Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Haziran '11

 
Kategori
Seçim
 

Sandık Hikayeleri

Sandık Hikayeleri
 

12 Haziran, dedik dedik. 

12 Haziran geldi geçti. 

Göz açıp kapayıncaya kadar bir genel seçim daha bitti. 

Sokaklardaki canlılık, müzik sesleri, nutuk atmalar geride kaldı. 

Sokakları ve caddeleri süsleyen parti bayrakları, yeni bir seçime kadar kaldırıldı. 

Partilerin broşürleri ve el ilanları ortalıkta saçılıp kaldı. 

Neyse, seçim seçim dedik. 

Seçim de bitti. 

Sandıklar kapandı, açıldı ve sayıldı. 

Üç dört saatlik bir sayımdan sonra, her şey meydana çıktı. 

Ak Parti üçüncü kez iktidar olarak, cumhuriyet tarihinde bir ilke imza attı. 

Hayırlı olsun. 

Ülkemiz için hayırlı olsun. 

Mecliste grubu bulunan partiler değişmedi. 

Ana muhalefet görevi, CHP’nin. 

MHP ardından geliyor. 

Bağımsızları da unutmamak lazım. 

Millet sandığa gitti, oyunu kullandı ve tercihini yaptı. 

Demokrasinin en güzel örneğini gösterdi. 

Yediden yetmişe, hepimize hayırlı olsun. 

Ülkemize, hayırlı olsun. 

Sandık başında, oyunu kullanan kişilerin en büyük dileği şöyleydi hep. 

“Ülkemiz için hayırlı olsun.” 

“Vatanımız için hayırlı olsun.” 

“Hayırlısı neyse, o olsun.” 

Değişmeyen tek dilek,  

“Hayırlı Olsun.” 

Seçim sonucuna bakıldığında Çanakkale’nin dört milletvekilliği iki parti tarafından paylaşıldı. 

Ak Parti’den “Mehmet Daniş ve İsmail Kaşdemir, ” CHP’den “Ali Sarıbaş ve Mustafa Serdar Soydan” milletvekili seçildiler. 

Dört milletvekilimize de başarılar diliyorum/diliyoruz. 

Bu seçimlerde bir takım yenilikler vardı. 

Bir kere tahta sandıkların yerine kapağı sürgülü, içi görünen şeffaf sandıklar gelmişti. 

Sandıkların üstünde, seçim kurulunun logosu vardı. 

Bağlanması, mühürlenmesi kolaydı. 

Ağaç sandıklarının arasından dışarıya, bazen oy zarfları çıkabiliyordu eskiden. İki tahta arasının açıklığı işi bozuyordu. 

Oy verme kabinleri gönderilmişti. Portatif bir yapıda ve kolay kurulan bir yapıları olunca herkese kolaylık sağladı. 

Seçmenlerin böyle yenilikleri görmesi ve oy kullanması güzel bir olaydı. 

Eskiden kartonla kabin oluştur. Düşmesin diye sağına soluna çirkin şeylerle destekler koy. 

Güzel olmuyordu. 

Bu seçimde getirilen yenilikler, çok güzel oldu.. 

Oy sandıkları ve oy kullanma kabinler, kolaylık sağladı. 

Bazı seçmenlere yabancı olan tek şey, ”evet” mühürleriydi. 

“Otomatik ıstampalı kaşeler” gönderilmişti bu seçimde. 

Otomatik “evet” kaşesini tarif ettiğimiz halde, kullanamayanlar oldu. 

Kaşenin tepesinde yazan ”evet” yazısını oy pusulasına basıp “mühür çıkmıyo” diyenler... 

Kaşeyi tersten basanlar... 

Kaşenin tepesine sert bir şekilde vurup, kaşeyi darmadağın edenler. 

Önce eline, sonra kâğıda “evet” basanlar. 

Hele bir seçmen öyle bir vurmuş ki, kaşe dağıldı gitti. 

Topladım parçaları. 

Kaşeyi tamir ettim. 

Bir bastım, olmadı “evet” tarafı üste geldi. Yeniden söktüm, topladım. 

Tamir ettim. 

Diğer arkadaşlara da, ”evet” kaşeniz bozulursa, tamir ederim dedim. 

Bedava olmaz elbette. 

Özürlü bir vatandaş oy kullanmaya geldi. 

Tesadüfe bak seçmen sandığı ikinci katta. 

Hadi çıkar çıkarabilirsen. 

Özürlü seçmenlerle ilgili bir çalışma yapılabilir bundan sonraki seçimlerde. 

Sandıkta görev yapanlarda, belli bir stres oluyor haliyle. 

Ancak vatandaşların, daha da sabırsız olması insanı üzüyor. 

Bazı seçmenlerin sandık görevlilerine gereksiz sataşmaları hiçte hoş değil. 

Salonda bir vatandaş bağırıyor. 

“Bir işi beceremiyorlar. Sandık numaramı yanlış yazmışlar. Nerede benim sandık?” 

Dedim ki; 

“Senin sandık yukarıda, bak sandık numarasının sonu... Çık yukarı arkadaşlar sizinle ilgilenir.” 

Ne oldu? 

Bağırmakla, ortalığı inletmekle ele geçen nedir? 

Siz hiç yanlışlıkla elinizi kesmediniz mi? 

