Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Eylül '13

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Sandıklı Hüdai kaplıcaları, şifası, aksaklıklar ve öneriler

Sandıklı Hüdai kaplıcaları, şifası, aksaklıklar ve öneriler
 

Sandıklı, benim için ana-baba ocağı olduğu kadar, bir şifa ve kaplıca yurdu…

Sandıklı ziyaretimin neredeyse yarısı Hüdai kaplıcalarında geçer.

O “kaynar” su; “Allah’ın bir büyük nimeti”

Ne yazık ki yeterince kıymeti bilinmiyor!

İsterim ki, çok fazla insan bu şifa, keyif ve haz veren sıcak sudan yararlansın… Mümkünse bütün insanlar istifade etsin.

Bu yazı, temelde kaplıcanın geniş kitlelere tanıtılması, özelde, şifalı sularına dikkat çekmek için kaleme alınmıştır…

Sandıklımızın bu şifa kaynağını tanıtır, insanlara buraya gelmelerini tavsiye ederken tabii ki orada gördüğümüz aksaklık ve eksikliklere de dikkat çekmek gerekiyor.

Aksaklık ve eksiklikler giderilsin ki, biz de göğsümüzü gere gere kaplıcaları önerelim…

Gelenler memnun olsun, ihtiyacını gidersin ve yeni “müşteriler”e tavsiye etsin.

x   x   x

2013 yılı, Ağustos ayının ikinci yarısında Sandıklı’daydım.

Hafta içi bir gün, özelleştirilen otelin “kür merkezi”ne gittim. Bu otel eskiden 4 yıldızlıydı. Şimdi yıldızları gözükmüyor, internet sitesinde de göremedim. Nihayetinde büyük, turistik bir otel… Ondan beklenen de bu niteliklerine uygun bir hizmet vermesidir.

O gün bazı aksaklıklar gördüysem de üzerinde durmadım.

x   x   x

O haftanın Cumartesi günü tekrar gittim.

İlk girişte ayakkabınızı çıkarıp terlik giyiyorsunuz… Lâkin ben terlik bulamadım. Bilet kesen bayan görevliye “terlik yok mu?” diye sorduğumda, “Beyefendi, terlik varsa giyin!” cevabını aldım. “Yok” karşılığıma karşılık yine aynı cevabı aldım.

Bununla beraber, yine de bayanın cevabını beğendim(!), hiç olmazsa “amca” diye hitap etmiyordu! Bir “müşteri ilişkileri eğitimi” aldığı belli oluyordu.

Ayakkabı ve çoraplarımı çıkarıp, yalın ayakla soyunma yerine gittim.

Elbise asmak için askılıklara baktım, neredeyse yarısı kırık-kopuktu. Yerinde duran bir tanesine elbiselerimi astım.

Tesislerden yararlanmak için havuz bölümüne girdim. İki havuz var… Birinin sıcak, diğerinin ılık olması lâzım… Baktım; ikisi de hemen hemen aynı ısıdaydı.

Saunalara, şok havuzuna girdim-çıktım.

Tuvaletten koku geliyordu. Tuvalete baktım, “Hilton lavabolar”rıyla gayet fiyakalı gözüküyor ama dışarıya koku gelmesi engellenemiyordu.

Biraz serinlemek için soyunma yerine geldim. Biyerlerden su taşmış, artık bir terlik edindiğim halde, terlikler sizi taşan sudan koruyamıyordu. Çünkü terlikler gayet ince, eski ve ön tarafları yırtıktı, yürüdükçe ayağınızın altına kaçıyordu.

Bu arada, tesislerin kalabalığını görmüş oldum… En fazla 30 (sadece otuz) kişi vardı…

Demek koca kür merkezinde 30 çift terlik bulunmuyordu. Kaldı ki kendi terliğiyle gelenler de vardı.

Bu aksaklıklara rağmen paranız (15 TL.) boşa gitmiş sayılmaz… Çünkü su hakikaten çok şahane… Tesisler başka biyerde göremeyeceğiniz kadar özel… Fakat şu yukarıdaki aksaklıklar da olmasa ve insan tam bir keyif alsa daha güzel olmaz mı?

