Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sana öyle yakınım ki çarpan kalbinin atışındayım

Sana öyle yakınım ki çarpan kalbinin atışındayım
 

prensesim


Dün gece dolapları düzelttim. Son çekmeceyi uzanıp açtığımda eşyalarınla göz göze geldiğimde içimden hiç çıkmayan kokun evin her yerini sardı. Bütün ev sen kokuyordu. En son giydiğin eşofmanının üstünü aldım elime. Kokladım, kokladım bir damla gözyaşı aktı gözümden içime aktı usul usul yüreğimin en derinliğine kadar. Saatlerce kokladım sen kokuyordu, yavrum Baharım. Alışırsın diyorlar zamanla. Neye alışacağım ki yokluğuna mı? Hayır sen hep bendesin. Uzaklığına alışacağım, her an yanımda olmayışına, şımarıklığına, kardeşinle kavgalarınızı seyretmemeye. Bana eski kafalısın demelerine. İnatlarına, küçük bir çocuk gibi; istediğini alamadığımda yaramazlıklarına. Alışacağım elbet, ama birde bana sor nasıl...

Bana anneler gününde yazdığınız mektubu buldum eşyalarının arasında. Okurken bir kez daha sizinle gurur duydum. Siz hep bir adım önde yaşadınız yaşamı benimle. Zamansız acılar, zamansız sevinçler. Küçücük yüreklerinizi benimle birlikte bütün acılara siper ettiniz. Önümde arakamda çelik zırhım oldunuz. Henüz çok genç yaşta yapmak istediğin evliliğin hep karşıtı olsamda, dorularınla, yanlışlarınla hep yanında oldum. Olacağım da. Düşünüyorum da bu kadar genç kayınvalide olacağım hep uzak bir ihtimal olarak görürüdüm. Şimdi kayınvalide değil, aslında sizlerle birlikte büyüdüğüm anneliğin nasıl bir erdem olduğunu yaşıyorum. Bir damat sahibi olmanın değil üç evladın tadını sevgisini yaşıyorum. İki farklı ses anne derken üçüncüsü eklendi. Bu duyguyu inan kelimelerle ifade etmeyi bile beceremiyorum. Kaç kelimeyi yan yana koysamda sığdıramıyorum.

Baharım; En büyük mutluluğum ne biliyormusun. Adına globelleşme denilen, bana göre her geçen gün yozlaşan, sevgiden, anane, örf, adetlerimizi, değer yargılarımızı kaybetmeye yüz tutan bir zamanın içinde, sizi siz yapan değerlerle yetiştirmek. Sizin bu değerlere sahip çıkmanız. Banal diye adlandırılan, ama düğününde tümünü yerine getirdiğimiz, örf ve geleneklerimize şahit olan misafirlerimiz hayrınlık içinde övgülerle söz etmesi çok güzel. Biliyormusun prensesler gibiydin bebeğim.

Her zaman size maddi değeri olan bir miras bırakamayacağımı söyledim. Ama size bırakacağım en büyük miras, insanı insan yapan değerlerle, sizi değiştirmeye , başkalaştırmaya çalışan bir yaşamda siz olarak kalmanız. En büyük tabelanız yüreğinizdeki sevgi ve vicdan duygusudur sakın unutma bir tanem. Önce kendini sev, yanında olduğun sevdiğin adamın sevgisine sahip çık. İnsanları kim ne olduğuna bakmaksızın sev. Kimseyi sıfatlandırma, her insan yaptıklarıyla kendini sıfatladırır ki...zaten hepimizin yerle gök arasında bir sıfatımız vardır. Umudunu asla yitirme, yaşamı kıyısından değil tam ortasından tut. Öfkeni denizlere gökyüzüne savur ki , kimseyi öfkenle üzme. Hazır yaşamaya alışma. Hangi şartta, zamanda olsan da senin de payın olmalı yaşamda. Üretmelisin, başarmalısın, keybetmeyi de hazmetmeli, ama vazgeçmemelisin. Önünde uzun bir yol var. İnişlerin çıkışların acıların olacak. Yürüdüğün yollara mutlaka sevgi tohumları ek. Er yada geç çoğalarak döncek sana. Unutma cennet te, cehennem de aslında bu dünyada. Ve insanlar kendileri oluşturur cennet ve cehennemini. İçinde tutma hiç birşeyi. Mutluluğunu paylaş, acını paylaş. Paylaştıkça çoğalır mutluluğun, paylaştıkça azalır acın. Bunun bir sürü yolu var seçme hakkı senin. Yüreğinde gözlerinde daima gülümseme olsun bitanem. Seni özlüyorum, özlemim sevginle yumaklaşıyor. Hep aynı yerdesin eksilmiyor çoğalıyorsun. Seni seviyorum prensesim.

 
Toplam blog
: 43
: 589
Kayıt tarihi
: 07.03.07
 
 

Bu dünyada kimine eş, kimine kardeş, kimine evlat oldum. Evlatlar doğurdum. Sevdim, sevilmedim. S..