Bilerek yanlışlık olur mu? Olmaz. 

Sandık numarası yanlış yazılabilir. 

Bağırmadan, hakaret etmeden de iş çözülebilir. 

Çoğunlukla, çözülüyor da. 

Yine bir bayan bağırıyor. 

Sandık başkanına “Ne biçim insansınız? Sizi şikâyet edeceğim” diye ortalığı inletiyor. 

Bayan, nüfus cüzdanının fotokopisi ile gelmiş. T.C kimlik numarası yok. Oy kullanmak istiyor. 

Sandık Başkanı, sesini yükseltmeden kadına açıklama yapıyor. 

Kadın hâlâ “şikâyet edeceğim” diye bağırıyor. 

Sandık Başkanı; 

“Hanımefendi. Adım şu. Gidin şikâyet edin. Burada işleri engellemeyin “diye uyarıyor. 

Kadını gittiğini gördüm. Geldiğini görmedim. 

Bir bayan; 

“Kocam felçli. Nasıl oy kullanacak?” Diye soruyor. 

Bayana; 

“Sandığınızın numarası kaç?” diye soruyorum. 

Aldığım cevap; 

“Bu sandık işte! Önceki seçimde de burada, bu sınıfta oy kullanmıştık.” 

“Seçmen kâğıdınızı görebilir miyim?” 

“Evde kaldı.” 

“Alıp gelin, ilgilenelim.” 

“Evde nereye koyduğumu bilmiyorum.” 

“O zaman dışarıdaki seçmen listesinde, adınızı bulup öyle geliniz.” 

!!! 

“Kadın bizim sandıkta değil.” 

Hâlâ bizimle muhatap. 

Nazikçe gönderdik kadını. 

Bastonla zor yürüyen, gözleri az gören bir kadın benden yardım istedi. 

Kabine girdik. 

Oy kullanacağı partinin adını söyledi. 

Gösterdim partinin yerini. Parmağını koydu. Bana teşekkür ederken, dışarı çıkmamı rica etti. Oyunu tek başına kullandı. Bastonu benim elimde. Dışarı çıkarken bastonunu verdim. Koluna girip oyunu atması için sandığa kadar refakat ettim. Oyunu sandığa attı. Herkese teşekkür etti. Bana iltifatta buldu. 

Oy sandığının başına yaşı seksenden fazla bir ihtiyar geldi. 

Cebinden cüzdanın çıkardı. 

Cüzdandan üç vesikalık fotoğrafı bizlere gösterdi. 

“Bu kızım bilmem kim şurada çalışıyor.” 

“Bu oğlum şurada subay.” 

“Bu torunum emniyette komiser.” 

Dedeyi dinledik. 

İsterse dinleme. Zorla dinlettirir valla. 

Dedemize sağlık afiyet diledik. 

Sonra da oyunu kullandı. 

Dinlemeseydi, belki de zorla anlatacaktı bize. 

Dinledik dedemizi. Teşekkürü de kaptık. 

Bir de; 

“Hepinizden Allah Razı olsun” dedi. 

Bizim yaşlılarımız, çok hoştur ya! 

Seçim sırasında bizlere yemekler geldi. 

Hiç kimse şu partiden gelmiş “yemeyelim”, şu partiden gelmiş ”yiyelim” gibi bir kuruntuya düşmeden yedi, içti. 

Her parti mensubu da, elinden gelen ikramda bulundu. 

Aynı parti mensubu olmayanların, birbirleriyle olan ilişkileri de seviyeli ve çok güzeldi. 

Seçim gergin bir ortamda değil, bayram havasında başladı ve bitti. 

Seçim sandıklarını olduğu yerlere girip çıkan birisi vardı. 

Ben parti gözlemcisi zannettim. 

Elinde bir sandviç ve ayranla dışarı çıktığını gördüm. 

Daha sonra elinde yine yiyecekler. 

Birkaç saat sonra geldi. 

Sandıkların olduğu yerlerde yiyeceklerin artığını öğrenmişmiş meğer. 

Bana dedi ki; 

“Size gelen sandviçleri yemeyin. Hepsi bayat.” 

Bir yerdeki on kadar paketli sandviçi alıp giderken; 

“Bunları ben mahalledeki kedilere vereceğim” diye söylendi bana. 

Meğerse büyük kedi, kendisiymiş. 

Her seçimde gezinirmiş bu kedi. 

Oylamanın bitmesine yakın iki genç geldi. 

Bayan kabine girdi. Arkadaşına seslendi. 

“...kime oy vereyim.” 

Bayana seslendim. 

“Lütfen dışarıdan yardım istemeyiniz. Konuşmayınız. Oyunuzu kendi iradenizle kullanınız.” 

Bayan oyunu kullandı çıktı. 

Salonda, arkadaşına anlatıyor. 

“Ben oyumu ... partiye verdim. İlk defa duydum adını. Adı hoşuma gitti.” 

“O partinin açılımı ne ya?” 

!!?? 

Gence bak ya! 

Hem de üniversite mezunu. 

Sandık sonuçlarını teslim ederken, sıradaki öğretmenlerin sandık başkanlarının tavırlarını yazmayacağım. 

O güzellik de bana kalsın. 

Bu seçim tekrar ülkemize; 

“Hayırlı olsun.” 

 

 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..