Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sansarak kanyonu

Sansarak kanyonu
 

Gündelik yaşamı keyifli hale getirebilmenin yollarını arıyorum bu günlerde. Daha iki gün önce Bursa ilinin İznik ilççesine bağlı sansarak kanyonundaydım. Sabah yedide yola çıktık ve gece onbirde eve geldim. Gidiş yolculuğu dönüşüme hiç benzemedi...:) Hani derler ya dönüşüm muhteşem olacak diye o misal gerçekten görülmeye değer bir dönüş yaşadım. Perişan oldum...:)

Yaklaşık üç yıldır çalıştığım şirketin kendi bünyesinde oluşturduğu Arma Kurtarma Ekibinde gönüllü üyeyim. Zaman zaman tatbikatlar dolayısıyla çeşitli yerlere gidip eğitimler alıyoruz. Olası felaketlerde nasıl yardım edebiliriz diye. Bir arkadaşımızın tesadüfen Dağcılık Klübüne üye olduğunu öğrendim. Benimde uzun bir süredir yapmayı istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım bir etkinlikti. Oldum olası doğa sevgisini hep içimde yaşamış bulduğumda ise dışıma taşımışımdır. Hal böyle olunca hayır diyemedim ve hemen bende üye oldum. ahh birde gittikleri yerlere ait resimleri görseniz eminim hemen sizde katılırdınız. İlk etkinlik treking türünde sulu parkurdu. Dediğim gibi İznik ilçesinde sansarak kanyonu. Öyle güzel öyle iç açıçı bir manzarası var ki ne söylesem boş aslında. Görüp yaşamanız gerekir.

Ekipten bir arkadaşımla beraber ilk yolculuğumuz sabahın yedisinde kargalar....yemeden :) başladı. Otobüs tamamen doluydu. Yaklaşık olarak 30 kişi vardı sanırım. Klübün başkanı daha önceden Akutta görev almış. Epeycede geniş bir yelpazeye sahip biriydi. İlk gördüğümde kendisini Nasuh Mahrukiye benzettim, arkadaşlarmış zaten...:) Yolculuk ilk etapta iki saat sürdü dinlenme molaları alışveriş derken saat tam olarak 11 de gideceğimiz noktaya varmıştık. Hazırlıkları bitiripte treking için başlangıç noktasına geldiğimizde saat tam onikiydi. Sırtımızda çantalarla beraber önce ormanlık alandan kanyona doğru yürümeye başladık. Keyifli bir ekiple beraberdim.Yol boyunca çok hoş anları yaşıyor ve günü bitimininde bu şekilde sonlanacağına emin adımlarla ilerliyordum. Daha öncesinde az çok kondisyon anlamında hazırlıklıydım ama nelerle karşılaşacğım konusunda tamamen fransız kaldım diyebilirim..:)

Ormanlık alandan aşağıda bulunan kanyona ulaşabilmek için zorlu patika yolunu aşmamız gerekiyordu. Patika yol bitipte kanyona geldiğimizde işte bu dedim...:) _ne işin var burada, nasıl aşacaksın bu parkuru ve geri döneceksin. Kendi kendime söylenme hallerim faydasızdı o dakikadan sonra ayağımda spor ayakkabılar üzerimde şort ve askılı tişörtle sanki kumsalda yürüyüşe çıkmış gibiydim...:) O ana kadar zaten her yerim sanki Müslümün konserine gitmiş gibi bir hal almıştı çoktan, cizik cizik....:) Dağlardan gelen suyun içine atmak zorunda kaldık hep beraber kendimizi çünki başka yol yoktu. Suların altında bulunan taşlar kayganlaşmış dengede kalabilmek adına küçük ama emniyetli adımlarla ilerliyorduk. Derken sulu parkurun içinden gidemeyeceğimiz yerlerinde olduğunu görünce işte şimdi bittim dediğimi hatırlıyorum...:) Suyun kenarında ki kayalardan ilerlemek zorundaydım. Kendimi zirveye tırmanan dağcılar gibi hissettim desem yalan olmaz sanırım. O kadar da abartmayalım..:) Bir ara dengemi kaymetmişim. Nasılmı anladım? Suyun içine tamamen gömüldüğümde...) ayağa kalktığımda su dizlerimdeydi gerçi ama ben tamamen gömüldüm işte. Keyifli olan tarafıda bu aslında o ana kadar nelerle karşılaşacağınızı ve ne yaşayacağınız bilmemeniz.

Yaklaşık olarak iki saat süren zorlu sulu parkurun ardından mola verdik. Bulunduğumuz yerden gökyüzü çok uzaklarda gibiydi...:)sarp kayaların, tepelerin ve ağaçların oluşturduğu muhteşem manzaranın eteğinde mangal keyfi yapmak adına ateş yaktık. Su buz gibiydi ama güneş tepemizden bize Merhaba diyordu. Türküler, şarkılar sohbetler derken tümüyle doymuş olan halimizle geri dönüş yolculuğumuz başladı. Bir ara ekibin başkanına,
_bu yolu geri dönmiyeceğiz değilmi? diye sorduğumu hatırlıyorum....:) o da bana
_ yoo otobüs buraya kadar geliyor diye espiri yaptı. işte bundan sonrası benim için tam bir viranelikti.

Gelişimin katma değerlerini düşündükçe gidişimin eksilenleri olmayacağı şüpesizdi. Üstelik güneş gitmiş yerini hüzne bırakırmış gibi yağmura devretmişti. Tümüyle ıslanmış halimin içler acısı hali bir yana yağan yağmurla beraber esen rüzgar bana hiçte iyilik yapmıyor gibiydi. Öyle yaa kim demişti ki bana sahilde yürüyüşe çıkar gibi giyin diye....:) ahhh ahhh!!! Ne ahlar ne vahlar kurtarabilirdi beni bu durumdan. Mecburdum başladığım işi bitirmek zorundaydım. Düşe kalka cizile çizile...:) zorlu sulu parkurun sonuna nihayet yaklaşmanın keyfiyle titreyen cenelerimide ekleyip bir şarkı tutturdum.

Bir kıvılcım düşer önce büyür yavaş yavaş.
Bir bakarsın volkan olmuş yanmışsın Arkadaş
Dolduramaz boşluğunu ne ana ne kardaş.

diye diye ve ne alakaysa o an ki halime...) yağmurda ıslanmış ve tir tir titreyen sokak kedileri misali otobüse koştuğumu hatırlıyorum. hemen yanımda yedek olarak getirediğim giysilerimi üzerime geçirdim.

Çok uzun bir hikaye gibi bu anlar ve yaşanalısı kadar güzel aslında. Bakmayın sızlandığıma Ağustosun ilk haftası Kaşkar dağlarına gitmeye hazırlıyorum daha şimdiden kendimi....:)

En büyük zevkim ; önüme ne çıkacağını kestiremediğim anlarla bütünleşip yaşadığımı farketmek....

 
Toplam blog
: 67
: 606
Kayıt tarihi
: 11.09.07
 
 

1972 İstanbul doğumluyum. 13 yaşında bir kız çocuğum var. Hayatı inişli çıkışlı, her halinde seviyor..