Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

22 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sanat?.. Sanatçı?.. ^2

Sanat?.. Sanatçı?.. ^2
 

Gerçek sanat eserleri öldürerek kendine yer açar, yol alır. İlk başta tüm yeniliğiyle ortaya çıkışındaki kibri dayanılmazdır. İncecik bir çizgide yürür, sağlı sollu yolun bir tarafı aşağı uçurum, diğer tarafı yukarı sağlam merdivenlerdendir, aniden oluverir, biri önerir, iyi der, etkileyici der, yeni ve muazzam der; aniden yukarı çıkan basamaklarda bulur kendini “yeni” sanat eseri. Mutlaka da iyidir, çünkü sanatı değiştirmiştir. Eskiye dair olanların çoğu küllenir ölürlerken. Ama ya anlaşılmamışsa, alışılmışım dışındadır ya? Bulamamışsa kendini anlayanı, önyargıdan veya anlayanların o sırada dikkatleri başka yönlerdeyse? Derin uçuruma şutlanır ve anımsanmadan unutulur.

Sanat insanın en acımasız yönüdür.

Aradaki diğerleri taklittir: alırlar birileri yukarı çıkan merdivene bırakırlar, birinci basamakta oyalanırlar.

Paris’te Bodler ortaya çıktığında hoş karşılanmıyor. Size Bodler ile ilgili bir yazı yazmak değil niyetim, olanı anlatırken örnekleme yapmak.

Paris sosyetesi aşkı eğip büken, renklere başka açıdan bakan, gerçekleri farklı boyuttan anlatan; kısaca sanatın bakış açısını değiştiren Bodler’den hoşlanmamışlar ve şair Belçika’ya yerleşmek zorunda kalmıştır. Olay gayet basittir: bir Paris sabahı züppe adamın biri kafasındaki fötr şapkasını çıkarıp sütçü eşeğine “günaydın” diyerek yanından geçerken ona karşı duyduğu öfkedir. Züppenin, ne eşeğin çektikleriyle ne de kendi dışındaki dünyayla ilgisi vardır. Hatta dünyanın kendi etrafında dönmesine alışmış bir tavırla bu ukala tavrına, o sıralar batı sanatının ellerinden minik çiçeklerle aşkı arayan melankolik tiplemelerine de bir göndermedir kızgınlığı.

Sanat kendini öldürerek yenilemezse önce çürümeye, ardından sanatla ilgisi dahi olmayan insanları pis kokularıyla ürkütmeye başlar.

Avrupalılar Çin’e ilk gittiklerinde yanlarında portre resimler de götürmüşler. Mandarinler bu tablolara bakıp, “Ne kadar sıradan, insan yüzünü veya doğayı olduğu gibi kopyalamak ne basit bir yöntem,” diyerek şaşırmışlar. Çünkü onlara göre her şeyin kendi içinde derinliği olduğu gibi bir yüksekliği de vardır. Picasso bence Çin resminin kötü, renkli kopyasından başka bir şey değildir dersem bana kızacak çok kişi vardır. Ancak sırf bir “x” bankası gücünü ispatlamak için milyonlarca dolar ödemiş diye ona güzel demek için önyargılarımı; yani, bu işe kullanmam.

Günümüzde sanat yeterince öldürülmediği için yaşlı ve köhne bir yapıya bürünmüştür. Yaşlı dediysem yüz yaşının üzerindedir ve komadadır. Taklitler berbat, yeni üretilenler ilkelleşerek ‘sığ’laşmaktadır.

Sanatın ‘yuka’sı makbuldür; her an derinleşecektir.

Örneğin; klasik müzik adı verilen senfonik müziği ele alalım. Kırklarda biter, atonal tarz denenir ve biter. Yetmişlerin sonunda romantik müzik biter, artık Abba yoktur.

Müzik ayrı bir acının içinde debelenmekte. Mp3 adı verilen, insan kulağının duyamayacağı(?) seslerin kayıt sırasında silinerek daha çok şarkıyı cd’ye depolamayı amaçlayan, sesleri matlaştıran bir ses sistemdir; tüketmek adına berbattır!

Günümüz kulakları seçici olmadığı gibi doğru sesi artık yitirmek üzeredir. Temeldeki neden elektronik müzik aletlerinin aşırı kullanımıdır.

Klasik bir piyanonun do tuşuna bastığınız zaman, eğer iyi akortluysa, odanın içinde gamı duyarsınız. Çünkü do tuşundan çıkan titreşimler diğer ilgili tuşları titreştirirler. Ama elektronik bir alet bunu asla yapamaz çünkü olasılık sonsuzdur. Siz elektronik piyano dışında bir ses duymamışsanız Chopin’i asla tanıyamaz, dinleyemezsiniz.

Sanat kendini yiyor. Çünkü onu yiyecek daha büyük bir sanat gelmiyor. Zamanla genleri bozulmuş, anamolik sanatla karşılaşacağız. Sokaklarda insanların üzerine dışkı parçacıkları atmayı sanat sanan bir anlayıştan bahsediyorum.

Günümüz müziği para ve ün peşinde koşan insanların “ekmek kapısı” olmasından ötürü müdahale edilemeyecek kadar uyuşmuş durumdadır, umudum pek yoktur.

Edebiyat mı? Ne edebiyatı? Kitapevleri bol bol Tolstoy’un son bir yılını anlatan kitapları basmakla meşgul, sizin haberiniz yok mu? Son kitabım mı? Hangi parayla?

Toy toyculara selam, yola devam değil, ara.

Sonra eserse devam ederim lakırtılara.

Sağlıcakla.

***

http://www.youtube.com/watch?v=PNKWzml7zlY&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=f6urNGBR95w&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=DeTAaFrKplk&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=d58LR8U1PDM&feature=related

http://www.youtube.com/watch?v=cZShXRKQ30A&feature=related

<ı>…insanlık yüreğinden teşekkür ediyor sana pippa bacca…

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..