Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Şubat '11

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sanat Dünyasının Siyahi Çocuğu: Basquiat

Paris’teki Modern Sanat Müzesi (Musée d'Art Moderne de la Ville de Paris), doğumunun 50. yıl dönümünü kutlamak için sanatçı Jean- Michel Basquiat’a ait çalışmaları sergiliyor. Bu sergi, Fransa’da yapılan en büyük retrospektif sergi olma ünvanıyla, Basquiat’nın duvar yazısı sanatçılığından New York sanat çevrelerinin yıldızı olmaya uzanan yolculuğunu anlatan 150 eserden oluşmaktadır. Bu sergiyi o günlerde kendi sergisi için Paris’te bulunan ulusal resim sanatçılarımızdan Mehmet Sağbaş ile izleme fırsatına sahip oldum. 

Jean Michel Basquiat, Porto Riko ve Haiti göçmeni bir anne- babanın oğlu olarak 1960 da Brooklyn'de dünyaya geldi. Kökleri, asırlar önce Afrika’dan Haiti ve Porto Rico’ya zorla getirilip asimilasyon mağduru olmuş siyahî kölelere dayanıyordu. Belki de bu sebepten, Basquiat’nin sanatı daha çok bir şeyleri yok etmek ve başkaldırı üzerine kuruluydu. 

Amerikan sanat tarihinde ciddi anlamda ün kazanan ilk siyahi ressam olan sanatçı, müzik dışında bir sanat alanında süper star statüsüne ulaşmış ilk siyahi sanatçıdır diyebiliriz. İşte burada asıl soru, nasıl olur da sokaklarda yaşayıp, çöplüklerde grafiti yapan bir evsizin birden New York gibi dünyanın en büyük sanat metropolünde, sanat çevresi tarafından en çok saygı duyulan sanatçılardan biri haline gelebildiğidir? Belki cevap, Basquiat’in böylesine sosyal patlamaların olduğu seksenlerde yaşamış olmasıydı. Belki de Andy Warhol ya da sanat eleştirmeni Rene Ricard ile tanışmasıydı onu üne kavuşturan. 

0'lerin sonlarında grafitileri ve Manhattan civarlarına "SAMO" (Same Old Shit) imzasıyla yazdığı duvar yazılarıyla dikkat çekmeye başlamıştır. Hatta üç- beş kuruş kazanmak için sanat galerilerin kapılarında kendi çalışmalarının kartpostallarını ve t-shirtlerini satmıştır. Ki bu onun için bir şans yaratarak yaşamını kökten değiştiren ve Basquiat olmasını sağlayan Andy Warhol ile tanışmasını sağlamıştır. Bir süre sonra çalışmaları sokak sanatından çıkarak Jamaika kültürünün bir parçası olan vudu (kara büyü) ve İncil mitolojileri, hatta çizgi roman ve reklam karışımı olan tablolara yönelerek kısa sürede şiddetli bir anarşizme öncülük eden bir varoş karşı duruşunu betimlemiş oldu. Bu durum bana sorarsanız, sömürgeciler tarafından köle olarak getirilen Afro- Amerikalıların resim sanatı açışından ilk başkaldırısı olarak nitelenebilir. Belki de bu Basquiat’in bu kadar çabuk ünlü olmasının en büyük sebeplerindendir. Hatta çalışmalarında Afro- Amerikan müziği ve ırkını koruyan ifadelerin bir karışımını sunan çalışmalar üretmesi de bu hipotezi destekler niteliktedir. 

Basquiat, Amerikan sanatının avangart camiasının içine neo-ekspresyonizm dalgası ile içten ve natürel doğaçlamaları ile hızlı bir giriş yapmıştı. Günlük yaşamdan esinlenerek dışavurumcu bir sanat anlayışı çizen Basquiat’nın sanatının kökeninde geleneklere, kültürlere başkaldıran bir duruşu da vardır diyebiliriz. Ölüm, ırkçılık ve kader gibi kavramlar da sanat görüşünü beslemişti. Yaşamını üzerinden bir turlu kalkmayan esrar perdeleri hayatinin önemli detaylarını anlamamızı engellese de, bilinen bir şey 27 yaşında (1988), ardında trajik ve standartları oldukça yüksek bir yasam bırakarak, yüksek dozda uyuşturucudan yaşamını yitirmiş olmasıdır. 

Sanat ve sevgi ile… 

Şöhret Doğruyol 

 
Toplam blog
: 22
: 1578
Kayıt tarihi
: 27.05.10
 
 

Şöhret Doğruyol. Eğitimci sanatsever.....