Bir süre daha tesislerden yararlanıp, Türk hamamında yıkanarak ayrıldım.

Evet, paramın boşa gitmediğini düşünüyorum ama bu aksaklıklar varken de o tesise bir daha gitmem.

Nitekim bu sene tekrar gitmedim.

x   x   x

Kaplıca içindeki Kür merkezi

Otelin kür merkezindeki aksaklıkları görmekle elbette kaplıcaya küsmedim.

Bu sefer, yine hafta içinde bir gün, kaplıca merkezindeki, daha önce belediyenin işlettiği, Mart 2013’te özelleştirilen kür merkezine gittim.

Burası da otelin kür merkezi gibi… Farkı; otelde iki havuz, iki sauna (biri buharlı) varken burada bunlardan birer tane mevcut.

Tesislere girer girmez terliklerle karşılaşıyorsunuz. Sanki yüzlerce çift terlik vardı… O kadar fazlaydı. Üstelik yeni ve tabanları da daha yüksek gözüküyordu.

Birini seçip tesislere girdim. Doğrusu, daha ilk bakışta bir düzen ve disiplin göze çarpıyordu. Soyunma bölümünde size özel dolap ve dinlenmek için sandalyeler vardı.

Burada tek havuz var fakat otelin kür merkezindeki havuzlardan daha büyük gibi gözüküyor. Dolayısıyla daha uzun yüzebiliyorsunuz.

Dinlenme salonu, soyunma yerinden ayrı, genişçe bir bölüm… Havuz kenarlarında olduğu gibi, dinlenme salonunda da şezlonglar var. Serinlerken rahat ediyorsunuz. Bir görevli sürekli temizlik yapıyor, su birikintilerini gideriyor. Buraya titiz bir gözün değdiği belli…

Sandıklı eski belediye başkanlarından Murat Akşit işletiyormuş. Onu da tesise girdikten sonra öğrendim.

Buradaki Türk hamamında, profesyonel “masaj”, “kese” ve “köpüklü masaj” yaptırabiliyorsunuz elbette ücreti mukabilinde…

Ücretini de yazayım: Giriş 10 lira, mecburi olan bone 1 lira, kese, köpük ve masaj da, her biri ayrı ayrı 10 lira civarında… Yaptırmadığım için tam bilmiyorum.

Bu tesislerden memnun ayrıldım.

Burada, otelin kür merkezinde ve kaplıcanın başka bölümlerinde de olduğu gibi, Sandıklı Kaplıcalarının en önemli şifa kaynağı “çamur banyosu” da var. Yalnız, onun saatlerini öğrenmeli, ona göre gitmelisiniz. Ücreti, banyo ücretleri gibi…

x   x   x

KÖPRÜBAŞINDAKİ HAVUZ

Kaplıcaya son ziyaretimde, “köprübaşı”ndaki havuza girdim.

Buranın farkı, suyunun çok sıcak olması…

Buraya ve hele onun karşısındaki “Kükürtlü” havuza girmesi çok zor…

Lâkin bu suyun şifası da sıcaklığında…

O sıcak suya yavaş yavaş girerken şifayı ve rahatsızlıkları vücudunuzdan yavaş yavaş aldığını hissediyorsunuz. O sıcak suda kalabildiğiniz kadar fazla kalmalısınız.

Köprübaşındaki havuza da bazı yenilikler getirilmiş. Daha modern bir görüntü verilmiş. Havuz kapısındaki soğuk su duşu çok iyi düşünülmüş. Havuza girerken ve çıkarken gayet faydalı ve ferahlatıcı oluyor.

Buranın tek kötü tarafı; yaz sıcaklarında, havuzdan çıktıktan sonra uzun süre terinizin kurumaması… Doğrusu, yazın burası biraz bunaltıcı oluyor.

Lâkin burası da ekonomik bakımdan iyi,5 lira…

x    x    x

SEÇENEK ÇOK FAZLA

Sandıklı kaplıcalarında, sadece yukarıda tanıttığım tesislere mahkûm değilsiniz…

Banyolu ve küvetli apartlardan (asriler) tutun da, saatlik açtırabileceğiniz, ailenizle özel olarak yararlanabileceğiniz tesislere, açık havuzlara, lüks otellere kadar her türlü, her bütçeye uygun tesis bulmak mümkün.

