Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Mayıs '12

 
Kategori
Siyaset
 

Sanat, sanatçı üzerine; Dreyfus davasında Zola üzerinden değerlendirmeler...

Sanat, sanatçı üzerine; Dreyfus davasında Zola üzerinden değerlendirmeler...
 

Görsel vikipedia


Sanat iktidardan/egemenden bağımsız özgün ve muhalif tutumu ile anlam kazanır. Zaten her ortalığa çıkıp kralın soytarısı olmayı yeğleyenlere de sanatçı demek gerçek sanatçılara hakaret olarak değerendirilir.

 

İnsanlık tarihine bakıldığında insanın insanca yaşayacağı, adalet, eşitlik ve özgürlüğün egemen olacağı bir dünya düşü peşinden koşanlara ödetilen bedeller kimlerin sanatçı olarak değerlendirileceğine dair ipuçları verir.

 

Üretimleri ile güçlünün değil haklının yanında yer alanlar ancak sanatçı olarak anılırlar, tarihte hak ettikleri yerlerini alırlar. Fransa’da sadece Yahudi olduğu için özgürlüğü elinden alınan Dreyfüs’ün tarihe mal olan  davasında Emile Zola’nın tek başına “İtham ediyorum” diyerek iktidara karşı durabilmesidir sanatçı olmanın olmazsa olmazı! Zola iktidara karşı çıktığı için ülkesinden ayrılıp İngiltere’de yaşamak zorunda kalmış fakat daha sonra ona destek veren çağının aydınları/sanatçıları ile haklılıkları ortaya çıkmış, tarih sayfalarında onurlu yerlerini almışlardır.

 

Zola’nın tutumu ülkemizde AKP iktidarına sözümona ‘askeri vesayet yıkılsın’ diye sınırsız destek vererek günahlara ortak olduktan sonra, “misyon gazeteciliği yapan”   liberallerin adliyelik olmaları ile karıştırılmamalı. Atı alan üsküdarı geçtikten sonra “muhalif tutum alır gibi yaparak zevahiri kurtarma” zırvaları ile tarih Zola payesi vermez!

 

Türkiye’de torba davalar uyduruk “CD, DVD, virüs ile imal edilen World dosyaları” ile vesayet düzenini yıkılıyor diye siyasi linçe destek verenler nihayet vesayetin el değiştirdiğini ve kullanıldıklarını anlayınca feryat/figan ediyorlar; geçmiş olsun!

 

Yanlış anlamalara yol açmamak için tekrar etmemde yarar var, –geçmişte çokça yazılarımda söz ettim-  devletin arınmasına, geçmiş ile hesaplaşmaya karşı çıktığım filan yok. Kestirmeden söyleyeyim malum “derin develt vb. yapılarla” sadece mağdurlarının hesaplaşacağına dair  değerlendirmelerimi ısrarla savunmaya devam edeceğim. Varsın uyduruk “12 Eylül ile hesaplaşılıyor” diye birileri illüzyona alkış tutsun, varsın Uluderede katledilen 34 insanımız için  “Bir daha ahlaktan”  bahsederlerse” diye ahkam kessinler! Hani o bilindik tv dizilerindeki jargondaki gibi “yemezler!” diyerek Zola payesi vermeyeceğimiz de bilinsin.

 

Liberal/serbest piyasacılık ile “piyasa” yapanlar yeni vesayetin “kucağında”  adeta 28 Şubat sürecinde “ordu rahatsız” manşeti çeken “piyasacı”  Dinç Bilgin’in’in pişmanlığını itiraf ettiği – Eski Sabah Gazetesi Sahibi-  gibi  şimdi pişmanlıklarını ifade ediyorlar.

 

Neyse bu yazının konusu yakın geçmişteki siyasi polemikler üzerinde top çevirmek değil. Malum son dönemlerde gündeme oturan  tiyatroların özelleştirilmesi ile ilgili “sanatçı”ların feryat/figanlarına kulak vererek “ “aslında sanatçı/aydın tavrı böyleyken böyle olmalıydı babında birazcık kulak çekmek!” top çevirmek.

 

Şimdi yukarıda Dreyfus davası ve Emile Zola’nın tutumu örneğini niçin verdiğime, dolayısıyla  sadede gelelim. Kimin sanatçı kimin artist/oyuncu/figüran vb. olduğuna da okur karar versin.

 

Yeni haber, “Sendikaya üye oldular diye TOGO işçileri gözaltına alındı!”.

Anayasal haklarını kullanarak Deri İş’e üye oldukları için işlerinden atıldıkları  fabrika önünde eylem yapan işçiler gözaltına alındı. Haberin ayrıntıları linklerde var.

 

AKP iktidarı döneminde “Sendikaya üye oldular diye işten atıldılar.” Haberi ilk değil ne yazık ki. Konumuz bu değil, değil de ortalığı ayağa kaldıran “sanatçı” lar nedense bu haksızlıklar karşısında ortada yoklar! 

 

Malum medya  “kimin kimi öptüğünü, şiddet, seks soslu “haber yapıp manşete taşırken toplumda yaşanan haksızlıkları görmezden geliyor. “İzzet Yıldızhan taciz” haberleri bile daha çok yer alıyor medyada!

 

Fotoğraf budur! Aydın/sanatçılarımıza  nacizhane bir öğüt ile noktayı koyalım, -halkımızda ölçüp biçsin notu versin- hani olurda yüzleri kızarır diye “sanaçılar”ımızın kulaklarına söylüyorum:“Sustukça sıra size geldi!”

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..