Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Nisan '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Santorini

Santorini
 

Bugün Santorini'yi anlatmak istedim sizlere. Santorini'nin coğrafik şekli bayrağımızı hatırlatır bana. Uzun yıllar önce oluşan bir volkanik patlamadan dolayı adanın yetmiş küsür kilometrekarelik kısmı çökerek denizin dibini boylamıştır. Kalan kısım ise hilal şeklindedir ve bu hilalin tam ortasında çöken kısımdaki volkanın bacası olduğu düşünülen ufak bir kaya parçası denizin üstünde kendini göstermektedir. Buda sanki hilalin yıldızı gibidir.

 Yunanistan'a bağlı Ege'nin bu küçük adasında ufak çapta bir havalimanı bulunmaktadır ama ben gemi turlarına katılarak gitmenizi öneririm şayet biz de öyle yaptık. Volkanik çöküntülerin dipte oluşturduğu engebeli yapıdan dolayı gemilerin adanın limanına yanaşmasında sıkıntı yaşanıyor. Bunun için gemiler açıkta bir yerde demirliyor ve kıyıdan gelen ufak tekneler sırayla gemideki yolcuları alıp sahile götürüyor. Adaya gelen tüm cruise turlarının yolcuları bu yöntemle kıyıya ulaştırıyor.

 Gemiden inip ufak teknelerle sahile doğru giderken volkanik yapı etkisiyle oluşan simsiyah çorak toprakları izliyorsunuz bir süre. Daha sonra ufak bir limana yanaşıyorsunuz. Adanın bu kısmında pek bir şey yok açıkçası asıl büyüleyici olan Kuzey kısmındaki köyler. Bizde bu köyleri görmek için otobüslerimize biniyoruz ve kuzeye doğru yola çıkıyoruz. Yolda buranın meşhur değirmen evlerinin yanından geçiyoruz. Tur grubumuzdaki bir mimar hanım harika olduklarını söylese de ben pek harika bulmadım, silindirik beton yığınları sadece. Zaten Türk vatandaşlarına satışı yokmuş, sadece Avrupa Birliği ülkeleri vatandaşları alabiliyormuş bu değirmen evlerden.
     Yolda dikkatimizi çeken bir diğer nokta da yolun kenarındaki kutu gibi minicik içine bir çocuğun bile zorlukla sığacağı beyaz yapılar. Merakla rehberimize soruyoruz. Meğerse bunlar kiliseymiş, o ufak kilisenin bulunduğu yerde zamanında bir trafik kazası gerçekleştiğini ve kaza sonucu ölüm olduğunu göstermek için ölen kişiler adına yapılırmış.
     Uzun bir yolculuktan sonra otobüslerimizden inip bembeyaz binaların, mavi pencere pervazlarının arasında daracık sokaklarda yürümeye başlıyoruz. Her yer cıvıl cıvıl, çokta kalabalık. Yüksek sesle konuşan Yunanlar, birbirine benzer sokaklarda kaybolmuş turistler, grubunu toplamaya çalışan tur rehberleri...


     Santorini'nin şarabı meşhur. Bizde bir deneyelim dedik, beyaz şarabını oldukça da beğendik kırmızı da fena sayılmaz. Siz de bir deneyin derim ben. Bu arada babam tabii ki dayanamadı, daha sonra evde de içeriz diye birkaç tane beyaz şarap aldı. Şarap faslını bitirdikten sonra Santorini'nin meşhur manzarasında fotoğraf çekilmek için meydana çıktık.
Arkamıza şahane manzarayı alıp bir sürü fotoğraf çekindik. Orada fotoğraf çekinmeye çalışan diğer ailelerinde fotoğraflarını çektik, manzarayı biraz daha izledik ve hediyelik eşya alışverişi için dar sokaklara geri döndük. Biz hediyelik bakınırken elinde satırımsı kocaman bir bıçakla adamın biri önümüzü kesti, elimize bir şey sıkıştırdı. Önce olayın şokuyla ne olduğunu anlayamasak da adam bize yememizi işaret edince bunun kaktüs meyvesi olduğunu anladık ve afiyetle yedik. Adam tanıtım amaçlı yapıyormuş bunu bizim de oldukça hoşumuza gitti bu keskin sıcakta sulu soğuk bir meyve çok iyi geldi. Eve götürmemizin imkanı olmadığı için orada ayakta yiyebilecek kadar satın aldık. Bu arada adamın şovunu izledik. Koskocaman bıçağıyla sert darbelerle hızlıca meyveyi soyup sokaktan geçen birinin önüne atlayıp ikram ediyor. Tabii elinde bıçakla gezen bu adamı ilk gören herkes bizim gibi bir irkiliyor. Meyvemizi de yedikten sonra olmazsa olmazımız magnetlerimizi aldık ve grupla buluşma yerimize doğru yürümeye başladık.
Artık adadan ayrılma vakti gelmişti, oldukça da yüksek bir bölgedeydik, teknelerin olduğu yere inmek için iki seçenek vardı. Ya telefiriklerle muhteşem manzarayı izleyerek terk edecektik sarp kayalıkları, ya da katır ve eşekler eşliğinde binlerce merdivenden oluşan adanın meşhur yolundan. Annemle ben telefirik tercih ettik, yükseklik korkusu olan babam ise önce merdivenlere yönelse de onuda bizimle gelmeye ikna ettik. Sıramız gelip de telefiriğimize binince babam boşluğa bakmak istemediği için ters oturup kayalıkları seyretti; bizde annemle güneşin batışı eşliğinde yolcularını bekleyen, hava karardıkça ışıklarını yakıp şıkır şıkır olan gemileri ve uçsuz bucaksız denizi izleyerek indik aşağı. Sanırım telefirik için en güzel saate denk gelmiştik. Sizlere de adayı terk ederken telefirik kullanmanızı şiddetle tavsiye ederim eşsiz bir manzaraya şahit oluyorsunuz. Tabii dilerseniz alternatif merdivenli yolu da deneyebilirsiniz.
Bugünlük de bu kadar deyip, herkese iyi günler diliyorum. 

 
Toplam blog
: 3
: 370
Kayıt tarihi
: 30.01.14
 
 

İnşaat mühendisliği öğrencisiyim, Kabataş Erkek Lisesi 2012 mezunuyum. Profesyonel olarak yelken ..