Bu arada, kaplıcaya 2,5 kilometre mesafedeki Reşadiye köyünde de pansiyonlar olduğunu öğrendim.

Ayrıca, sıcak su, kışın Sandıklı merkeze de veriliyor. Hanelerde termal ısıtma amacıyla gönderilen sıcak su ile ilçe merkezinde, kaplıcadaki kür merkezine benzer, yani aynı tesislerin bulunduğu bir hamamın da hizmet vermesini sağlıyor. Yani havuz, sauna ve Türk hamamından, kışın Sandıklı merkezde de yararlanabiliyorsunuz.

Haddizatında sıcak su kışın daha keyifli, belki de daha yararlı olabiliyor.

Üstelik kışın otel ve apart (asri) ücretleri de düşebiliyor. Bunların ayrıntılarına internetten ulaşabilirsiniz.

x   x   x

HANGİ RAHATSIZLIKLARA FAYDALI

Hüdai kaplıcası, neredeyse, ölümden başka her derde deva…

Nelere özellikle faydalı olduğunu internetten bulabilirsiniz.

Benim bilhassa dikkatimi çeken bazılarına değineceğim.

Sinirsel rahatsızlıklar,

Mide, barsak, karaciğer, böbrek rahatsızlıkları ve böbrek taşları…

Doktorumun bana söylediği, hemaroid tedavisinde…

Kısırlık…En ilginci de bu rahatsızlık…

Çiftler çocuk sahibi olmak için büyük paralar harcıyor… Hastanelere avuç avuç para dökmeden önce kaplıca tedavisini denemeleri lâzım… Üstelik buradaki 10-15 günlük “deneme-dinlenme” süreci, 2’nci balayı olacaktır. Tatlı bir balayı…

Bu arada, Sandıklı Belediyesinin internet sitesinden aldığım şu faydalı bilgileri de sunuyorum:

Başarılı Bir Kaplıca Tedavisi İçin

Kaplıcaya girmeden önce doktorla görüşülmeli ve onun önerilerine uyulmalıdır.

Tok karnına kaplıcaya girilmemelidir. Ağır yemeklerden kaçınılmalıdır.

Kaplıca suyunun şifa verici radyoaktif ve kimyasal özelliklerinin bozulmaması için sabun, şampuan, krem, vb. kullanılmamalıdır.

Sudaki şifa verici özelliklerin vücut tarafından kabul edilebilmesi için, kaplıca suyunda hareketsiz kalmak çok önemlidir.

41-42 dereceden yukarı sıcak suya girilmemeli. Kaplıca suyuna girildikten sonra terleme başladıktan itibaren 5 dk. sonra çıkılmalıdır. Konfor şartları uygun ortamda 30 dk. ile 1 saat arasında terleme bitene kadar yatarak istirahat edilmelidir.

Günde iki kereden fazla kaplıcaya girilmemelidir.

Türkiye şartlarında (sosyo-ekonomik sebepler dolayısıyla) kaplıca suyu ile kür tedavisinin en az 7 veya 10 gün olduğu unutulmamalıdır. Gelişmiş ülkelerde bu süre ortalama 4 haftadır. Bir kaç günden oluşan kaplıca uygulamaları önemli rahatsızlıklarda fazla faydası olmayacağı ancak dinlenme ve stress atma yönünde önemli faydalar sağlayacağı bilinmektedir.

Tedavi süresinde vücut asla üşütülmemelidir.

Terleme müddeti sonunda çamaşır değiştirilerek hafif bir gezinti yapılmalıdır.

Kaplıca tedavisi her kişide ayni etkiyi göstermez. Bazılarında bir iki banyo sonra halsizlik, sinirlilik, yorgunluk, baş ağrısı, uykusuzluk olabilir. Merak edilecek bir şey yoktur. Birkaç banyodan sonra geçer.

Gün içerisinde 2 den fazla kaplıca tedavisine giren 41-42 c üzerindeki sularda uzun süre kalan hastalarda termal kriz oluşabilir. Termal kriz halsizlik, bulantı, baş dönmesi ve ateş rahatsızlıklarının görülmesiyle anlaşılır. Termal kriz oluştuğu zaman istirahat edilmelidir.

