Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '21

 
Kategori
Futbol
 

Şampiyon Belli

SEZONUN BELİRLENEN ŞAMPİYONU
 
http://blog.milliyet.com.tr/futbol-ve-yorum/Blog/?BlogNo=631286
 
https://www.sinematek.org/sinebilgi/sinebilgi-kurgu/79-knedir.html
 
“Kuleşov etkisi” (Kuleshov Effect) adı verilen bu deneyde önce yüzünde hiçbir ifade olmayan bir adam yakın plan çekildi, ardından ise bir tas çorba, küçük bir kız çocuğu ve bir tabut görüntülendi. Bu 4 görüntüden daha sonra şu şekilde üç kısa film oluşturuldu:
 
film: Adam - çorba - adam
film: Adam - kız çocuğunun tabutu - adam
film: Adam - kadın - adam
Bu üç kısa film, üç farklı denek grubuna seyrettirildi. Birinci filmi, yani yüzünde bir ifade olmayan adam, ardından çorba kâsesi ve tekrar adamın yüzünü seyreden gruba adamın yüzünde nasıl bir ifade olduğu soruldu. Grubun çoğunluğu bu soruyu “açlık” şeklinde cevaplandırdı. Aynı soruya ikinci filmi seyredenler “üzüntü” üçüncü filmi seyredenler ise “sevgi” şeklinde cevap verdi. Seyirciler, adamın çekimiyle birlikte gösterilen görüntü arasında psikolojik olarak bir bağlantı kurup farklı anlamlar çıkarmaya çalışmışlardı. Çünkü seçilen ve ardarda sıralanan görüntüler izleyicinin mesajınızı nasıl algılayacağını etkiler. Çekimler filmde öyle bir biçimde peş peşe getirilir ki, izleyiciler gerçekte görmedikleri bir şeyi görmüş gibi olurlar.
 
GREV
https://www.youtube.com/watch?v=QcWWXAP0Ue8
 
KURAM-DENEY-YORUM
http://www.flsfdergisi.com/sayi2/29-43.pdf
 
Bu düşünürler, bilimsel etkinlik kuramsal bir etkinliktir; kuramsal etkinlik olguları belirler savlarıyla, kuram yüklü gözlem ve deneyi savunurlar ve kuramlara bir sözlük işlevi yüklerler. Hatta kuram sadece önce gelmekle kalmaz, gözlem ve deneyin yapısını da belirler.
 
Duhem’in asıl önemi ise kesin yanlışlamanın yöntemsel olarak olanaksız olduğunu fark etmesinden gelir. Buna göre belli bir kuramın ve varsayımın yanlışlanması esasen yöntemsel olarak uylaşımcı kararlara bağlıdır.
 
Duhem’e göre fizikte deney, bir olguyu basitçe gözlemek değildir; deney, söz konusu olgunun kuramsal olarak yorumlanmasıdır. Deney ilkin belli olguların gözlenmesinden oluşur. Bu gözlemi yapmak için duyuların dikkatli ve tetikte olması yeterlidir. Deney, aynı zamanda gözlenen olguların yorumlanmasından oluşur ve bu yorumun yapılabilmesi için dikkatli ve deneyimli olmak yeterli değildir; kabul edilmiş kuramları ve bu kuramların nasıl uygulanacağını da bilmek gerekir.
 
Gözlemci ya da deneycinin kabul ettiği kuramlar sayesinde olgulara ilişkin yapılan yorum(lar), fizikteki deneylerin ayrılmaz bir parçasıdır. Ayrıca, kuram bize yapılacak ya da uygulanacak deneyi de bildirir. Deney yapıldığında ve sonuçlar açık bir şekilde gözlemlendiğinde, kuram bunları genellemek için düzene sokar ve onlardan yeni deneyler çıkarır.
 
Fizikçi ya da bilim adamı bir deney olgusunu anında kuramın ona verdiği şematik ve soyut kavramla eşleştirmeden tasarlayamaz.
 
Aslına bakılırsa, bir araştırmacı ya da bilim adamının araştırmasını yaparken veya soruşturmasını yürütürken her zaman peşin hüküm, kavram ve varsayımlarla yüklü olduğunu hiç aklından çıkarmaması gerekir, çünkü bunlar bilimde kaçınılmaz olarak kılavuzluklarına muhtaç olduğumuz şeylerdir.
 
