Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Kasım '08

 
Kategori
Felsefe
 

Sapanca Günlüğü: Atölye çalışmasında oluşan coşku görülmeliydi..

Sapanca Günlüğü: Atölye çalışmasında oluşan coşku görülmeliydi..
 

Gürsel anladığım kadarı ile o fırtınadan Sapanca’ya kadar gitmeyi arzu etmiyordu.


“Herhangi bir zaman süresinde gerçekleşen şeyler arasında kurulan “ilişkilendirme” yeteneği, kişilerin ve grupların bulundukları düzlemleri ve çemberleri belirleyen en önemli kıstas/faktör. Doğada ve yaşamda her şey matematiksel toplamlarının, fiziki değerlerinin yanında “tinsel”/aura/enerji değerleri olarak ta yer alıyor.”

Toplantı salonuna çıktığımızda Sakarya Cumhuriyet Lisesi öğrencilerinin gelmiş olduğunu gördük. Felsefe grubu öğrencilerinin buraya gelişi Fatma Hocalarının girişimi ile olmuştu. Lise öğrencisi deyince ne anlama geldiğini kızımı katmazsam unutmuşum. Bana ilginç gelen öğrencilerin dışarı ile iletişim kurma isteklerinin düşüklüğü ve kendilerini kapatma biçimleriydi.

Bunun okullarda gerçekleşen yaşama biçimi, eğitimin kendisi ve gençliğin yaş dönüyle toplam olarak bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Riske girmemek için kendini iletişime kapatmak, etliye sütlüye karışmamak bugünün olması istenen genç modeline uygun görünüyor. Öğrencilerin iç iletişimleri için bir şey söylemiyorum. Herkes kendi alanında serbestçe ötecek tabi, sorun bu alan dışına yönelik iletişimlerde.

Arka sıralara Arzu ile Müberra’nın oturduğu sıranın önüne yerleştim. Bu anda yan taraftan tebessümle bakan yüzün merhabasını aldım. Tahminim doğruysa Ankara’dan Şule olmalıydı sordum “Siz Şule’siniz sanırım” Bingo, tahmin doğruydu. Yanında Taci bey, onun önünde de Ezgi oturuyordu. Ön taraftaki çabalar bir türlü bitip konuşma başlayamıyordu. Laptop ile projeksiyon cihazının uyumsuzluğu sosyal tesislerde sıklıkla gördüğümüz, her şeyi becerin kadar çözme öğrenme, köylülük geleneğinin okul tesislerine ve havaya yansımasıydı.

Devlete ait okullarda, işletmelerde ve büyük kurumlarda ortaya çıkan kurum körlüğünün, köylülükle, adam sendecilikle birleşmiş halinin yaşantımıza yansımasıydı olan biten. İhtiyacınız olduğunda çevrede insan bulamamak onların olabildiğince sizin olduğunuz yerlerden uzak durması, iletişimlerde sizinle göz göze gelmemeye özen göstermesi anlatmaya çalıştığım şeyin sonuçlarıydı.

Laptop, projeksiyonu görmüyor konuyla ilgili kimse yok, klima kumandası elden ele dolaşıyor bir türlü istenilen ısı seviyesine ayarlanmıyor kısacası bilinen saatte gerçekleşen bir toplantı faaliyetinde salon dışarıdan gelenlere terk edilmişti. Uygulama oteli yönetimi (varsa) sınıfta çoktan kalmıştı. Burada yetiştirilen öğrencilerin vay haline.

Benimde katıldığım çabalar sonuç vermeyince Haluk Hocaya anlatmak istediği konu yerine sunum gerektirmeyen bir konuyu anlatabileceği önerildi. O da sektirmeden kabul etti. Konuyu da felsefe sohbeti olarak bir ufuk turu şeklinde yapılmasını önerdi. Haluk Berkmen çok zeki, yurtdışında 22 yıl kalmanın getirdiği deneyimlerle, burada yaşadığı çatışmaların arasında zaman zaman kalmasına rağmen bunu çok iyi boşa çıkarabilen özel birisi.

Bilimsellik yaklaşımının getirdiği düşünce, oluş ve bulunuş kısıtlılıkları ve kısırlıklarından bilim diye tanımlanan fizik, matematik kafalılıktan daha geniş bir çerçeveye içinde tinsel dünyanın olduğu bir alana doğru kaymayı becerebilmiş birisi Haluk Berkmen. Kuantum, tarih öncesi tarih, Türk tarihi, damgalar, yazı onun şimdiki ilgi alanları.

