Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '07

 
Kategori
Mizah
 

Sandıklara ilahi bir el dokundu mu?

Sandıklara ilahi bir el dokundu mu?
 

Seçimin sonrasında garip bir ruh halinin ortalıkta dolaştığı bir gerçek. Özellikle de seçimden zaferle çıkacaklarını hesaplayan CHP-MHP odaklaşması için, sarsıcı bir sonuç oldu. Bu kesimden seçim sonrasında fazla sayıda tepki geldi ve bunların birçoğu da “yanlış tercih yapan” halka yönelikti. Bunların arkasından seçim yardımlarının, kömürlerin, makarnaların, seçim sandıklarına sahip çıkmayan partililerinde suçlandığı oldu. Ancak beni en çok güldüren ise, AKP’nin bu kadar oy almasına karşın, etrafında AKP’ye oy atmış bir kişi göremeyenlerin algılama becerileri idi.

Hatta bazı kişilerin, “ben vermedim, sen vermedin, kim verdi o zaman AKP’ye bu oyları” diyerek kendisinden ve çevresinden şüphe duyan açıklamaları oldu. Elbette bu insanlarda hataya yol açan şey, kendi yaşadıkları çevreyi Türkiye’nin geneli ile kıyaslamaları oldu. Zaten AKP’nin baraj altında kalacağı tahminleri de bu ortamdan doğdu.

Aslında birçok arkadaşın, seçim öncesi seçim anketlerini yorumlarken yaptıkları, “AKP seçim bürolarına girip anket yapıyorlar, sonra da bulduğumuz sonuç bu diyerek, AKP’nin oy oranını yüksek gösteren anketleri yayınlıyorlar” eleştirisinin, aslında kendileri için geçerli olduğu da bu şekilde anlaşılmış oldu. Yani, AKP muhaliflerinin bulunduğu ortamlara gidip, oralarda sohbet edip, sonradan da AKP’nin hezimete uğrayacağı yorumları çıkaran onlarmış.

AKP’ye oy atan 16 milyon 340 bin kişiyi etrafında göremeyen kişilerin, aslında seçimde bir hile olduğu hissi yaratmak gayetlerini boşa çıkaran şey ise genelde bu yorumların farklı algılanması olabiliyor. Örneğin bazı arkadaşlarımın, Tayyip Erdoğan’a ilahi bir desteğin verilmiş olup olamayacağı şeklinde bir düşünceye yönelmeleri de bunun göstergesi. Yani bazı insanlarda, oy kabininde kime oy atmış olursanız olun, ilahi bir elin sandık içinde mührün adresini değiştirmiş olabileceği izlenimi uyanmış durumda.

Açıkçası bende de, ”yahu kimse AKP’ye oy vermedi ise bu oylar nereden geliyor?” yorumu karşısında aklıma ilk olarak, Çanakkale savaşı ile ilgili anlatılan hikâyeler geldi. Muhafazakâr çevrelerde, savaştaki Mustafa Kemal’in etkinliğini gölgelemek amaçlı mıdır, yoksa insanlardaki inançları bilemek için midir bilemeyeceğim nedenlerle, fizikötesi desteği vurgulayan hikâyeler bolca anlatılır. Özellikle Anzak askerlerinin ağzından dile getirilen, “biz Türk askerleri ile savaşmadık, bulutların üzerinden gelen meleklerle savaştık ve kaybettik” türü ifadeler ile dolu bu hikâyelerle, insanlara İnanç, kendilerine kıyak çeken bir müessese olarak lanse edilmek istenir.

Seçim döneminde de, karşı cephedeki insanların, oy atan AKP’li görememelerine tespitine karşın, sandıktan her iki oydan birisinin o partiye çıkmış olması gerçeği, en başta o partiye oy atan inançlı insanlarda, sandığa müdahale eden bir gücün varlığı inancını köpürtmekte.

Gerçi bence, Tayyip Erdoğan’a Tanrı tarafından yapılan ilk destek bu değildi. 1994 yılında yapılan yerel seçimlerde, SHP’li belediye başkanı Nurettin Sözen’in İSKİ skandalı yaşamış olması ne kadar önemli ise, o yılın kış aylarının bile kurak geçmesi ve İstanbul’un o yıllarının kronik su krizinin maksimum noktaya çıkması da bence gayet etkili idi.

Nurettin Sözen’in bulutlara yağmur tozu atma çabasına karşın, tanrının yağmur yağdırmama direncini bir türlü kıramaması ve Tayyip Erdoğan’ın bu meseleyi, tanrı tarafından kötü yöneticilerin defedilmesi için bir mesaj olarak lanse etmesi de son derece etkili olmuştu.

Eğer yanlış hatırlamıyorsam, seçimin yapıldığı ve Tayyip Erdoğan’ın başkanlığı ilan ettiği güne, çok uzun zaman sonra İstanbul’a yağmur yağmıştı.

Eğer durum bu çerçevede değerlendirilecek ise işimiz gerçekten zor. Ben Deniz Baykal’ın yerinde olsam, Hükümetin seçimden sonra yaptığı, “siyaseti siyasi aktörler yapsın” talebine karşın, “Evet haklısınız, bizde aynı kaygıları taşıyoruz, siz sırtınızı ilahi kuvvetlere dayamaktan vazgeçerseniz, bizde devlet bürokrasisi ile bağımızı çekeceğiz “ derdim. Gerçi bu biraz benim babam seninkini döver meselesine döner ama ne yapalım bizim siyasetimizde ancak bu düzeyde sürüyor işte.

 
Toplam blog
: 453
: 1826
Kayıt tarihi
: 14.11.06
 
 

36 güneş yılı. 27 yıl G.antep, 9 yıl İstanbul. İstanbul, 90’lı yıllarda yaşandı, bitti.  Hep şe..