Şu halde peşin hüküm ve kavramlarımız olmadan deney yapmaya çalışmak ve kendimizi bu türden düşüncelerden sıyırmak olanaklı değildir, varsayımlar ve kuramlara dayanmadan yorumlanan deney tek başına bir bilgi vermez. Dolayısıyla, Meyerson, deneysel bilim için enbaşta gerek duyduğumuz kabuller zincirinin, bilimdeki a priori unsur olduğunu savunur. Ona göre, deneysel bilim sunî bir yalıtımdır ve bilim münhasıran deneysel de değildir.
 
Özetlersek, Koyré’ye göre, kuramdan önce gelen bir deney söz konusu değildir, yani, bilimde duyu deneyine dayanmak öncelikli değildir; başka deyişle, bilim kuramsal bir iştir, olgu toplama ve deney, kuramdan sonradır. Buna göre, gözlem ve deneyin yapısını kuram belirler. Dolayısıyla kuramdan bağımsız olgu yoktur; olgular hep belli bir kuramın olgularıdır; kuramın dili olgunun anlamlı olmasını sağlar; yani, olgu kendisini belirleyen o kuramda anlamlı olur.
 
Olağan bilim uygulamasında bilim adamı bir tür temizlik işiyapar; zaten olağan bilimi de bu işlemler oluşturur. İster tarihsel açıdan ister çağdaş laboratuarda olsun yakından incelendiğinde bu çaba, doğayı paradigmanın sağladığı önceden hazırlanmış ve hiç de esnek olmayan bir kutunun içine zorla yerleştirmeye benzer. Kuhn’a göre, olağan bilimin amacının hiçbir parçası yeni türden olgular aramak değildir; tersine söz konusu kutuya uymayanlar genellikle dikkate alınmazlar. Öte yandan bilim adamları da yeni kuramlar oluşturmayı hedeflemezler ve diğerbilim adamlarının oluşturduğu kuramlara da itibar etmezler. Demek ki olağan bilim araştırması, paradigmanın daha baştan temin ettiği olgu ve kuramların ayrıştırılmasına yönelmiştir.
 
Yeni paradigmaya geçiş tamamlandıktan sonra, ilgili meslek çevresi çalışma alanlarına, yöntemlerine ve amaçlarına yepyeni bir açıdan bakmaya başlayacaktır. Paradigma değişikliğiyle bilimin yeniden yönlendirilişi, görsel alandaki gestalt değişimine, yani algılama kalıplarındaki değişime benzetilir. Burada eskisiyle aynı olan bir veri topluluğuyla çok farklı ilişkiler kurulur, bunlar yeni sisteme yerleştirilirler ve yepyeni bir çerçeveye oturtulurlar. Sonuç olarak yeni paradigmaya geçiş bilimsel bir devrimdir.
 
Kuhn, paradigmalar değiştiğinde dünyanın da onlarla birlikte değiştiğini öne sürer. Yeni paradigmanın yönlendirdiği bilim adamları sadece yeni araçlar benimsemekle kalmazlar, yeni ve farklı yerlere de bakmaya başlarlar. Ayrıca devrimler esnasında, bilim adamları bildikleri araçlarla daha önce bakmış oldukları yerlere tekrar baktıklarında, yeni ve farklı şeyler görürler. Bilim adamları sanki başka bir gezegene gitmiştir; bilinen nesneler burada artık farklı bir ışıkta görünürler ve bilinmeyen bazı başka nesnelerle bir arada dururlar. İşte paradigma değişikliği bilim adamlarının araştırmayla bağlanmış olduğu dünyayı farklı şekilde görmelerine neden olur. Devrimden önce bilim adamının dünyasında ördek sayılan nesneler şimdi tavşan olmuşlardır. Bu, görsel bir kalıptan diğerine geçmenin iyi bir örneğidir. İşte bilimde kuramdan bağımsız gözlem olamaz savı bu demeye gelir.
 
