Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '11

 
Kategori
Deneme
 

Sanatsız kalmayalım

Sanatsız kalmayalım
 

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Atatürk


Evrensel bir kavram olduğu tartışmasız olan sanat’ın evrensel bir tanımı yoktur. Sanatçılar, eleştirmenler, öğretim üyeleri kısaca herkes ayrı ayrı tanımladılar sanatı. Bu tanımlardaki ortak noktalar nelerdir? İşte bu sorunun cevabını bulabilsek sanat kavramı üzerinde daha doyurucu bir açıklama yapabilirdik. 

 

Sanat kavramının tanımları arasındaki ortak noktalar konusunda bir araştırma yapmadım, yapamam da. Kim yaptı ki? Böyle bir araştırma kolay olmasa gerek. Çünkü sanat dalları oldukça fazla. Müzik, resim, heykeltıraşlık, tiyatro, sinema, edebiyat …vb. sanat dallarındaki ortak özellikleri bulma çabası var mı? İnceleme – araştırma yöntemlerine uymayan bir çok çalışma olabilir. Ben bilimsel çalışmalardan söz ediyorum. Evet, bilimsel olarak bu konunun ele alınması gerekir. Vakit henüz geçmiş değil; ama her geçen günde sanatın daha çok yozlaştığını görüyoruz. 

 

Sanatın ne olduğunu bilemiyorsak doğaldır ki sanatçıyı da tanıyamayız. “Ben sanatçıyım.” deyip ortaya çıkanlar, ya da sanatçı diye ileri sürülenler olumsuz örnekler sergilemeye devam ederler. Bu kişilerin dahi, hiç istemedikleri, belki de akıllarının ucundan geçmeyen durumlar ortaya çıkar. Evet, gençlik dejenere olur. Kim bilir, belki de geleceğimizi karatmak isteyenlerin uzun vadeli planlarının sonucudur bu basit gibi görülen çalışmalar. 

 

Gerçek sanatçıların bir etkinlik gösterememekten ötürü duydukları ıstırabı anlatamam. Şu kadarını söyleyeyim ki sanatçının ıstırabı çok geçmeden toplumun ıstırabı olur. Zaten toplumumuz bunalımda. Zaten ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız… Böyle olumsuzlukları sıralamakta yangına körükle gitmek gibi oluyor. Onun için görevimiz umut vermek olmalıdır. Yol göstermek olmalıdır. Öneri geliştirmek olmalıdır, değil mi? 

Sanat eğitiminin bireylere neler kazandırdığı üzerinde herkes hem fikir. Sanat eğitiminin kazandırdıklarından birkaçını sıralayalım: 

 

Sanat kişinin duyan, düşünen, yaratan biri olmasını kolaylaştırır.  

Sanat kişinin özgüveninin gelişmesine, problem çözme yeteneklerinin gelişmesine katkı sağlar.  

Sanat kişinin sadece egosunu düşünen biri olmaktan kurtarıp; toplumu, insanlığı da düşünebilen bir yurttaş olmasına katkı sağlar …  

 

Sanatın faydaları saymakla bitmez ya sadece yukarıda sayılanların gerçekleşmesi bile toplumun çehresini değiştirmez mi? Bu durumu gören dahili ve harici düşmanlar sanat eğitimine önem verilmesini ister mi? İstemez, ancak sanat eğitimini büsbütün engellemeyi de başaramaz. Ama ne yapar? Sanatı yozlaştırır. Biz de farkına varmayız bunun. Niçin varmayız? Sanatın ne olduğu, ne olmadığı hakkında pek fazla bilgimiz yok da ondan. Yani ne oluyor? Su baştan kesiliyor? 

Çoklarımız dünden razı bu duruma. Çocuklarımız resim mi yapıyor. “Ne yapıyorsun? Ders çalışsana.” diyoruz. Roman okuyanlara da aynı şeyleri demiyor muyuz. Buna sebep olan ne? 

Bu konuda da araştırma yapmış değilim. Kendi gözlemimi anlatmakla yetineceğim. Bu konularda çok hassas bir eğitimci olmama rağmen torunumun resim yapmakla fazla vakit kaybetmesini istemiyorum.. Neden? Sınavlara hazırlanamaz da ondan. Öyle ya, bize şifre bildiren olmayacağı için sınavları kendi gücümüzle kazanmak mecburiyetindeyiz. Görüyor musunuz, sınav sistemi de sanat eğitimine, dolaylı gibi gözükse de bir engel teşkil ediyor. 

Yazımızı şöyle baştan okursak, satır aralarında, kelime arkalarında Milli Eğitim Bakanlığının, Kültür ve Turizm Bakanlığının, Üniversitelerin, okulların …Ve devletimizin sanat eğitimi politikalarının istenildiği gibi olmadığı üzerinde işaretler görülür. Yaygın deyişle “Ne âlâka ?” diyebilirsiniz. ( Anti parantez olarak belirteyim ki bu deyişi de hiç sevmem.) Siz de haklısınız. Biz sanatın bir tanımı dahi olmadığından söze başladık. Tabii, bazıları da beni anlamıştır. Daha işin A sındayız, ya da sanatın “S”sini bile bilemiyoruz. Ezberimizde var da uygulamamızda yok. Yani hem var, hem yok. 

En iyisi bu yazıyı da yok hükmüne kabul edin. Gerçek olarak sanatsal etkinliklerin istenildiği gibi olup olmadığını düşünün. Gerçekten bir sanatsal etkinlik varsa sanatın tanımı olmuş olmamış fark etmeyecektir. Sanat etkinlikleri yoksa? 

Varsa yoksa ile vara yoğa vakit öldürmeyelim. Yaşamsal önemi olan sanatın gelişmesine, elimizden geldiği oranda katkı sağlamaya çalışalım. Hayat damarlarımızın tıkanmasını istemiyorsak tedbirimizi almalıyız. Atatürk’ün sözünü unutmayalım; “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” 

Sabahattin Gencal, Başiskele-Kocaeli, 09. 04. 2011 

 

 

 
Toplam blog
: 181
: 635
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

1943'te Trabzonda doğdu. Erzurum Yavuz Selim İlköğretmen okulunu bitirdikten sonra girdiği Bursa Eğ..