Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '09

 
Kategori
Sinema
 

Sana şarkı söyleyeceğim

Sana şarkı söyleyeceğim
 

Filmin adı Avustralya değil “sana şarkı söyleyeceğim” olsaydı kulağa daha hoş gelecekmiş. 1930’larda geçen film içerdiği aşk öyküsü, görsellik ve şiirsel anlatım saatlerce sizi esir alıyor.

Film, 1939 yılında İngiliz aristokrat Lady Sarah Ashley’in Avustralya’ya gelişi ile başlıyor. Eşinin ölüsü ile karşılaşan kadın kendini olayların içinde buluyor. Küçük Aborjin’in uyarısıyla çiftlikte hoş olmayan olayların olduğunu öğrenir. Olayların önüne geçmek için küçük Aborjin ve bölgenin sert mizaçlı yerlilerinden Drover ile işbirliği yapar.

Ülkede ordunun ihtiyacı olan canlı hayvan ticaretini elinde bulunduran kötü adam Lady Sarah Ashley’e Avusturalyayı dar eder. Ama güzel Sarah pes etmez, yerli hayvan sürücüsü ( asi ve emir almayı sevmeyen kovboyumuz) Drover’i halis İngiliz atını vermek koşuluyla sürüsünü orduya satmak için götürmeye ikna eder. Yol çetindir bir de kötü adamın adamları işlerini zorlaştırırlar ki mecburen çölü aşmak zorunda kalırlar. Ancak kolay değildir çölü aşmak; Aborjin çocuğun büyücü dedesi yardım eder. Ve çetin yol koşulları, malum düşmanlar Sarah’ı asi ruhlu Drover’in kollarına götürür...

Artık Sarah yılın yarısını kahramanımızı bekleyerek geçirecektir. Drover özgürlüğüne düşkün, kimseye çalışmayı sevmiyor! Ama her defasında da Sarah’a dönüyor.

Filmin ilk yarısı seyirciye sanki biraz uzun gelse de görselliğin ustaca kullanılışı sıkıntı duymanızı öteliyor. 165 dakika boyunca size anlatılan atmosferi adeta yaşatıyor. Sahnenin içindeymişçesine başarılı etki yaratan film “iyilerin mutlaka kazanacağına” dair ana fikir ile bitiyor. Mutlaka izlenmesi gereken sinemanın hakkını veren bir film olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim, iyiseyirler…

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..