Dolayısıyla, Kuhn’a göre, duyu deneyimi değişmez ve tarafsız değildir. Sadece gözleme dayalı tarafsız bir bilim dili yaratma çabaları da artık hayaldir. Her kuram kendi olgularını belirler ve bilim adamının tabiata sorduğu sorular paradigmaya dayalı sorulardır ve alınacak yanıtlar da paradigmaya bağlıdır. Paradigmaların oluşturucuları olan kuramlar, ilgili gözlemin ne olduğunu belirleyip bilim adamının içinde çalıştığı dünyayı tanımlarlar. Görüldüğü üzere, bilimsel ya da deneysel açıdan tarafsız bir dil ya da kavramlar dizgesi mümkün değildir; bilim adamının ilgilendiği olguların seçimi ve yorumlanmaları, bir bütün olarak kurama veya paradigmaya dayanarak yapılır.
 
Bilimsel kuramlar dünyaya bakmanın yollarıdır ve kabul görmüş kuramlar kanı ve beklentilerimizi etkiler; dolayısıyla deneyimlerimiz de bundan etkilenir. Bilimsel çalışma için araştırmacıya, hangi verileri toplayacağını ve bunları nasıl yorumlayacağını gösteren kabul edilmiş kuramlar öbeğine ihtiyaç vardır.
 
KAVRAMSIZ ALGILAR KÖRDÜR, ALGISIZ KAVRAMLAR BOŞTUR
KANT
 
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/spor/toroglu/2019/08/31/bunlar-bizi-aptal-yerine-koyuyor
 
Kardeşim siz de adalet falan istiyorsunuz ama sonra da "Bu işten fazla para kazanamıyoruz. Başakşehir'in tek başına G.Saray ile şampiyonluğa oynaması zevkli olmuyor. Bu işin sonuna kadar F.Bahçe, Beşiktaş, G.Saray ve Trabzonspor olursa biz de bu işten para kazanırız" mantalitesi varsa eğer; o zaman söyleyin dört büyükler bir tarafta oynasın, diğerleri öbür tarafta...
 
https://www.sabah.com.tr/yazarlar/spor/toroglu/2021/03/05/orta-oyunu-cok-acik-oynaniyor
 
Öyle şeyler oluyor ki veya öyle şeyler yapıyorlar ki göstere göstere ve şunu söylemek istiyorlar; 'Bu yapılanları anlamamak öküzlüktür.'
 
Bak Serdar Tatlı, bak Metin Tokat, kimseyi yiyemezsiniz. Orta oyunu çok açık oynanıyor. Trabzon'u çıtır yaptılar. Galatasaray da yakalandı, onu da çıtır yaptılar. Sıra Beşiktaş'ta, onu merak ediyorum. Dikkat edin Ahmet Nur Çebi ikide bir beyanat veriyor, "Beşiktaş'ın hakkını yedirmem" diyor.
 
Ama son olarak şunu da ilave etmeden geçemeyeceğim. Bizim anlı şanlı 3 Büyük kulübümüzün hiçbirinin diğerine bir şey demeye hakkı yok. Bunlar yıllarca her haltı yaptılar. Rakipleri de bunları biliyor. O yüzden bağırıyorlar.
 
1. Futbolumuz.
1.1 Toroğlu'nun tespiti birinci doğru.
1.2 Şampiyonun belirlenmesi, ona uygun ayarlamalar ikinci. doğru.
1.3 Siyaset-Klüpler-TFF,vs dinamikleri diğer etkenler
2. Az zayıda Objektif Yorumcu
2.1 Erman Toroğlu
2.2 Ahmet Çakar
2.3 Çoğu haklı ama eksik, bir kısmı zihinsel kalıpların, duygusal faktörlerin etkisiyle yoğrulmuş tespitler, yorumlar, saptamalar
3. Taraflı futbol yazarlarının kendi taraflarına yontması.
3.1 Rıdvan Dilmen
3.2 Gülengül Altınsay
3.3 vs
4. Tepkisel Yorumcular
4.1 (zaman zaman) Ahmet Çakar
4.2 (zaman zaman) Erman Toroğlu
5. Ne Kokar Ne Bulaşırlar
5.1 Ömer Üründül
5.2 Levent Tüzemen
5.3 vs
6. Çoğu doğru olan ön kabullerin(kuram) deneye(maçlara) ilişkin gözlem ve yorumları etkilemesi.
 
Futbolumuza ilişkin iki ön kabul(kuram) verdik.
Maçlar
1. Sadece 1. kurama
2. Sadece 2. kurama
3. Sadece her ikisine
4. Çok sayıda faktöre göre yorumlanabilir.
 