Yedi dil konuşan bu insanın Türkçe konusundaki ısrarı beni şaşırtsa da ısrarlı bir dilci. Bütün bu özellikler dinamik bir beden, öğrenmeye, araştırmaya ve anlatmaya doymayan bir insani yapıyla birleşince Haluk Berkmen’i tanıyabilirsiniz ama açık renk gözlerin derinliğini ve onda oluşturduğu sempatiyi unutmadan.
Haluk Hoca, geçmiş felsefelerden kuantuma kadar geçen süreci kolay felsefe diye tanımlanabilecek, anlaşılabilir bir gezinti içinde sundu. Son bölümde soru sorulabilir bölümde de öğrencilerden daha çok gurubumuzdan arkadaşların sorularıyla geçti. Saat de beşe yaklaşmıştı. Öğretmenleri saat beşteki servise öğrencileri yetiştirebilmek için vedalaşma, fotoğraf çektirme bölümüne geçildi.

Serbest akış düzeninde acıkanların da artması, başta Şule (öğlen yemeği bile yememişti) gerçekleştireceğim atölyenin süresi ve olmasını belirsiz hale getirdi. Konuşmalardan sonra beş buçuk atölyenin başlama saati olması konusunda anlaşıldı. Bu gibi durumlara taraf olmamak bu grubun iyi özelliklerinden birisi. İlginç bir biçimde istekler herkes tarafından ortaya söyleniyor, bir bakıyorsunuz ki bunlardan birisi gerçekleşmiş. Gerçekleşen şey diğer istekleri bastırmıyor, diğer istekler uygun zaman ve mekan aralığına bir sonraki gerekliliğe erteleniyor.

Topluluk her ne kadar kendilerince bilinen amaçlarla da buraya gelmiş olsa da aralarında arkadaş hatırı ve zorunluluktan, meraktan gelenler de oluyor. Kişiler kendilerini ifade edecekleri zemin, niyet ve arzuları ile ortamda bulunuyorlar. Onları sadece orada bulunmaları ile ilgili kısmından ele almak iletişimin gelişmeden kopmasına, kırılganlıklara yol açabiliyor.

Günümüzde insan, bulunduğu zemin ve alandan “her şeyi her şeyle ilişkilendirerek” yaşamla kendisi, düşüncesi arasında bağlar kurabilir. Bu tarih boyunca sanatçıların sanat ürünü oluştururken, bilim adamlarının bilimsel çalışmalarda kullandıkları bağlamlarını geliştirme ve başkalarından başka açılardan bakabilmelerini sağladı. Geldiğimiz yüzyıl iletişimin gelişen olanakları ile de ilişkilendirmeyi değişik seviyelerde olsa bile her insanın önüne koymaktadır.

Değişik iletişim biçimlerinin olması kişilerin sıkıldıkları reddettikleri alandan başka alanlara kolaylıkla kaymalarına neden olmaktadır. Grup içinde de bunu aynen görmek mümkün. Kişiler kendi algıladıkları gerçeği yaşadıkları için bunu kendi algısının tümüyle örtüşmesini isteyen kişilere gruba, davranışa ve faaliyete yabancılaşarak, onu değiştirmeye, kendi algıladığı gerçeği öne çıkarmaya, tek saymaya çalışmaktadır.

Otoriter yaklaşım ve kurallar uygulanan toplulukların, toplantıların görece beğenilmesi ve kabulünün açıklanabileceği durum bu bakış açısındadır. Bulunulan yere bir gerçekliği adapte ettiğinizde, baskıladığınızda veya kabul ettirdiğinizde bireyler kendi gerçekliklerinden vazgeçerek sunulan gerçeklikle uyumlu görüntüler çizebilir. Karşıdan pompalanan gerçeklik, durum kişilerin çaba göstermeden, riske girmeden sadece aidiyetlerini otoriteye bağlayarak görünürde beslenmelerini sağlayabilir.

Kişi başka bir bağlamda açık yaşam ilkeleriyle deneyimlenen atölyelerde ise yaşamsal/tinsel/psikolojik değerlerinin toplamını yansıtan bir alan yaratarak, öncelikle bu alanın güvenliğini sağlar ve kendine uygun gerçeklik ve alan oluşturur. O gerçekliğin yarattığı/oluşturduğu kişisel resimler de topluluğun zenginliği, gerçekliği haline dönüşür.

Yeni yüzyılda birey, topluluk modellerinin özgürlük bağlamının bu anlayışa doğru dönüşmesi beklentisi içerisindeyim. Topluluk büyüdükçe kendisini özgür hissedeceği alanın başka alan ve onların oluşturduğu toplamla ilişkisini özgür iradesi ile belirleyecektir. Ortada sayılamayacak kadar çok bağlam ve alanın getireceği kaos ve farklılık ta toplulukların zenginliği ve dinamizmi olacaktır.

