Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '07

 
Kategori
Resim
 

Sanat

Sanat
 

Sanat hakkında çok şey yazıldı, söylendi. Bu öyle bir kelime ki büyülü sanki. Sanat denince akan sular duruyor, sanatçı denince de... O yüzden eserlerini beğendiğimiz sanatçılarla tanışınca hayal kırıklığına uğruyoruz. Onları da eserleri kadar yetkin sanıyoruz. Bu garip bir çelişki. Gerçi eserleri kadar yetkin olanlar da var haklarını yemeyelim.

Genelde sanat ulvileştirilir, ulaşılamaz bir yere konur. Öyle gösterilmek istenir. Ve bunu daha çok sanatçı olmayan sanat hayranı olan kişiler yapar. Tabii sanatçılar da bunu desteklerler, işlerine öyle gelir çünkü. Ben kendim sanatla uğraşmazdan önce yani sanatsal yapıtlar üretmezden önce özellikle öyle düşünürdüm. Sanat eserlerini ve de sanatçıları aşırı derecede gözümde büyütürdüm. Bunlar öyle netameli sözler ki hemen yanlış anlaşılmaya müsait. Asla ve asla sanata ve sanatçıya karşı olduğum anlaşılmasın. Kendim sanatla uğraşırken böyle düşünmem mümkün mü?

Burada özellikle üzerinde durmak istediğim şey şu: Sanat öncelikle bir 'iş'dir, uğraştır, yaşam biçimidir, süreçtir. İkinci olarak sanatçı her şeyden önce bir insandır, kişidir, vatandaştır. Kısacası onun diğer insanlardan birkaç ayrıntı dışında hiçbir farkı yoktur. Onun da zaafları vardır, komplekslari vardır, farkında olduğu ya da olmadığı kusurları, hataları vardır. O mükemmel değildir, asla. Olamaz da, çünkü o bir insandır.

Sanat eserlerine yani adına sanatçı denen (bir şekilde kendini sanatçı olarak kabul ettirmiş, hatta ve hatta yalnızca kendisi kendisini sanatçı olarak gören) kişilerin yaptıkları işlere nasıl yaklaşılmalıdır? Onların diğer işlerden farkı var mıdır? Hem evet hem hayır. Çok iyi yapılan herhangi bir işten farklı değillerdir. Zaten çok iyi yapılan her işte sanatsal bir yan vardır. Sanatsal iş iyi iştir. İyi iş nedir? Severek, bu yüzden de sabırla, özenle yapılan iştir. Bu öyle bir iştir ki gece gündüz o iş düşünülür. Böyle bir işin kutsal olması gerektiği, o halde sanatçının da ulvi bir kişilik olduğu söylenebilir, bu anlamda doğrudur da.

Dikkati çekmek istediğim şey, bu niteliklerin yalnızca sanatsal işlere mal edilmeleri diğer tüm işlerim bundan muaf tutulmalarıdır. Bu da haksızlık olmuyor mu?
Birkaç örnek verirsek: Yemekleri dillere destan olmuş bir ev kadınının yaptığı işler. Günler, aylar, yıllar verilerek oluşturulmuş bahçeler. Sadece motiflerden oluşmuş olsa da zenginliği ve tarzıyla ben buradayım diyen nakışlar. Rönesans'a gelene kadar adet olmadığı üzere, yaratıcısının imzasını taşımayan ve müzelerde yer almış ya da alamamış Doğu'dan ve batı'dan her türlü özgün ve yetkin nesne, ürün, yapıt, eser yani sanat eseri.

Yağlıboya resim, heykel ve seramik yapıtlar sonsuz sanat teknik ve yöntemlerinden birkaçıdır. En yetkin sanat eserlerinden birçoğu bunlarla yaratılmıştır. Yanlış anlaşılan şeylerden biri de sanatın bunlardan ibaret olduğudur. İyi iş, yapıldıkça malzemesi, tekniği ve yöntemi sonsuz olarak gelişir, değişir, oluşur. Yoksa sanatın ve iyi yapılan işin ne farkı ya da önemi kalırdı.

Kısacası yaptıkları işe sarılanlar, ona vakitlerini, güçlerini, bilgilerini ve her şeyden önemlisi ruhlarını verenler gönül rahatlığıyla ben sanatçıyım diyebilirler. Zaten demeseler de yaptıkları iş bunu söyler.

 
Toplam blog
: 5
: 1415
Kayıt tarihi
: 28.06.07
 
 

Ressam, deneme yazarı, eleştirmen, kimya yüksek mühendisi. Evli, iki çocuklu. İngilizce çok iyi, Alm..