Sadece bir ön kabule göre yorumlar gerçeğin eksik bir resmini verir. Bazen doğru, bazen yanlış ve/veya eksik olur.
 
“Nasıl olsa görüntüler yok, vermiyorlar! Kamuoyu da bunları öğrenemez. Yolda soranlara ancak böyle cevap verebiliriz.”.
 
Erman Toroğlu söylediklerinde haklı ama eksikleri var:
1. Seyirci azalmasın diye seyircisi yüksek takımları(doğal olarak üç büyükler) sezon sonuna kadar şampiyonluk yarışı içinde tutmak için her şey yapılıyor.
2. Takımların gücü, kulüplerin gücü, siyasetle ilişkiler, vs gibi faktörlerin bir etkileşimi sonucunda bir şampiyon belirleniyor.
2.1 Belirlenen şampiyonun önü açılıyor, gerekenler yapılıyor.
2.2 Belirlenen şampiyonun rakiplerine engeller çıkarılıyor.
3. Hem belirlenen takımın şampiyon olması hem de şampiyonluk yarışının son haftalara kadar sürmesi sağlanıyor.
3.1. Taraftarların tepkisini çekmemek için şampiyonluk son maça bırakılmıyor.
3.1.1 Sezon sonuna yaklaşırken yapılan ince ayarlarla sezon sonu sonucu daha önceden büyük ölçüde garanti altına alınıyor. Ama belirlenen şampiyon son maça kalmışsa sürprizler de gerçekleşebiliyor. Fenerbahçe’nin Denizli’de beraberlik(1-1) ile kaybettiği maçta Appiah’ın kafası direğe taklmasa belki de şampiyon Fenerbahçe olacaktı.
3.1.1.1 Taraftarlar, sadece son maçlarda yapılan hataları, manipülasyonları hatırlıyor.
3.1.1.1.1 Seçimlerde son bir yılın enflasyon ve büyüme rakamlarının oy verme davranışını belirlemesi gibi.
 
1. Sezonun belirlenen şampiyonu X Takımı olsun.
1.1 En büyük rakibi Y takımına engeller çıkarılır.
1.1.1 Hakkaniyete uygun olarak.
1.1.1.1Çift sarı karttan (haklı olarak) eksik bırakarak.
1.1.1.2Eksik ve önde oynarken rakip beraberlik golünü atana kadar (yerli/yersiz) maçı uzatarak.
1.1.2 Haksız şekilde
1.1.2.1Rakip takımı kollayarak (verilmeyen sarı kartlar, penaltılar, vs)
1.1.2.2Y takımı haksız sarı kartlarla eksik bırakarak, aleyhine haksız penaltı vererek vs
1.2 X takımının önü açılır.
1.2.1 Mesela, Y takımı için (haklı olarak) arka arkaya verilen sarı kartlar sonucu oluşan kırmızı kart, X takımı için uygulanmaz. Mesele verilmeyen sarı kart gibi küçük kıyaklardan oluştuğu ve Erman Hoca’nın söylediği gibi yayıncı kuruluş görüntüleri vermediği, kamuoyu öğrenemediği, taraftar spor adamları ört bas ettiği, tepkisel yorumcular sesini çıkarmadığı, idare edenler ise suya sabuna dokunmadığı için hiç kimsenin sesi çıkmaz.
 
Kısacası,
1. Taraflı olanlar zaten çarpıtır
1.1 Taraf tutanlar(Rıdvan Dilmen)
1.2 Tepkisel Yorumcular(Ahmet Çakar; Takım, Yönetici, Teknik Direktör alerjisi, kıskançlığı, vs) gibi yorumlarını yönlendiren saikler, duygularla hareket eder.
2. Tarafsızlar da (eksik olabilen) ön kabullerinin(paradigma) etkisi altında yorumlar(olağan bilim) yapar.
2.1 Bazen doğru, bazen yanlış, bazen eksik, bazen de çarpıtılmış yorumlar.
 
Kayıt tarihi
: 29.04.21
 
 

Bilgisayar Mühendisi, Sistem Çözümleyici. Ekonomi, Siyaset, felsefe, psikoloji, sosyoloji, tarih,..