Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Haziran '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Şanslıyım(!) Kapıcı çocuğuyum!..

Şanslıyım(!) Kapıcı çocuğuyum!..
 

Ben bir kapıcı çocuğuyum. Ne kadar da şanslıyım! Ben doğduğumda kendi evimizdeydik. Oysa babam işine yeni başlamıştı. Elektrik, su, ısınma da bedavaydı.

Hey sen, doktor*!

Sen mezun olduğunda evin var mıydı? Alabilmen için kaç yıl geçti? Hatta alabildin mi, elektrik, su, ısınma harcamalarını rahat rahat ödeyebildin mi bari?

Ve sadece annem değil, ben bile daha ilkokula başlamadan meslek sahibi oldum. Sokakta çocuklarla oynarken, bir “kat maliki”nin eksiğini ben alırdım bakkaldan. Koşa koşa giderdim. Oyuna yetişmek için değil, sevincimden(!) koşardım. Kolay mı, bu yaşta bir meslek hem de baba mesleği sahibi olmak.

Hey sen doktor!

Doktorluk baba mesleği miydi? Yoksa, uğruna saatlerini, günlerini, aylarını… bir yana bıraktığın üniversiteni kazandığında, geçen zamanla birlikte “gençliğini” de, farkında bile olmadan bir yana bırakıp yıllarca (altı yıl) dirsek çürütüp bitirdiğinde, bir meslek sahibi olabildin mi bari? “Ne iş yapıyorsun?” diyenlere, “Pratisyen doktorum” diyerek mesleğini olsun anlatabildin mi? Ya altı yılın üzerine en az dört yıl daha emek emek uğraşıp, sadece gri hücrelerini değil yüreklerini de bu yola koymaya devam ederek uzman olanlar? Siz benim kadar kolay meslek sahibi olabilir misiniz?

Ben hep büyük şehrin göbeğinde yaşamasam da asla köye gitmedim. İstediğimde değil sinemaya, tiyatroya bile gidebildim üstelik. Bazen “yardımsever” insanların “hayır işlemek için” götürdüğü de oldu hani. Hatta patlamış mısır ve gazoz bile aldılar.

Hey sen doktor!

O kadar eğitilip, gelişip de sonra “konuşacak” kimse bile bulamadığın köylerde kendini geliştirip, eczanesi olmasa da hastalarını tedavi edebildin mi bari? Senden başka köyde yaşayan üniversite mezunu var mı? Sahi, gezici tiyatrolar köylere de gider mi?

Bayramlarda hep ailemin yanındaydım ben. Bayramlık giysilerimi alan hayırseverler de olurdu ya da ben lekesiz elbiseleri yeni sanırdım. Ve hiç giysi gereksinmem olmadı benim. Küçülen, lekelenen ya da sevilmeyen o kadar çok giysileri vardı ki çocukların!.. Ben onları seve seve(!) giydim. Annem, babam da “kat maliki butik” ten az giyinmediler hani.

Hey sen doktor!

Bayramlarda olsun, o uzaklardan kolayca ailenin yanına gelebildin mi bari? Bayramlık alabildin mi rahatça? Ve “Kalite” giyindin de ne oldu? Kaç ay taksit ödedin o “kalite”ye?

Yaa, Doktor! İşte böyle… Şanslıyım ben. Sen derdine yan. Bir tek şunu anlayamıyorum, neden bizi “karafatma” ailesi sanıyorlar. Yok, öyle sanıyorlar eminim! Yoksa apartmanın en altında, hatta yerin dibinde, güneş görmez yerleri ayırmazlardı bize. Ve neredeyse bir böcek sürüsü gibi ufacık bir yere sığmamızı istemezlerdi, değil mi?

*Tıp doktoru

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..