoksa diğer türlüsünde temelinden sarsıntılar yerle bir edebiliyor emeği. Sevgi, saygı gibi kavramların bir hükmü kalmıyor, tahammül sınırın alıp başını gitmişse.

Çekirdek aile, geniş ailenin içine karıştığında daha bir dirayet gerekiyor ilişkilerin selameti açısından.

“Sorumlulukların katlanıyor haliyle çoğaldıkça sayılar.”

Bakış açınız sığlaşabiliyor, eğer yeteri kadar empati yapamıyorsanız. Bencillik ve ego gibi kötü huylu virüslerden kurtulamazsanız, dolayısıyla sürdürülebilir bir ilişkiyi de riske sokmuş oluyorsunuz.

Yani emek ve ödün vermeden olmuyor bu iş. Eğer yola çıktığınız yol arkadaşınızla, yolculuğa devam etmek istiyorsanız, işin püf noktası “fedakârlık” tek kelimeyle.

Nereye kadar, ne kadar, işte bütün mesele buradaki esneklik!

Mademki yazının başlığında samimiyet var, o zaman samimi olmak gerekir öyle değil mi?

Olaya kadınlar tarafından bakalım öncelikle, iki ayrı cins, iki ayrı biyolojik sistemin birbiriyle çarpışması sonucu ortaya çıkan inatçı bir üstün olabilme egosu. İki kişilik savaşın başlama noktası işte burası.

Kadınlar erkekler gibi düşünmeyince, erkeklerde kadınların baktığı çerçeveden bakmadıklarında ya da bakabilme yetileri olmadığında, birbirini analiz etme aşamasında çok sancılı zamanlar yaşanabiliyor karşılıklı. Duygusallık ve mantık yer kapmaca oynarken, işte o sınırları zorlayanların cephesinde kıyametler kopuveriyor zamansız.

Çok öfkelendiğiniz, çok didiklediğiniz birçok şeyin anlamsızlığıyla ziyan ettiğiniz günlerinize, yıllarınıza, hayıflanıyorsunuz zaman içinde, bunu da yeri gelmişken satıra dizelim.

Otuz beş yıl gibi bir zamanı, karşılıklı özveriyle, hatalarla geride bırakmış biri olarak şunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim doğrusu.

İyi ki pes etmemişiz ikimizde, iyi ki hayatı birbirimiz aracılığıyla öğrenmişiz şimdiye değin. Elbette yaşadığımız sürece öğretiler devam edecek, elbette sabrımızın sınırları daha çok aşınacak, bu demek değildir ki artık zorlanmayacağız, galiba zorlandıkça kıymetleniyor birliktelikler. Kolayına kaçmadığınız sürece, emek verdiğiniz her şeyin, sizdeki yeri ve önemi mukayese kabul etmiyor belki de kim bilir.

Emeklilik günlerinde başka yaşanıyormuş ilişkiler onu deneyimliyoruz bu günlerde. Ekonomik kaygıların yürek sıkıştırdığı zamanları saymazsak, iki kişinin birbiri üzerindeki emeği çok farklı bakış açıları kazandırıyor kişilere. Artık bir bakıştan ve hatta nefes alıştan bile ruh hallerinizi tanımlayabiliyorsunuz karşılıklı. Blöf yapmamanız gerektiğini biliyorsunuz daralan yaşamın kaygısında. Hayatı zehir etmenin hiçbir fayda sağlamadığını artık çok iyi biliyorsunuz çünkü. Sevgi sözcüklerinin inandırıcı olup olmadığıyla değil, size ne kadar iyi geldiği çok daha fazla önem arz ediyor bakış açınızda.

Size hala daha ilk gün ki gibi hayran olduğunu söyleyin adamın göğsüne daha bir samimi koyuyorsunuz başınızı. Sorgulamıyorsunuz doğru mu söylüyor samimi mi sahiden diye.. Ne fırtınalar, ne yokluklar, ne acılar bıraktığınız yıllara teşekkür ediyorsunuz bu günün kutsiyetinde. Çocuklarınız için Tanrıya ve birbirinize teşekkür ediyorsunuz yüreğinizi sıkıştıran hallerinde bile.

İmkânların azlığıyla şikâyet etmeyi bırakıp, daha azıyla yetinenleri fark ediyorsunuz. Özenmiyorsunuz gününü gün edenlerin arsızlığına, tam tersine kızıyorsunuz bir başkasının hakkını gasp ettiklerini bilerek.

Hırslarınız sizi boğmuyor yaş ilerledikçe, tevazu sahibi olmayı öğrendiğiniz için her şeyin azı daha da kıymetli geliyor. Paylaşmayı daha çok önemsiyorsunuz, birbirinizin olumsuz yönlerini eleştirmiyorsunuz eskisi gibi. Ben onu böyle seviyorum bile diyorsunuz hatta.

Geldiğiniz noktaya zaman zaman siz bile inanamazken, kendinizle ilgili beğenmediğiniz taraflarınıza yanınızda, yanı başınızda olanın nasıl tahammül ettiğini düşündükçe, kızaran yüzünüz deneyimlediklerinizin en değerlisi oluyor.

Yaş ilerledikçe ve hatta yaşlılar sınıfına eklendikçe, kendi vücudunuzdan utanmaya başladığınız, sizi ilk tanıştığınız yıllarla mukayese edip şimdi daha güzel daha özel olduğunuzu söyleyen partnerinize daha büyük bir aşkla bakıyorsunuz. Değişimin farkında olduğunuzu biliyor olmasına rağmen ona inanıyorsunuz. Yılların emeğiyle kurduğunuz ve çoğaldığınız yuvanın kıymeti, değeri, yeryüzündeki en büyük servetse sizin için, sahip olamadığınız ne varsa, canı cehenneme diyorsunuz, dünya nimetleri üzerinden.

Ve şunu öğreniyorsunuz, birbirinizi eleştirmeyi değil, olduğu gibi kabul etmeyi ve birbirinizle geçirebileceğiniz zamanların azaldığını bir de.

Bir demli çay, bir sıcak sohbet ve başınızı yaslayabileceğiniz bir omuz. Ve temelinden çatısına ve içinde biriktirdiklerinizle gurur duyduğunuz bir hayat ve hatalarınızla olgunlaştırdığınız yaşlarınız.

Hatalarınızı kazanca dönüştürdüğünüz her şeyde umut var yarına dair ve sevgi hoşgörü çoğaltılabilir bir şeymiş. Siz de deneyin.

 
Toplam blog
: 111
: 161
Kayıt tarihi
: 24.12.11
 
 

1965 Zonguldak doğumlu ve halen Zonguldak'ta yaşamaktayım.Yazarım ve çeşitli platformlarda sunucu..