Tedavinin ilk 3 gün içerisinde şifalı kaplıca sularının etkisiyle nadir olarak romatizma, siyatrik, sinir ağrılarının arttığı görülürse de bu geçici durumdur tedavi ilerledikçe hafifler ve kaybolur.

Banyodaki havalandırma çalıştırılmalı içeride temiz hava bulundurulmalı. Banyo kapısı kesinlikle kapalı tutulup termal buhar odalara bırakılmamalıdır. Odadaki buhar ve gazlar uyku düzensizliklerine sebep olur.

x   x   x

GÖZLEM, İZLENİM VE ÖNERİLERİM

Öncelikle, benim “suyun şifası sıcağında” hükmümle, Belediye’nin “41-42 dereceden yüksek suya girilmemeli” uyarısı çelişiyor. Belediyenin uyarısı doğruysa, kendi işlettiği umumî havuzların sıcaklığı birer felaket… Hele, sadece sıcak suyla doldurulan “kükürtlü”…

Belki de hastalığın nevine göre; kiminde daha sıcak, kiminde daha az sıcak su şifalıdır. Bu konu rahatsızlığınıza göre hekiminiz tarafından aydınlatılmalı!

Buradaki suların kemik hastalıklarına bilhassa iyi geldiği, bastonla, koltuk değneğiyle gelen bazı hastaların, 10-15 gün sonra bastonlarını atıp, yürüyerek memleketlerine döndüğü söylenir.

Eskiden, ne zaman kaplıcaya gitsem, mutlaka Sandıklılılarla karşılaşırdım. Son yıllardaki ziyaretlerimde hemen hemen hiç karşılaşmıyorum. Sanırım, güneş enerjilerinin yaygınlaşması kaplıcaya talebi azalttı. Güneşle ısınan suyla, derinlerden gelen kaynar suyun bir olmadığını hatırlatırım.

Buna mukabil; Trabzon’dan, Gaziantep’ten, Antalya-Amasya-Niğde… Vs. Türkiye’nin her yerinden gelen ve yurt dışında çalışan vatandaşlarımızla karşılaşıyorum.

Saunada kulak misafiri olduğum bir hikâyeye göre; 90 yaşlarında Gümüşhacıköy’den devamlı olarak kaplıcaya gelen ve akciğer rahatsızlığı olan bir dede; “Her yıl 15 gün Sandıklı kaplıcalarına gelirim. Sonra yıl boyunca rahat ederim” diye gördüğü faydayı hülasa etmiş.

ÖNERİM:

Kaplıca’da ve Sandıklı’da yörenin özelliklerine uygun pek çok şey yiyebilirsiniz…

Gözlemeler,

Sucuklu tostlar,

Mercimekli bükmeler,

Haşhaşlı pideler,

Güveç eti,

Patatesli Sandıklı ekmeği… Vs…

Bunların hepsi güzel fakat Sandıklı’ya, hele Hüdai Kaplıcalarına gelmişken “saç eti” yemeden buradan ayrılmayın.

Sandıklı’nın yerlileri bile özellikle saç eti yapmak ve yemek için kaplıcaya geliyorlar.

Sandıklı merkezde de yapılır fakat Kaplıca’daki fırın artık bu işin uzmanı olmuş… Mutlaka denemelisiniz. Saç eti, ortalama, kişi başı 15 liraya mal olur. Fakat o lezzeti başka hiçbir yemekte bulamazsınız.

Kaplıcadaki kasap Kavun’un Ahmet’in muhabbeti eşliğinde saç etinizi hazırlatın ve en az bir kere yiyip anılarınıza bu lezzeti mutlaka kaydedin.

x   x   x

Sandıklı ve kaplıcalarını çooook seviyorum.

İnşallah en kıza süre içinde tekrar geleceğim.

Şifa dileklerim ve selâmlarımla…

 
Toplam blog
: 1412
: 1241
Kayıt tarihi
: 04.06.10
 
 

Ücret karşılığı hiçbir yerde çalışmıyorum. Sandıklı'da doğdum. Kuleli Askerî Lisesi, Kara Harp Okul..