Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sanat mı? Hangi sanat?

Sanat mı? Hangi sanat?
 

Küreselleşme ile birlikte hayatın her alanında başlayan kaos ve degişim, bir biçimde ve derin izler bırakacak şekilde kültür ve sanat hayatını da etki alanını içine alalı epey oldu. 

Bu sis perdesini aralamak ve hem nerede durdugumuzu görmek hemde olası yeni duruşu edinebilmek için, tarihsel bir gezi yapmanın gerekli oldugunu düşünüyor ve bir durum tesbiti için bir kaç bölüm halinde devam edecek bir yazıyı kaleme alma geregi duyuyorum. 

Tarihe sanat adına şöyle bir göz gezdirdigimizde; birkaç ana dönem oldugunu ve bu dönemlerin o güne ait toplumsal yaşam biçimleri, ona ait alt ve üst yapısal degerler ile bir örtüşme içinde oldugunu görebiliriz. Ve bu birliktelik sadece plastik sanatlarda degil, edebiyat ve müzigi de içine alan geniş bir alana aynı biçimde yayılmıştır. 

Dolayısıyla sanat bir öz/biçim ilişkisi içinde yaratılırken, bunun o döneme ait egemen “üretim ilişkileri” ve aynı zamanda onun da içinde şekillendigi “kültür” kavramından çok da bagımsız olmadıgı hemen görülecektir. Bir bagımsızlıktan söz edeceksek, bu sadece görüntüseldir. 

Sanatta dönemsel ana bölünme, “klasik dönem/Rönesans-romantik okul veya rokoko uzantıları” ile sonrasında ise “modern sanat” dönemi şeklinde tanımlanabilir.”Bunun dşında “modern sanat sonrası”(postmodernist sanat) diye bir dönem tartışması da başlamış olup, daha sonra buna ilişkin genel çizgilere de deginecegiz. 

Klasik dönem; ilinen yazılı tarih açısından 1890 lara kadar olan ve içine Rönesans dönemini de alan bir kesiti içermekte, 1890 dan sonrası ise modern sanat dönemi olarak adlandırılmaktadır. 

Dolayısıyla Klasik dönem bir anlamda ilkel köleci toplum, feodal toplum dönemleri ile rönesansı bünyesinde taşımakta, modern dönem ise 1890lardan itibaren kapitalizmin yeşerdigi, dal budak saldıgı ve hatta giderek küreselleştigi dönemi de içine alan ve bugüne uzanan tarihsel kesiti içermektedir. 

Bilindigi gibi rönesanstan bu yana, sanat ve estetik anlayışı “gerçekçilik”(realizm) üzerine oturmuş bulunmakta, öncesinde ise dinin yüceligini ve ulviligini yansıtmak gibi bir misyonu edinmiş oldugu görülmektedir. Esas olan dinsel bir mesaj kaygısıdır. 

Rönesans dönemi ise “yeniden doguş”anlamına gelmekte olup, bir dönüşüme işaret ederek, modernitenin sinyallerini vermiştir.Artık yeni sürec “aklın ve bilimin egemenligi”, diger bir söylemle “insanın yüceltilmesi” yani hümanizma üzerine oturtulmaya başlamıştır. Yani gerçegi kavramak, ancak akıl ve bilim yoluyla mümkündür anlayışının temelleri atılmaya başlanmıştır. Ve sanatçı, ancak akıl ve bilim ile kavranabilecek “gerçekligi” yansıttıgı ölçüde sanatın “estetik geregini” yerine getirmiş olacaktır. 


(Devam edecek…) 

 
Toplam blog
: 88
: 1115
Kayıt tarihi
: 09.01.07
 
 

Ankara SBF'yi bitirdim. Öğrencilik yıllarında gazetecilik, sonrasında uzun yıllar özel sektörde ü..