Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '07

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sanat Üzerine

Sanat Üzerine
 

Sanat insanın insan olma yazgısını yenme,kendini aşabilmesidir.Doğayı taklit ederek başlamıştır insanoğlu bu serüvene;sonra yolculuk kendi içine doğru yön değiştirmiş,rotasını benliğiyle çizerek.”İnsan her şeyin ölçüsüdür.”Protogonas’a göre de.Sanatın vazgeçilmezliği ve gerekliliği ise en büyük tartışma konusu olagelmiştir yüzyıllardır.Melih Cevdet Anday “Sanat Neden Gerekli”adlı yazısından bu tartışmaya bir cevap aramıştır.İnsanlık tarihi ile yaşıt olan sanat,toplumsal bir eylem olduğu için mutlaka bir gereksinime karşılık düşmesi gerekmektedir.Zira bireyle ilgili sorunlar ancak sanatta somutlanabilir.Anday’a göre;sanat yaşamı somutlar;ölümlüyü ölümsüz kılar.Yüzü bizim yüzümüze,dili ise tanrıların diline benzer.

Sanatçı,yarattıkları aracılığıyla hem kendini hem alıcıyı yaratmaktadır çünkü sanat insanın varoluşunu ispatlar.İnsanın en büyük gereksemesi olan “yaşamın bilincine varmak” sanatın meyvesidir;hem de yasak meyvesi;çünkü sanat sayesinde,bireyin algılayamadıklarının başkasının elinden çıkma somut hali günyüzüne çıkmıştır.Örneğin,İspanyol ressam Francisco Goya Katolik Kilisesinin kapıları ardında saklanan gerçekleri yansıttığı eserleriyle halka ışık tutmuştur.Ve Anday sorar “Halk da anlamadıktan sonra bir sanat yapıtı neye yarar?”.Sanatın kendi beğenisi dışında ortada bir de alıcı beğenisi çıkar ki sanatçının en çok güveneceği ölçütün hangisi olduğu kaygısı sorgulanır.Peki sanatçı sanatı yalnızca sanat kaygısı için yaratıyorsa,niçin alcıya sunar?Sanat kimin içindir?Sanat,hem yaratıcısı için hem de alıcısı için içindeki yabancıyı zincirlerinden kurtaran bir güç görevi üstlenir.”Sanatçının kendi bireyini yaratırken,kendi olmayanı da yaratmasıdır sanatı vazgeçilmez kılan işte bu yüzden sanat evrenin en büyük parçası olan tüm insanlık içindir.

Tüm ulusların,halkların yazın ve sanatında imzasız sanatçılar vardır.Eğer sanatın başlangıcını sorguluyorsak bu durum belki de bir zamanlar herkesin sanatçı olmasından ileri geliyordur.Çünkü insan kendini var ettiğinden bu yana sanat vardır.Yalnız Virginia Woolf <ı>Kendine Ait Bir Oda’da bir çok şiir yazmış olan anonimin ardında kadınların gizlendiğini düşünür.Ve üstün sanatsal yeteneğini şiire dökmeyi denemiş bir kadının toplum tarafından ezildiğini dile getirmiştir.

Dahası ozanlar sevilmezmiş,tanrısal esinle konuştukları düşünüldüğü için.Sanatçının gücü Rönesans ile doruğuna çıkar ve sanatçılar yüceltilmeye başlar ki bu sanatçıyı özgür kılar.Sanatçı artık “ben”diye konuşmaya başlar.Böylece kimin için yaratır sorusuna kendisi için de cevabını verebilir.Fakat şiir yaratıcı-alıcı arasındaki iletişim sağlamlığını sarsar;hatta yaratılanı ozanın kendisine indirmektedir.Şiir yazmak bir keşiftir,der Robert Frost ve bu keşif alıcı konumundaki toplumdan çok şairin kendi benliğine “ben”e olan keşiftir.Bu açıdan “ben”in tanımı Descartes’in “Düşünüyorum,öyleyse varım.”sözüne dek uzanır.Zira düşünmek insanın kendi “ben”ini algılamasının bir göstergesidir.Dahası sanatçılar benliklerini bir başka kimliğe yerleştirip sanatı bir ayna olarak da kullanabilirler.

Şairin sözcüklerinden,ressamın desenine,sanatın her dalı aslında insanın suya ve havaya gereksinimi kadar gereklidir.Sanat biz ölümlülerin kalemiyle fırçasıyla yarattığı ölümsüzlük muskasıdır.Melih Cevdet Anday der ki “Sanat Neden Gerekli”adlı yazısında:”Sanatın gereksizliği tanıtlanmak istenirse,karanlık geceden ötürü yıldızları yadsımağa benzer bu,aydınlık bir gece beklenir o zaman.Sanatın aydınlık geceleri ise,karanlık gecelerinden çoktur.”Yaşamdaki bütün eylemler nedenli değildir zaten,tıpkı sanatın ta kendisi gibi…
 
Toplam blog
: 39
: 1464
Kayıt tarihi
: 24.06.07
 
 

19 yaşında İstanbul Üniversitesi'nde amerikan edebiyatı öğrencisiyim. Hobilerim: okumak, yazmak, fil..