Yeni yüzyılda bireyler ve toplumlar, bilim, fizik, matematik, hukuk kavramlarının oluşturduğu eski materyalist/dünyasal bağlamdan, kafadan tinsel/enerjileri de içeren bütüncül bir yeni çözüme doğru gitmektedirler. Geçmişin en önemli eksiği, yemeğin lezzetsiz oluşunun nedeni bütüncül olmayışı olabilir.

KamCa topluluğu ile deneyimlediğimiz biraradalık tam da bu düşüncelerde belirttiğimiz ilkeler toplamıdır. İnanç, düşünce, köken bakılmaksızın içinde bulunduğu alanın değerlerine saygı duyan insanların yarattığı dinamizmle, devamlılığın sürmesini amaçlayan bu faaliyetler yeni dönemin iletişim ve yönetimsel deneyiminin başlangıcı olarak düşünülebilir.

Şu anda orada ve kendi olmak, bulunduğu gerçekliğin farkında olmak atölye çalışmalarında öne çıkan amaçlar arasında sayılabilir. Elde edilen veri ve gözlemleri, iletişimleri yaratıcı ilişkilendirme ile de yaşamına aktarmak. Atölyede amaçlanan bu gibi şeylerin bir kez değil çoklukla deneyime dönüşmesi, içselleştirilmesi yaşanılır kılınması arzulanmaktadır.

İlk deneyimden sonra yaşanan coşku, iletişim girişkenliği ve farkındalığın iyi bir kitap okumaktan sonra ağızda bıraktığı tadın kaybolması gibi kaybolup gitmesinin önüne geçilebilir. Ne kadar çok insan o kadar dünya ve algı ve gerçeklik olduğu bilinci karşımızdakini daha rahat algılamamızı sağlayan bir zemin olabilir.

Atölye çalışmasında bireylerin oluşturduğu alanların, topluluk içinde güvenle yer alması bireyin kendini ifade etmesini hızlandırabilir. Atölye çalışmasında oluşan coşku, kendini ifade ve buna bağlı oluşan şaşkınlık görülmeye değerdi. İlk kez birbiri ile karşılaşmış insanların alanlarını birbirlerine açmış olmaları ilginçti.

Atölyenin sonunda zamanın azlığından gelen yakınmalar yemek ve açlığa karıştı. Başta kendim geçirdiğim deneyimden son derece keyifli bir şekilde oradan ayrıldım. Dışarıda hızını artırmış biraz fırtınaya dönüşmüş rüzgar kimsenin o anki mutlu, keyifli gerçekliğini örtemiyordu.

Hepimiz arabalara binerek Gürsel’in düşünceleri ardına düştük. Herkeste biraz endişe havaya ve fırtınaya bağlı olarak vardı. Karanlık zaten dar ve zor olan yolarlı daha da karmaşık ve zor hale getirmişti. Bir ara sağımız ve solumuzda beliren görüntülerin yabancı gelmesinden kuşkuya düştüm. Çıkmaz ve geri dönülmeyecek kadar dar bir yolda dört araba ardı ardına kalmıştık. Ağaçların arasından bahçeler ve arkalarında evler görünüyordu. Yol biraz genişler umuduyla ilerlemeye devam ettik.

Gerçekten de biraz ilerde bir arabanın dönebileceği kadar bir alan, yolunda sonuydu karşımıza çıktı. Gürsel bir manevrayla oradan döndü, sonrasında diğerlerine ustalıkla yol vererek çıkmaz sokaktan kurtulduk. Asıl karar vermemiz gereken şey o gece Sapanca’ya mı gidileceği yoksa Kırkpınar’da mı kalacağımızdı. Kırkpınar’ın içinden geçerken Sapanca’da daha ehven yerlerin olduğu önerisiyle kafamız karışık ocakbaşı’na benzeyen bir yer gördük. Sabri arabadan inerek alkol verip veremeyeceklerini sordu, cevap olumsuzdu.

Arabaya döndüğünde kısa bir durum değerlendirmesi yapıldı. Gürsel anladığım kadarı ile o fırtınadan Sapanca’ya kadar gitmeyi arzu etmiyordu. Arka arabalardan da yanımıza gelenler oldu. Tam bu sırada ocak başından çıkan birisi arabaya doğru gelmeye başladı. Beklenen haber gelmişti, ne istersek sağlayabileceklerini belirttiler. Herkes rahat bir nefes aldı, sabahın ilk ışıklarından bu yana belirtilen korku filmleri senaryosu iyi bir yemekle unutulabilecek miydi?

Devamda, eğlence, sabah yoga ve İstanbuldere’de yine kiremitte alabalık ve dönüş…

Gezi fotoğrafları ve video:

http://picasaweb.google.com.tr/s.Empati/Sapanca_kamCa_KasM2008#


 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..